9 Eylül 2006 Cumartesi

den haag ve gece hayatı

şimdi dün bizim amsterdam turu sonrasında welcome party vardı. bilenler bilir, ben dans etmeyi çok severim. hele 1 içki 1 euro olursa. korkmayınız, sapıtmadım zira tanımadığım yer, annem tembih etti ilaç atarlar diye.. neyse, geceden notlar:
-perulu kızları çok sevdim! şu okulda kendime en yakın bulduğum millet. Tuhaf bi şekilde kimle gülüp eğlensem perulu çıktı. dans etmeyi seviyolar, o müzikte sohbet de ediyolar ve isimleri kolay (iğrencim). çok cana yakınlar, iyi ki varlar.
- doktorasını yapan türk kızını buldum, deniz. kıza gidip "merhabaaaa" dedim, kitlendi bi an tabii :) meğer o da beni arıyomuş. zaten herkes beni arıyo, çok tuhaf. murat hoca haber salmış "türk geliyo" diye, ondan.
-pakistanlı bi adam var, yani yaşını anlamış değilim. dans etme konusunda hevesli, diyelim. bikaç kişiyi kendine fahri eğitmen seçti. biri de bendim. gölge gibi izleyerek dans edilemeyeceğini hepimiz pistten kaybolunca anladı. onun dışında iyi bi insan yani, kendi halinde. türkleri çok seviyolarmış. "tüm dünya size sırtını dönse biz yine hayran olucaz, atatürk bizim için çok önemli" dedi. ben de "hadi len atatürkü ilk biz sevdik, o bizim" dedim :)
-Afrikalılar muazzam bi ritm duygusuyla doğmuşlar (bilmiyodunuz öğrendiniz). bıraksanız halay bile çekerler. bi de Güney Afrika'nın böyle "cumartesi gecesi ateşi" tadında, herkesin katılıp yaptığı bi dansı var. iki ileri bi geri, iki sağa bi sola, elleri çırp falan. disko disko. adiler, herkes çalışmış önceden, bütün endonezyalılar yapıyodu. zor yakaladım ritmi.
-gecenin çifti orta yaşlı bi hoca ve onun karısıydı. sürekli merenge yaptılar, çok sevimlilerdi. durmadan dans edip bi yandan da öpüşüp koklaştılar. herkes yanlarına gidip fotoğraf çektirdi. bu kısım komikti bayağa, turist turist işler. neyse, mali işlerin başında john diye bi amca var, türk kahvesi yapmaya söz verirsem beni evinde ailesiyle yemeğe çağıracağını söyledi. ocakları induction değilmiş. "fal bile bakarım" dedim.
-romanya'dan gelen bi hanımefendi var, dana. bi hollandalıyla evli, leonard. burda yaşıyolar, haarlem'de. doğu avrupaya özgü bi şi galiba, ben mesela onun her yere topuklu aykkabıyla gidip sonra sürekli "uf niye koltuklar hiç rahat diill niye kimse bize hizmet etmiyooo" diye söylenmesini anlıyorum, hollandalılar dehşete düştü. bizi bi "tipik daç kasabası"na götürdüler sabah. iyi güzel evet yel değirmenleri; ama 1,5 saat anlatılcak bi şi yoktu. Rehber zaten o evlerde yaşayan aileleri anlatıyodu vakit geçsin diye, "burası bi evv.. içinde oda varrr.. odada insanlarrr.. çok zenginlerdiii... tüccarlardııı. evet sıradaki evv"... anlatılcak bi şi olmadığını da sadece dana ve ben fark ettik. sürekli gruptan kaçtık, kahve içtik falan, bizi aradılar. eğlenceliydi aslında.
-yurt sorumlusu olan çocuk gece 1 civarı başka yere davet etti milleti. 4-5 kişi, ki biri ben tabii ki, düştük yola. hani diyceksiniz tek zeki sen misin, millet niye gitmiyo... bi kısım çekindi gelmeye. bi kısım yorgundu. bi kısım da "allahım bana cigara sarınız uçmak istiyorummm" hevesindeydi. ben üçünü de yapmadım. neyse, çok kısa mesafeler için bile taksiye biniyolar. perulu kızlar çok eğlenceli. demiştim bunu. neyse. den haag'da gece hayatı varmış arkadaşlar, sizin için gittim gördüm. sabah 5'e kadar üstelik. ama yani müzik zevkleri gelişmemiş. sürekli bi house müzik tepende, sadece ritm. bi yere kadar yani, bozar bizi. benim "votka-elma suyu" kombinasyonumu keşfettiler, bikaçı sevdi hatta. Neyse, perş-cuma-ctesi hareketli oluyomuş. kibar insanlar, hani düşündüm de, bi okul dolusu turistin yurdunda güvenlik görevlisi olsa bi türk erkeği... aman aman. alınmayınız hemen, anladınız siz derdimi. yol yordam bilen insanlardı allahtan, bu iyi bi şi.
-tabii tepemde pilav yiyecek bi boyda oldukları için çoğu zaman ezip geçtiler, ben görünmez kız ilan edildim falan, ama olur o kadar.
-bu arada herkes (hollandalılar) bana "bombalar nası gidiyo türkiyede" falan diyo. gözlerini kocaman açıyolar ve ben izah ederken kafa sallıyolar. "siz korkup kaçın diye onlar" diyorum, "öyle oldu zaten" diyo. be salak. madem biliyosun ne korkuyosun. aaamaann...
-bi de şu var (şimdi ben yine büyük laf ediym ki sonra boğazımda kalsın) çiftleri izledim gece mesela, "bunlar birbirine sürpriz yapıyo mudur hiç" diye düşündüm. ne biliyim... misal, sabah okula giderken kapısının önünde karşılamak, atıyorum yani. Hani böyle jest tadında sürprizler. Zor, yapmazlar bence. niye bilmiyorum, hissiyat. ama o dans eden çift yapıyodur, harikaydı onlar. herkes öyle birbirine aşık ve gülümserek yaşlansın. dileğim budur.
-perulular da çok tatlıydı, demiş miydim? kızıl saçlı kız hele. marisol mü ne adı. "deniz ve güneş" demek. ellerini kıvıramıyodu, onu çalıştık beraber. o da deli bi samba adımı gösterdi. bi gürcü bi de mısırlı kız var ayrıca, bizim taraflardan. gürcü kız çok şekerdi, esmer. "sende hiç türk tipi yok. bende de gürcü tipi yok. neyiz biz" falan dedi :) afrikalı erkeklerin "kent taç dis" tadında bi dansları var.... anlatılmaz yaşanır. hele hele gömlek- pantolon- iri göbek kombinasyonuyla. ama şu bi gerçek, isteseler de "abi ben dans etmeyi bilmiyom, sevmiyom, kenarda takıliym" falan diyemezler. ritmle doğmuşlar.
velhasıl, bu da böyle bi anımdır gençler. dersler haftaya başlıyo. şimdiyse amsterdama gidilicek, nergiz, hulusi ve divad görülecek...

2 yorum:

vintage biscuit dedi ki...

ohhhhh keyfini cikarrrrr
opuldun

deryik dedi ki...

keyifli başladı şimdilik, bakalım...

Powered by Blogger

eXTReMe Tracker