24 Mayıs 2007 Perşembe

muğla

valla çok memnunum halimden. söyleniyodum falan; ama e-devlet oluyoruz sanki. yok hayır muhtıracıktan bahsetmiyorum, bu başka...
oturduğum yerden "çevre ve orman bakanlığı muğla il müdürlüğü il çevre durum raporu 2003" belgesine ulaştım... kocaman valla, tam 7 MB. döne döne okuyorum. sonra tebliğler buldum, tebliğlere tebliğler buldum. ne güzel yahu. il müdürlüğünün sitesine üye oluyosunuz, "meraba deryik" falan diyo. heyecan bastı. çılgınca evrak. aslında sahiden, belediyelerimizden habersiz yaşamakta bi beis görmüyoruz; ama bi tuhaf bu. kaçımız muhtarını tanıyo ki gençler? politikseniz en minikten buyrun böyle.

sonra efendim.... Muğla il sınırları içinde Türkiye Çevre Koruma Bölgeleri'nin %30'u, 141 arkeolojik sit alanı ve 45 doğal sit alanı varmış, evet. misal, balık çiftliklerine ev sahipliği yapan güvercinlik ve salih adası. evet evet, 3. derece arkeolojik sit alanı olması bi şi ifade etmemiş... Benim ufacık Torbamdaki Gebe Kilise Tümülüsü'nü biliyorum diye sevindim. harabeden bozmadır; ama çok zariftir kendisi. yavru kedilere ev sahipliği yapar bolca.

sonra sadece Bodrum merkez sınırları içinde 'dünya kültür ve tabiat mirasının korunması sözleşmesinde yer alan "Kültürel Miras" ve "Doğal Miras" statüsü verilen kültürel, tarihi ve doğal alanlar'dan tam 15 tane var. ne halde olduklarından bahsetmek istemiyorum şimdi; ama var işte. Datça 9, Fethiye 16, Marmaris 12 tanesine ev sahipliği yapıyor. hani her şeyi bırakıp muğla iline adasak kendimizi, şu hayatta bi şi yapmış oluruz sanki.

İçinizi acıtabilir miyim?
Gölköy- Türkbükü, yeni adıyla Göltürkbükü (ki ben asla göltürkbükü demiycem oraya, kazulet bi isim), 1. derece Arkeolojik Sit Alanı. statüsü kısmında "yerleşim içinde" yazıyor-- işgal altında yazamamışlar. eskiden ufak kibar iki koydu bunlar... şimdi denizi sintine basılmaktan girilmez halde. o koylar öldü. beyaz, parlak, eller havaya,buzlu mojito, happy hour oldu hepsi. çiçek dolması yapan yer kalmadı. öyle işte. ne gerek vardı ki? torba'da tutunamayıp gittiklerinde gölköy'e saracaklarını nerden bilirdim? atilla atalay geliyo aklıma, civciv kutusu. öyle işte yine... bissürü beton site. üst üste, yan yana.

türkbükü eskiden turkuazdı, manasız bi bok kokusu ve petrol tabakası yoktu denizinde. kim fark etti ki? zaten gelenlerin çoğu "göltürkbükü"ne gelmekte, biiçte bol makyajlı ve fönlü oturmakta, hepsinde bi "azıcık yırtsam sosyeteyim şerefsizim" süzülmesi. yüzme bildikleri bile şüpheli.;sıcak basarsa duş altında mayo düzeltmece oynuyolar. bu adamlar mı fark edecek denizin gidişini? hırrr... diş gıcırdatırcasına, evet. "türkbükü" diye gelen 3-5 kişi de valla arada kaynıyo, üzgünüm.

nedir yani, içine etmeden adam gibi eğlenmek çok mu zor? bende sinir yapıyo. ilk başlarda bi dereceydi de artık iyice suyu çıktı. "15 gün tatilim var hiç takamam"cılıktan da bıktım. köyün yegane iş yapan "köylü" işletmesi Hacı'nın Yeri, otlu börek yapıyo diye niyeyse "otantik anadolu mutfağı" muamelesi görmekte, nefesim kesiliyo... gözüm gibi kıskandığım koylara elleri değmedikçe seviniyorum her yıl. 22 yaşımda yazdan yaza yok olan koylar izlemekten bıktım. bi zahmet istanbuldan yatırım gelmesin. zira eylül dedi mi fırr tüyüyolar, seneye el değiştirip yine kar derdindeler. turizm yatırımı falan da değil yani. bi de o küçücük limanda haftalarca, aylarca teknelerinde kalan züppeciklerimin üniversite diplomalarından konfeti yapıcam. "sintine basmadan gemiden atık boşaltmanın 1001 yolu" isimli eserlerini de ilgiyle bekliyorum.

***

balık çiftlikleri taşınıyo. Haberlerde hesap hatası var, Türkiye genelinde 166, muğla'da 83 çiftlik taşınacak. muğladakilerden 70i başvurmuş bile, tek sorun yer göstermek. sevindim. mutlu bi tez yazmak üzereyim galiba. artık "burası özel mülk hööyt" diye elinde silah, koy ağzında beliren yarmacıklar, yağ kaplı, pislikten yoğunlaşmış o denizde üremeye çalışan balıklar olmayacak.


manyak oldum kuzum. www.yesiller.org
yesiller partimiz var imiş. buyrun burdan.

4 yorum:

narsis dedi ki...

Efenim Swiss Hotel the Bosphorus'un yükseldiği alan da bir sit alanıydı te buralar dutlukken. Otel yapma fikri ortaya çıkınca bir yangın çıktı sit alanında, yandı bitti kül oldu tarih. E tarih kalmayınca sit alanı demekten vazgeçtiler, Swiss Hotel the Bosphorus demeyi tercih ettiler. Vay be fiyakalı isim. Aklıma geldi

Adsız dedi ki...

ekoloji kolektifi var bi de, ekolojistler.org sitesinde :)

Emir Bey dedi ki...

dünyanın en süper muhtarı bizim buradaki pazarbaşı mahallesi muhtarı, bir kere bir giriyorsun içeri böyle Atatürk resimler falan var güzel güzel bir çok söz yazıyor odasında -üsküdar' a bağlıyız bunu da düşünün- ondan sonra kendisi sıradan birisi, ben ilk gittiğimde adam bana dedi ki -daha ilk görüşüm- siz Antalya' dan geldiydiniz dimi annen de edebiyat öğretmeni abin napıyor? anneme geldim sordum annem de bir kere gitmiş, adam bilgisayar gibi maşallah =) sonraki gidişimde de ikametgah ücreti yerine ülker kremalı bisküvi istemişti, değişik bir adam hiç acımam oy veririm :)

deryik dedi ki...

narsis7ekho: biliyorum biliyorum... istanbul'un hali zaten malum. the bosphorus. "kazık çaktık alimallah".

perta cortes: hmmm bakalım bakalım bi :)

emir bey: vaaay :) valla bizim çankaya muhtarı kadar olmasın, emekli cumhuriyet başsavcısı, 80lerinde bi hanım... gördüğü anda "bu memleketin çalışan kadınlara ihtiyacı vaarr" diye başlar. bi de kedisi var, genetik bi şi bi şi, lab incelemesi için bilimadamlarımız almış 2-3 kere evden. hıh işte :P

Powered by Blogger

eXTReMe Tracker