4 Aralık 2009 Cuma

yol arkadaşım kaprisgül.

iş çıkışı otobüslerinden özellikle kışın, gani gani nefret ediyorum. tam binerken can havliyle paltomu çıkaramadıysam eğer, vücut sıvılarım buharlaşıyo, alttan cehennem sıcağı, kaynıyorum da haberim yokmuş gibi bi harlı hava ve fade out. bayılayazmak. sıcakta ayakta durmak bana bile iyi gelmiyosa hakikaten gazi ve hamilelere yer veriniz. birinin omzu ağzımda, benim kolum cama yapışık, sirk gibiyiz.

neyse işte, dün yine böyle bir cama yapışık otobüs seyahatimde, yanımda kaprisgül vardı. bu kadını herkes tanır. erkekler mutlaka bi şi yaşamıştır bu kadınla ve dehşetle anarlar. her kadın bi gün kaprisgül olmuştur. kimi kadın bunu fark edip dilini elini ısırır ve tövbekar olur, kimi de bu fikri çok tutar, devam ettirir. benzer şekilde, kimi erkek görür ve kaçar, kimi teslim olur ve aşk sandığı şeyi yaşar. çok standart bi prosedür.

kaprisgül. bik bik bik. leydizade. her şeye mazereti olan kadın. o nasıl asil, görgülü, bilgili. ben çok eminim, çatalların sırasını, çorba kasesinin altın yaldızlı kenarını filan ezbere bildiğine. sorun şu ki, tüm asaletiyle kulağımın içinde sakız çiğniyo ve balon patlatıyo. aramızda bi tek saçları var, öyle bi kardeşlik hali. dönüp sol kroşeyle çenesini kapatmak, o sakızı damaklık yapmak gibi fanteziler kurdum. "ağzını kapayarak çiğneyebilirsin! 32 tane dişin var, demin saydım!" diye bağırmak ve evet, sakızı saçına yapıştırmak istiyorum. toplu taşıma araçlarında salya ve cak cak sesi istememek beni muhtemelen "suratsız frijit" filan yapıyo, her cakta dönüp gözünün içine bakıyorum, seda sayan salvosuyla perçemini itiyo ve beni hiiiiiç takmıyo. o leydi çünkü. bense saçı fönsüz garabet. perçemsiz üstelik.

sonra sevgilisi. yine kulağıma püskürüldüğü için anlamak zorunda kaldığım kadarıyla, çocuğun tanıdığı iki kız, istanbula geliyolar/ gelecekler, telefon etmişler, görüşelim demişler. vay niye seni arıyolar efendim! başka kimse mi yok! kim bunlar! tamam yani, hangimiz kimi zaman sorgu hakimi olmadık; ama anladığım kadarıyla cidden ortada diklenecek bi şi yok ve kızımız bunu gayet iyi biliyo. adet yerini bulsun cazgırı. annesinin tembih ettiği gibi. "bak kızım, asla .... yapmiycaksın" listesinden. "erkekler salaktır, sen idare edicen, kaşınla gözünle yöneticen ama belli etmiycen, kendini kral bilsin, ilişme" önsözüyle başlayan, kendini bi bok sanan nesiller yetiştiren ulu liste.

çocuk da mest, kıskanılıyo ya, nasıl bir şişim şişim şişmek... ediyle büdü, salak ile avanak. "ehiehi nebliim ya niye ben, eihehi, bak nasıl da somurtuyo, kızdın mı seeen... ekicem zaten ben onları yaa, görmek istemiyorum zaten abi yaa, ısrar ettiler gerçi ama..". allahım az önce kıza "abi" dedi.

kız da "sevgimden kıskanıyorum, bak ahan da kıskandım, kıymetini bil. bil hadi. bak hala bilmedin" triplerinde, çocuğun farkına varışıyla gazlanan somurtuşunu iyice köklüyo. "hıh" dedi, kötü kötü baktı, omuz silkti. ama böyle nasıl seri! bu gülümseyen avanak yarın öbür gün "telafi yemeği, telafi sineması" faturasının adresine postalanacağından habersiz. o bi leydi, o bi kontes çünkü. konteslerin kıskanması, devlerin aşkı vesaire. ve bu arada hep sakız. sakız bi araç hatta, iletişim bi şeysi.

