16 Kasım 2009 Pazartesi

kırmızı kurdeleli hediye paketi

mutlu tönbekici yazmış. ki kendisi bana hep jelatini hatırlatır ya da blog alemi olarak nereye baksak jella özlemi, bilemiyorum.

kadında bulunması lazım gelen vasıf: bekaret. miş. yargıtayca. konumuz bu.
aslında çelişkili. raporda da belirtildiği üzere "bakire (kız)" olamaz bi kadın. kadın bütün bu raporlamalarda kız-olmayan-dişi anlamına geliyo çünkü. "zifaf gecesine çıkış" da artık, saraydan kız kaçırma tadında şenlikli bi etkinlik heralde. törensel, süslü ve kalabalık bi etkinlik.

kadınla evlenmeye gerekçe olabilecek tek vasıf aslında bekaret. bakireyle evlenilir, gerisiyle zaten sevişiliyo çünkü. bakire deyince gözünün önüne beyaz pamuklu çamaşırıyla şelalede yüzen taze et gelenler var hala bu ülkede. sanki elfimsi bi mahluk kendisine bahşedildi. gerçi bahşedilmek yanlış oldu, o hakkı olanı alıyor. 1-2 yıl garantili, iade hakkı var.

neyse, çok sövebiliriz tabii; ama bu evliliğin mutluymuş gibi yapıp sonra bir kız çocuk yarattığını düşünün. yok evlendi sevişemedi, yok evlenmedi de sevişti, yok kızlık zarı esnek, yırtık, dikişli.. hadi pollyanna, sen bile düşünebilirsin. sakat değilken gelen değneğe sevinen sen, doğmamış kızın ölmeyişine de sevin bence. hatta olmayan abisinin hapse düşmeyişini de eklersen, mutluluk sarhoşu oluruz. böyle şükürcüler tarikatı olarak yaşayıp gidelim bence.

amaan ya. aman valla.

keşke kadınlar için hayat sadece bekaretlerine nöbetçi olmak kadar kolay olsaydı. sanırım bizim de işimize gelirdi ama heyhat, başka işlerle de boğuşuyoruz. benim tanıdığım kadınlar şu an itibariyle ya ofiste deliriyo ya da tez başında. kimi yollarda helak olmuş vaziyette, rapormuş toplantıymış, sinir içinde, kimi de bi harf daha okursa kusacak, bilgi yükleniyo. bi kısmı işsiz, içlerini kemiriyo bu hal. erkeklerden pek bi farkları yok yani. manyakça koşturuyolar, işleri var, gani gani var. yorulunca bi kadeh şaraba kaçıyolar ya da sızıp kalıyolar, neyse işte. insanlar yani, kadın erkek pek fark etmiyo. ötelemeleri gereken bi askerlik yok, tek fark o.

yoksa amaaaan, ne de basit olmaz mıydı sahi, beynimizi satıp yerine bi bekaret kemeri iki de mandal almak? 7/24 seyrederdik bacaklarımızı, açık mı kapalı mı, cereyanda kaldık mı... işmiş tezmiş ne kelime, yargıtay filan da bilmezdik. kafamıza vururlardı, oy kullanırdık, bi ömre 3 çocuk, 3 bin tencere dolma. gerektiğinde kurdelemizi açarlardı, hediyelerimizi saçardık. ama salak gibi, okullara kadınları da aldığınızdan bi kısmı diplomasını pilav tenceresinin içine sermek yerine duvara asmayı seçebiliyo.

