30 Aralık 2009 Çarşamba

final dönemi

ders çalışır gibiyim. önümde 3-4 dergi, bissürü kırpık kağıt, bi tane büyük karton, bolca kalem, googlemaps filan var. müziğim mis. "kenara not edilmiş istanbul noktaları sefer haritası" hazırlıyorum. ertelemiştim, hem de çok. evet, sokak adı okuyup sonra pıt diye gidip töreni kısa kesmek de mümkün. ama mesele insanın kendi haritasının olması; krokiden çok haritaya benzesin diye debelenmesi. ben öylesini severim. kafama oturur, navigasyon programları gibi bi şeye dönüşür, eski usul. maksat oyun.

çocukken babamın anneannesine komşu oturduğumuz için en yakın arkadaşlarımın yaşı 80 ve üstüydü. babamın dedesi mi anneannesinin dedesi mi, tam hatırlamıyorum, aile büyüklerinden biri işte, haritacıymış. geliboluda savaş zamanı, yürüdüğü yerlerin haritasını çıkarışını anlatmışlardı, büyülenmiştim. gördüğün dağların, ovaların, koyların birer çizgi, kıvrım filan olması, kuş gibi bakma fikri süperdi. sonra başkalarının o çizdiklerine bakarak yol bulması ise büyü gibi bi şiydi. "iki dağ arasında akan ırmak" çizmek bile bi zahmetti o yaşlarda. dilim dışarda o dağlar arasından güneş doğuruyodum. üstelik hayatta en değerli varlığı kalpağı ve balkan damarı olan, genelde de uyuyan kırışık bi amcanın (yaş 93) bu olayı tüm heyecanıyla anlatması, büyüleyiciydi işte.

bu sebeple ve annemin piri reis haritası tutkusunun da etkisi olabilir, haritalar biraz vudu büyüsü gibiydi benim için. eski ve yaşlı adamların hazırladığı çizgili büyüler. topografik filan da olur, tam bir büyü. girdiği sokaktan çıkamayan biri olarak, uzun süre haritalardan uzak durdum. yön duygum sıfırdı ve büyü lanete dönüşebilirdi. coğrafya derslerini sevmek yetmiyor, iç anadoludaki madenleri işaretlemek de.

üniversite için istanbula döndüğümde, küçükken bıraktığım şehri yeniden öğrenmem gerekti ve bu kez yalnızdım. birinci sınıfın ilk dönemi bata çıka dolandım, kayboldum. en zevkli şey yokuştan inerken aşağıya bakıp "bebek koyunda güneş parlıyosa derse girmek yok" oyunuydu. o sıralarda bi sıra, haritayla yönümü bulabildiğimi görünce aslında harita üstünde görmeden nerde olduğunu tam anlayamayan bi insan olduğumu da fark etmiş oldum. tüm mesele kuş bakışıymış meğer. özetle: harita candır.

ay resmen ademler ve havvalardan aldım konuyu, freud beni andı. özetliyorum: o yüzden insanın kendi haritalarının olması pek bi mühim. sokakları çizmesi ve kendince mimlemesi ve dip notlar, oklar eklemesi.

annem "a'dan z'ye istanbul" kitapçığının sayfalarını fotokopi çektirip birbirine eklemiş ve defneye poster yapmış. oda duvarı kadar bi istanbul haritası var şimdi. feci şekilde aklıma yattı. pratik kadın yahu.

şimdi ödevime dönmeliyim. sınav yakın.

2 yorum:

mermaid dedi ki...

sınava beni de almazsan küserim.

Damlo dedi ki...

ben de öyle bi yeri duvar kağıdı yapmayı planlıyorum ama ben tee(n)bel teneke perde bile yapadı daha.

Powered by Blogger

eXTReMe Tracker