28 Nisan 2009 Salı

nakarat.

bilmem hangi rakı sofrasıydı ya da kantin köşesiydi; ama şuna karar vermiştim ben: bir ülke eşcinselleri, travestileri, transseksüelleri kadar özgürdür. ötesi yok, "ama"sı yok. daha az özgürü, bence yok. birbirine tahammül edemeyen insanların ortak "tahammül edilemeyen"i olduğunu gördüm ben, örneğin LAMBDA'nın. böyleyken böyle benim analizim.

örneğin münevver adlı kızın başı kesildi ve emniyet müdürü sadece "gece vakti sahip çıksaydınız" diyebildi; ölüm haberi 19.30'da alınan bir genç kız için. şimdi aynı emniyet müdürünün ve benzerlerinin, Ankara'da taşlanan, sopalanan, evinden atılan o "diğer" insanlara bakışı ne olabilir? ben ne bekleyebilirim? yani akşam 7'de erkek arkadaşının yanında olan kızı bile "yoldan sapmış" gören bir adam için, bir travesti nerede durur? durmaz bi yerde, duramaz.

görünmezliğe itilmiş insanlar dolu bu şehir. düzenli olarak bülent ersoyun nüfus kağıdı rengi geyiği yapan gerzekler ordusu bir medyamız var. ötesini göremez. aa pembe, gönlüm sende. keh keh keh güler en fazla. bu kadar. görünmez insanlar ordusu: 8 milyon engelli, bilmemkaç milyon "heteroseksüel yapamadıklarımız", seks işçileri, kot işçileri bir de, falan filan. üst üste koyup toplayın, cümleten görünmeziz. görünmezlik yarıştırıyoruz anca.

yani şahsen, evlenmemiş, ailesiyle de yaşamayan, çalışan bir kadın olarak ben de birçok aşamada görünmezim devlet nezdinde, bunu konuşmuştuk blog. "bok yoluna niyazi" diye bi laf vardır, hepimiz niyaziyiz. seken kurşunla "dur ihtarı" verir polis, enseden ölürsünüz. ya da biri ensenize 3 kurşun sıkar, birileri biliyodur, ölmeniz seyredilir. ya da gündüz vakti boğazınız kesilir daha onyedi onyedi onyedi, onyediyken ve aileniz kabahatlidir. hep söyledim: ölebilen, ölümü çoook mümkün vatandaşlarız hepimiz. savaş bölgesi olsak anlarım. hayır insan kendini bilir bari. avropa eşiğinde türkiye!!! kendini norveç filan sanan bi ülkeyiz bi de. kaç norveçli "niyazi" statüsünde, sorarım?

adam gibi bir güvenlik şeridi bile çekememenin özrü nedir? pardon çıkalı eşekler çoğaldı galiba hakikaten. şimdi evet, münevver'e çok yazık ama, 16 yaşındaki mazlum şeker, salak gibi güvenlik şeridine güvendi de öldü. ona da mı babası sahip çıksaymış sayın cerrah? size kim sahip çıkıyo sahi? neden yaramaz, terbiyesiz ve fütursuz 10 yaşındaki veletler gibisiniz? ah hakarete mi girdi ki bu? oysa: yaramazsınız; zira zarar ziyan halindesiniz. terbiyesizsiniz, zira onun temeli yok bence. ve fütursuzsunuz; zira karışanınız yok. yani aslında, ipini koparmış ve "sahip çıkılması, kulağı çekilmesi gereken" kişi sizsiniz bana göre.