yanlarında bi de üçüncü var, bi kız. kendisi halktan, sivil ve tahminen bekar. leydiye dönüp "sen de gidersin o buluşmaya çok dert ettiysen" dedi. buuzzz bi sessizlik. kız o an ilişki dışı hakem olarak, mantığı, sağduyuyu filan temsil ediyo. halbuki sokrat gelse düşesimiz somurtacak ve yanındaki hindi, kıskanılmanın haklı gururuyla, bi yandan camda kendi bıçkınlığını kesmeye devam ederek, kabaracak. haliyle kızımız, kızın perçemi ve camda kendi görüntüsüyle aşk yaşayan genç irisi aynı anda bu üçüncüye dönüp "oyunbozan mısın len sen, ilişki kıskancı cahil!" mimiği attılar. cilveloy hallerine mantık sıktı çünkü kız.

sonra bu konu kapandı. bikaç balon ve cakcak daha. dirseğimle böğrüne vurabilirim ve o sakızı çocuğun burnuna tükürür. o perçem atma hareketini de en iyi yapan kadın nebahat çehre bu arada. bi ömürdür iki tutam saç başının iki yanından sarktığı için, müthiş iyi kullanıyo ellerini. ordan modelleme. elinin dışıyla, parmak ucuyla, tırnak kenarıyla filan, kavis çizerek bi şiler. ojesi kurumamış da tırnak içi etleriyle etrafla temas kurması gerekiyomuş gibi yaşayan bir sürü kadın. dikkat edin, eller balerin gibi kasılı, yanağı kaşınsa serçe parmağının içinin ucunun dibiyle, işaret parmağının dış yanıyla filan... zerafeti sakatlık sanan bir sürü avamzade. sevemiyorum.

ay sonra, akıllarına üniversite geldi ki hem de benim eski okulum olur. derslerden filan bahsettiler. "ya o derse çok zor diyolar ama nesi zor anlamadım, ben çok seviyoruuumm?" kıvamı zeka şovları. kırpışan gözlerle saflık vurgusu. "ay o dersi o kadar sevmek için anlamak gerektiğine göre ben dahi miyim aşkım? öyle mi demek bu? hiç fark etmemiştiim. hem de güzel miyim? ay canım beniim" halleri. mesajlama. alt yazı. sürekli dip not, vurgu, italik.

havada uçuşan ahkamların gaza ve toza dönüşmesi. ekonomi şöyle, sosyoloji zaten bik bik. bi yandan da kızımız leydi ya, bi batında yaklaşık on hemcinsine bok attı. safları tutmuş, düşmanları bir bir vuruyo. bu arada cilveli ama sitemkar bakışlarla laf sokmayı unutmadı. başını eğip alttan alttan bakıyo, öyle bakınca gözleri büyüdü, "çocuksu seksi" filan heralde bu bakışın adı, adam eridi bitti.

nasıl matematiksel, görseniz. süper bi denge. 15 cümlede bir, kesimi yakın olan hindi beye "kızların peşini bırakmadığı serseri aşık" muamelesi çekerek "sen suçlusun", "sen sus zaten, konuşmuyorum seninle", "seninle yemekte konuşucaz", "neyysssseeee" filan dedi. daimi dürtük ile hatırlatma. hindi de sırıta sırıta, "ben neymişim be abi" gazıyla ebleh ebleh "ehihi kızmaaağ yaaağ"dedi. halbuki bu kız çoktan kendini "ilişkinin güzel olan tarafı" ilan etmiş ve kendisini çocuk için bir ödül olarak görüyor. annesi öyle dedi çünkü. yönet ama çaktırma.

