dün gece flawless'ı izledim. Bu topraklarda bitmek bilmeyen bir homofobi var, diye düşündüm. Bizde asla homofobik bir polis, felç bile geçirse, bir travestiden şarkı dersi almazdı.
Sonra şunu fark ettim ki, bizim hoşgörü dediğimiz şey aslında acıma. Bizim yardımımız ancak acımayla oluyor. Acımazsak yardım etmeyiz, yani insanlık göreviyle falan alakamız yok. Biz engellilere yardım ediyorsak, mesela uygun bir düzenleme olmadığından karşıdan karşıya geçemeyen görme engelli birine, acıdığımız içindir; yoksa "vatandaşlık haklarından mahrum kalan insana yardım" gibi bir kaygıdan değil. Ha keza, kadına yardım da ancak dayak yediğinde ve acıma duygusundan, yoksa eşitlik kaygısından değil. Hüküm giymişe yardım etmek için onun "kader mahkumu" olduğuna inanmamız icap ediyor. Ee laf eşcinsellere, transseksüellere gelince acıma duygumuz devredışı tabii ki. acımıyoruz, yardım etmiyoruz. hatta bu aralar yaygın olduğu üzere "linç"iyoruz biz. Linç için sebepler çok.. türklüğe hakaret, ahlaksızlık, "türk örf, adet ve ananeleri".
linç kültürü ve ahlak bilgisi burda devreye giriyor işte: linçteki ahlaksızlığı susuyoruz.
kadınına bu kadar düşman insanların (sadece erkekler değil) homofobik olması yadırganmamalı elbette. Ben mi fazla insancılım acaba... Beni niye ilgilendirmiyor insanların cinsel tercihi, dini, dili, geçmişi? bunu övünmek için yazmıyorum, hatta meraksızlık bile diyebilirim. "ahuahua top lan bu" lafını duyunca niye yüzüm kızarıyor benim, "duymamış olsa" diyorum içimden? Ben niye hiç "ibne herif" diye küfretmiyorum? Ben niye "kürt/ ermeni/rum dölü" lafından nefret ediyorum? niye her linç girişiminde sinirden gözlerim doluyor? hassas kantar mıyım ben? çok soy sop meraklısı da değilim galiba. Zaten annemin babası "nerelisin" sorusunun cevabını bilmezdi, istesem de eksik bilgi yani.
İnsanları tanımak bilmek başka, hayatlarını didiklemek, hele hele eleştirmek başka. Ayıp geliyor bana. ahlak bilgim zayıf.
Ne biliym işte... kafadengi insanlar var allahtan etrafta, gül gibi geçinip gidiyoruz.
Ama size bir anekdot, buyrun:
bir konferans, asistan ben. konu sosyal dışlanma projesi. 2. günün ortası. her STK temsilcisi uzun uzun tecrübelerini anlatıyor, STKların alanları: engelliler, eşcinseller, kadın sorunları, sokak çocukları, sendikalar vsvs.. kalabalığız yani. eşcinsel hakları konuşuluyor. herkes kafa sallıyor. nasıl bir uzlaşı, değme gitsin. sonra...
Engelliler üzerine çalışan bir STK temsilcisinin yaka kartı karışmış. Eşcinsel haklarını savunan STK'nın adı yazılmış isminin altına. Bu beyfendi az önce "dışlanmışlar birbirine destek olsun" diyordu. sonra bana dedi ki:
-Deryik hanım, bari başka biriyle karıştırsaydınız yaka kartını. aşkolsun.
Ben kıpkırmızı oldum. sadece "basım hatası hallederiz" dedim. tekrar edip güldü. geveledim bi şiler. yine söylendi. İçimden geçenleri cümle yapıp da haykıramadım. Asistansan susman gerekiyor bazen. Sonra hocama anlattım. "sen de neler ummuşsun deryik" dedi hafifçe gülümseyerek. haklı.
Neyse.. Linçmeyelim diyecektim. bir de acımayalım- yardım etmek için acımak gerekmesin.
2 yorum:
benim turkiye hakkinda anlamadigim en buyuk noktalardan biri escinsellikten o kadar nefret ediliyorken travestiler bu kadar "populer"... gelin kendimizi kandiralim...
Turkcemizde "kisin yorgansiz yazin oglansiz" gibi laflar durduk yere mi uydurulmus?
" erkek adam erkek ..., kadini herkes ... " lafi marstan mi gelmis yoksa?
ikiyuzluluk o kadar cok islemis ki icimize kendimize yalan soyleme ihtiyaci bile hissetmiyoruz...
bik bik de bik bik, misafir evinde fazla durmayayim...
eçcinsellikten nefret ediliyor, korkuluyor; çünkü varlığını reddetmeleri icap ediyor; ama yaşıyorlar. bir eşcinsel, ropörtajda "eşcinsellik yatakta oldukça, kapı arkasında kaldıkça kabul edilebilir bi şi, ne zamanki sokakta da görülür olmak istiyorsunuz, dayak başlıyor" diyordu. çok doğru. ikiyüzlülüğün ahlak adına yapılması en acısı. o insanı uluorta taşlayıp sonra da hastaneye almamak ahlaksızlık sayılmıyor.
bu arada biz misafirin kendini evinde hissedenini severiz efendim, çekinmeyiniz yazınız :)
Yorum Gönder