11 Mart 2010 Perşembe

canbaz

annemi ortaokul ve lise arkadaşları "gırgır okurken gülmekten sıradan düşen kız" olarak hatırlıyor. babam, ailede eli fırça tutan yegane kişi oluşundan da olabilir, bana uzun yıllar boyu sürekli ve sadece çizgi roman hediye etti, hatta fransızca tek kelime bile bilmezken 5 tane fransızca çizgi romanım vardı: çizgilerinin zerafetine bakiym diye. ensesi kalın paragöz adamlar çizer, yanına deve kervanı, kuklalar oynatırdı. neyse yani, ben de hem çizgi roman hem de karikatür severek büyüdüm doğal olarak.büyük meziyet değil, ama işte, benim için özel bi şi çizgi romanlar, bol güneşli bir odada, küçüklüğüm demek. zaten çizgili şeyleri sevmeyen gitsin uyusun, bi sonraki binyılda uyansın. ntv yayınlarına ısınamadım bi tek, niyeyse. gereksiz taraması çok, keh keh.

neyse işte. küçükken, hayattaki hedeflerimden biri, ciltlenmiş, sıra sıra evde duran abdücanbazları okumaktı. okumak ve annemi anlamaktı hatta. annemin abdülcanbaz sevgisi, karakterleri anlatmaya her başlayışında kendi kendine gülme krizine girmesi filan, hepsi bi paket benim için. denizci kıyafetli o veledin değeri büyük.

ve işte o turhan selçuk vefat etmiş. cumhuriyetteki bandını geçiyorum, onu pek takip etmedim. benim için o en çok abdülcanbaz'dı ve ben annemin gözündeki pırıltılar adına bugün üzgünüm. gözlüklü sami içinse, ne diyeyim, müteşekkirim efendim.

Hiç yorum yok:

Powered by Blogger

eXTReMe Tracker