16-17-18. sayalım ölülerimizin yaşlarını. üst üste koyup toplayalım mı hatta: 51 yapıyor. siz 1953 doğumlusunuz oysa, yaşınız 56. yani ne bileyim, 3 ayrı ölüm ömrünüzde gizli, evet farkındayım biri antalya'da. o antalyalı olmasa başka bir 18 yaş "niyazi" olmuştur şehrinizde, ona sayın. insan ürpermez mi yahu? "bu çocukların bütün ömürlerinin toplamından fazla yaşadım" diye ağlamaz mı tenhalarda?

hadi diyelim ağladı. kim inanır artık?

ben şimdi midye satan bir travesti olsaydım, karakolun önünden geçseydim, dayak yerdim. çünkü bu oldu. çünkü bu ülke, kenara ittiği insanlara "vay siz niye kenardasınız!!" diyo. bu yani. hepimize bakıp şunu diyo: sen niye sabit işi ve geliri olan, heteroseksüel, orta yaşlı, sunni müslüman, türkoğlutürk, ortanın sağı politik görüşü olan, sağlıklı, dinç bir aile babası değilsin?! bunlardan biri değilsen, seni kimler öpsün?!

yukardakilerin birini ihlal eden bir kendini bilmezsen... bildirirler.
nakaratımızın sonuna geldik. ilk fırsatta tekrar çalınacaktır, görüşmek dileğiyle.

7 yorum:

Damlo dedi ki...

aynı nakarat, hep aynı aynıı.

Damlo dedi ki...

ayrıca ve ayrıca Münevver olayını az önce öğrendim kimden mi? anneannemden. her sabah atv'de bi program izliyor sırf Münevverin katillerinin yakalandığı haberini duymak için. bıkmadan izliyor. tividen uzak olduğum bi dönem olduğundan bu talihsiz açıklamayı anneannem anlattı yemekte, akşam üstü öldürülen kıza ailesi mi sahip çıkmamış diye. bi yaşlı olarak o bile bu açıklamanın tırışkalığının farkında.
son zamanlarda düşünmeden konuşanlar ne çok arttı böyle.
yıl başında eğlenirlerken can veren çocuklar için söylenenler hala dimağımızdayken niye şaşırıoruz biz bu söylemlere?

mermaid dedi ki...

nakarat olduğunu bilmek en en en acısı.

Emir Bey dedi ki...

hakan yılmaz da geçen gün benzer bir teşhis yapmıştı dersinde, bir ülkenin ötekileştirme gücünü anlamak istiyorsanız, bunu en alenen yapabileceği gruplara bakın, mesela eşcinseller travestiler demişti de baya ufkumuz genişlemişti, size gizli yaşatılanlar onlara alenen yaşatılır dedi. çok fenalarda bu ara tüm her yer yahu can sıkıntısından boğuldum

voodoo girl dedi ki...

muhteşem.

Bad'lik Amiri dedi ki...

Zihniyetlerini ...

Bespelled dedi ki...

ağzına sağlık, deryik. bunları hepsi ancak sen bu kadar net ve anlamlı bir şekilde bağlayabilirdin.

"ancak X kadar özgür" ifadeni ve görünmezlikle ilgili yazdıklarını sevdim özellikle.

Bana öyle geliyor ki o değdiğin görünmezlik daha feci bir olgunun bir uzantısı--gerçek-dışılığın. O insanlar (duruma göre bu ifade çok rahat "biz"e dönüşebiliyor) sadece görünmez değil--onlar daracık bir gerçeğin dışında ve orada kalmaları lazım sanki. Şans eseri gerçeği işgal ediyorsa bu insanlar, kendilerince "gerçeğe uymayan" halleriyle yaşıyorsa ve bu Norveç-Türk sentezi gerçeği "bozuyorsa" (hele kasıtlı bir şekilde) buna verilen tepki ancak şiddet içeren ya da (şimdilik) içermeyen bir rahatsızlık belirtisi olabilir: midye satan transeksüel kadın polislerince dövülür, öldürülen çocuk ya da genç kendisi suçlu ilan edilir. Gün ışığının altında, dar ve güzel dünyamızda ne işleri vardı böyle? Varolup keyfimizi bozdular, oysa ne kadar güzeldi her şey!

Ne yazık ki her cennetin zaruri maktulları mevcut.

Powered by Blogger

eXTReMe Tracker