çirkinler yarabbim. fiziken değil, içleri dışlarına yansıyo. kız perçemleriyle oynadı. üçüncü kızı bi ara kaybettim, belki sıvışmıştır. nasıl hesaplı tavırlar. çocuk zaten muşmulaya döndü, kız parmağında oynatıyo. ya haberi yok ya da memnun.

kız ilişkinin matrixini dökmüş, böyle 5x5'lik bi alanda satranç oynar gibi bi hakimiyet. söylemesi gereken kalıplar, çocuğun başına kakması gereken bi "değer" var ortada çünkü. kıymetsu, ziynetgül. tam mesai bi hal. leydimiz bahşedilmiş bir mucize olduğundan, çocuğun şu gevrek sırıtışıyla haline şükretmesi gerekir. şükretmiyosa cezası maddi ve manevi kesilecektir. hiç olmadı kızın çantasını taşır. ego ego ego.

halbuki yani, ağzına kendi saçı giren, tükürüklü sakızını bana seyrettiren ve tahminen bu arada sakızına saç yapıştığı için saçını çiğneyen biri kendisi. diğeri de gülümseyen bi hindi işte. üçüncü kaçtı, "yalnız olmasaydın sen de yaşardın bunları pis kıskanç" o çünkü. hepsini sarsmak istiyorum ama gençler mutlu, gençler aşık, bana ne, ben ne bilirim. küçük hesap adamlığından büyük saadetler de doğabilir, hiç olmadı "mış gibi" yapılabilir.

bunların hepsi burnumun dibinde, sakız eşliğinde oldu. kaçamadım.
jelatinin çok güzel "avam" dediğini hatırladım, iyi geldi.

5 yorum:

mermaid dedi ki...

bunların evli modelleri de var. daha korkunç, daha bir güç dengesi hakim. çünkü zavallı adamcık o eve her akşam geldiği ve hatta bizzat evin sahiplerinden biri olduğu için daha bir alttan alıyor, teselli armağanları büyüyor, tatil, araba, alışverişe dönüşüyor. benim en sevdiğim bu zıtlıklar, hani bir asilzade tavrıyla avam hal. tam da senin sakız örneğin gibi. hani biraz abartılmışı bence; şahika tiplemesi.

damlo çook güldüm yahııı dedi ki...

leydizade, avamzade hahahaha! hatta kıymetsu ve ziynetgüll sabah sabah töbee töbe :D:D

bakışların yeterince delici değil deryik, çalışma yapmalısın bu otbis seyahatlerin devam edecekse :D aynanın karşısına geç ve ürküt kendini

kumru dedi ki...

ahah ben bir kez söylemiştim, otobüste. aa hatta bir kez de vapurda demiştim, gazetemin üstünden gözlerimi devirerek. Aynen şöyle:"Lütfen sakızınızı cıklatmadan, sessizce çiğner misiniz?"

Bespelled dedi ki...

İnanılmaz bir yazı. Betimlemede son nokta--deryik.

Mahvettin leydizadeyi ve hindi beyi--yazık oldu biraz bile. :-) Ama o kadar güldürdün ki helal.

Ya, sanırım, son zamanlarda Türkçe'mi en çok geliştiren şey blogunu okumak. Bu yazı da başka bir şey--bir söz ve deyim bolluğu, bir dille oynamaca! Zargan'ı, seslisözlüğü, ekşisözlüğü ve google'ı hepsini açarak, her beş saniye başka bir şey araştırarak öyle okudum. Bu dilin ifade imkanlarını bu kadar tam kullanan başka bir insan tanımadım. Hayran kaldım valla

deryik dedi ki...

mermaid: evli model de baya fena. "nerelisin" "kocamköylüyüm". hep böyle bi hal.

damlo: takatim olmuyo valla kötü bakmaya, ondan.

kumru: ben diyalog kurmaya cesaret edemedim resmen. dibimde çemkirecek diye korktum.

bespelled: ay utandım :) teşkür ederim efendim. biraz fazla konuşur gibi yazıyorum arada galiba :)

Powered by Blogger

eXTReMe Tracker