22 Ocak 2007 Pazartesi

henüz buralardan değiliz biz

sanırım henüz "hepimiz hrant" değiliz. buyrun:
kadıköy - surp takavor kilisesi duvarı. can dündar'ın yazısından.
net okunmuyor mu?
"nice hrantlara... bir hrant öldü. geber ermeni".



dün bir bugün iki, MHP "hepimiz türküz hepimiz müslümanız, abartmayalım, avrupa'nin işi bu sloganlar, kimliğimize göz dikiyo" kıvamı bikbiklendi. ne diyosun kuzum yahu? deli misin?

kadıköydeki en dürüst saatçi kimdir biliyo musunuz? bu kilisenin sokağını dik kesen sokaktaki ermeni saatçi. "saat kaç" bile deseniz o an çay ikram eden. altıyol pasajlarındaki en dürüst kuyumcular kimdir biliyo musunuz? evet, ermeniler. kilise duvarlarında bu yazıyı okuyanlar. cumartesi günü bir sürü güvercinimiz daha oldu sanırım bu yazıdan sonra.

esnaf şikayet etmiş, polis tutanak tutmuş falan filan. yazı silinmişmiş.

kadıköylü gençler de vardır, di mi? bu yazının önünde oturma eylemi yapacak mesela. ne bileyim, yürüyecek... yazının üstüne çiçek resimleriyle kaplayacak. fark edip tepki verecek. "kadıköylüyüm" demek için o kiliseyi gezmiş görmüş olmanın gerekliliğini bilen gençler... moda'daki kiliselerin birinde paskalya zamanı bi kez olsun mum yakmış gençler... kiliseler arasındaki farkları merak eden. kadıköyün cafeleri kadar çıkmaz sokaklarını da gezenler vardır di mi? moda'da 50 yıldır komşu olan insanların huzurunu fark edebilen... şu listeyi tek tek merak eden.

var... di mi?

şişli'de sinagog bombalandığı zamanlarda, şu an yerinde yeller esen, katlı otopark mı alışveriş merkezi mi ne olsun diye yıkılan bi küçük musevi okuluna komşuydum, yurdumun yanıydı. iç avlusunda daha bi küçücük sinagogu vardı, dışardan görünmezdi. 2. dünya savaşı'nda terk edilmiş gibi kimsesiz duran o binayı her cumartesi ziyaret eden insanlar olurdu. öyle bir vefa. ve geçen yıl o okulun yıkılacağını duyduğumuzda, kime ne itiraz edeceğimizi bilemedik. "kaç tane sinagog kaldı ki" demiştik, kalmamıştı. tarihi binaydı orası, dokunmazlardı canım, azınlık mülküne dokunmak sıkardı, olmazdı, her cumartesi gelen janti beyler, onlar bi şi yapardı... hem o eski okul soğuk günlerde evsizlere sığınak olurdu, anahtarı çiçekçide dururdu, izin alıp girerlerdi, onlar nerde yatacaktı ki? biz 25 kız içini hiç görmediğimiz o okulu koruduk içten içe. ah ne komplo teorilerimiz oldu bi zaman. sonra bi gün özden dedi ki bana "sinagog gitti. bilmem ne inşaat geldi". zaten ne yurdu bilen vardı (hayır, takunyalı değildik) ne de sinagogu. görünmezleriydik sanki şişli'nin.

nedir? şu an bir şantiye. o iki sokak civarda içi acıyan bir sürü komşumuz oldu, bilirdim mesela, o amca eski öğrencisiydi okulun. o sokaktan bir tarih geçti, duyan olmadı. oysa o sokak, pencereden ayrılmayan tutucu teyzeleri, illa ki camdan cama yemek tarifi veren arnavut göçmenleri, köşedeki modaevinden giyinen en şık yahudi hanımları, sokak tabelalarnı söküp bahçesinde sergileyen amcaları, şehirden uzak bir bahçedeki apartmanlararası tavla seansları ve gece güvenliğinizden sorumlu travesti komşularıyla çok canım bi sokaktır. siz hastane yolunda ortasından geçer, o sokağı görmezsiniz. bense erkek arkadaşıyla sokak başında vedalaşmak zorunda kalan, "mahalleli laf eder" uyarısına sinir olan, "11'den sonra gelmek tehlikeli" lafıyla koşturan; ama gece 10'da o kırmızı elbiseli, erkek tacizinden usanmış yorgun gözler tarafından selamlanan bir üniversite öğrencisi olarak çok mutluydum orda aslında.

herkes ruhi bey'ken biz raif bey'dik. o evyemekleriamca ne zaman beğendi yapsa bi tabak bana da ayırırdı, öğle vakti koştura koştura alırdım. mezgit gününü önceden söylerdi. çok sakar bi çırağı müthiş havalı bi karısı vardı. ve lakin o sokağa rağmen yurt koşulları kötüydü. evyemekleriamca'ya "ben gidiyorum yurttan, seneye yokum" dediğimde, "yurttan git yeğenim de, buralardan gitme, olur mu? özleriz" demişti.

o zamanlar hepimiz buralardandık, ondan.

3 yorum:

Adsız dedi ki...

deryik, ben bu gerizekali insanlardan cok sıkıldım artık ya.. ya ne zaman anlayacaklar acaba, Turkiye'yi sevmenin sadece turkleri sevmek, yanlislari carpikca karalamak vb. olmadigini? ne zaman?hic olmaz diye cok korkuyorum!

Adsız dedi ki...

deryik ben de agresif olmaya başlayacağım ama içimden bir ses doğrusu bu değil diyor sen ne diyorsun? hangisi doğru aptal olanlara karşı sen de onlar kadar şiddet yanlısı mı olmalısın yoksa sabrını kibarlığını korumalı mısın her daim?

deryik dedi ki...

tuğçe: yaa aslında onların sevdiği türkiyeyle bizimki aynı değil ki. mesela onlar için azınlıklar bi "yabancı sorunu", benim için azınlık kelimesi bile aşağılayıcı... yani bambaşka şeylerden bahsederken aynı şekilde sevemeyiz tabii.

emir bey: valla hareket her zaman agresiflik değil. sabretmiyeceksin ama kabalaşmayacaksın da. zaten bi TRT sanatçısı istese de o derece agresifleşemez:) bi şiler yapmak gerek ama adabımızla. dedim ya... "buralardan" olmak, buralara sahip çıkmak lazım. politika okuyan sizsiniz efendim, gandi ve pasif direniş diyorum örnek olarak :)

Powered by Blogger

eXTReMe Tracker