*

çok fazla insan evleniyo etrafımda. yakınımda değil ama; hakikaten etrafta. duygusal yoğuşmalar yaşamıyorum yani. evliliğe lafım yok da, tören fotoğrafları gerçekten içimi şişiriyo. dedim ya duygusal bi bağım olmadığı için de olabilir. en yakın arkadaşım evlense halaybaşı olabilirim, bilemiyorum o konudaki potansiyelimi.

ne bir düğün ne bir gelinlik hayali kurmuş bi kız olarak, yerden fırlayan maytapları, yukardan dökülen konfetileri gördükçe, düğünde çirkinleştirilen gelinler var bi de (ikinehir zamanında güzelce yazmıştı), onlar yerine ben yoruluyorum. boşanmış anne-babaların kızları pek düğün düşünmüyor galiba. bunun ardında da çocukluk acıları yok, daha farklı taraflarını düşünüyosunuz. ışık seli altında bol flaşlı fotoğrafları, simli vücut losyonları ve göz farlarını, muhtemelen pasta sonrası gazıyla belinizi sıkacak gelinliği, çiçekçinin 2 saat içinde solan dandik buketlerini değil, bi ömrü düşünüyosunuz. herkeşler odasına çekilince barbime düğün yapmıyorum yani, ben evlenicem diye başkalarını eğlemek gibi geliyo sadece.

başkaları da eğlenir aslında, onu da geçtim. konu bu işin raconu, kuralları olması.

işte böyle haberleri okuyunca, öyle törenler de batıyo bana. yargıtayın sahnelediği Zifaf Gecesine Çıkış operasına dönüşüyo düğünler gözümde. çok ayıp çok fena, ama öyle işte. kızımız istediği kadar "ay ben kır düğünü isterim, saçıma papatya takıcam, gelinlik diil beyaz elbiseyle çok sade bi peri kızı olucam, ayağımda postal olacak, renkli ampuller altında cupcake yiyciiz, hediye almayıp fidan diksinler, etrafta tavşan zıplasın" desin, takıcaklar koluna altın bileziği, bi yerden kırmızı bi kurdele türeyecek ve damadın ayağına basmadan bırakmayacaklar. bilmediğim daha on bin tören. fotoğrafçı illa ki ya gelinin ya damadın 45 derece açıyla yana döndüğü 1-2 kare poz çekecek. damadın gözaltı torbaları, gelinin stres sivilcesi rötuşlanacak ve gerçek ötesi mermer parlaklığında evlenmiş olarak hatırlanacaklar.

en kötüsü, damat gelinin alnından öpecek ve ben fenalık geçiricem. o kurtlar vadisi "yüceltmesi" sahnelenecek. içim şişiyo, tarifi zor. evet evet bu alından öpme meselesini daha sonra ağız dolusu yazıcam ama özetlersek: nolur sevdiğiniz kadını "seni dudağından öperek kirletemem nurdan" palavralarıyla alnından öpmeyin. asabiyet yapıyo bende. sıkıyosa vantus gibi yapışın, tükürüğünüzde boğun ama illa ki öpün. düğününüz iddia ettiğiniz kadar aşk töreniyse, elalem aşk görsün. seviyeli ilişki damgası: alında bir öpücük, tasdik töreni, papalık merasimi gibi.

bütün bu çiftler istedikleri kadar aşık evlensinler, sanki o abartılı törenler hep yargıtay üyeleri için, yetkililer için. anlatamıyorum. sanki checkliste girmeyi hakeden bütün bu buket-payet-topuk-duvak falan filan, yargıtay kararıyla. yönetmeliği filan var. bi ömrü birleştirme sevincinden çok, zifaf gecesine çıkış ve vasıflarınızla ilgili bi durum. şimdi herkes yorum kutusuna mutlu düğününü anlatıp benim freudyen analizimi yapmayı deneyebilir, serbest. ama gerçekten bu haberleri okuduktan sonra, belediyenin memuruna mutluluğun sırrını sunacak yodaymış gibi umutla bakmak size de bi tuhaf gelmiyo mu?


böyle de uyuzum.
hediye paketlerini de yırtarak açarım ben, ondan.

8 yorum:

mermaid dedi ki...

sen müthiş bi' insansın tek kelimeyle. (tek kelime olmadı tabi ama:))

Banu dedi ki...

bu törensel yaklaşım can sıkıcı, gelinle damadın arabasına bile gelin arabası denir. odak noktanın gelin ve onun bekareti üzerine toplanmasından nefret ediyorum.

gülş dedi ki...

ellerine, aklına sağlık deryik. o alından öpme seremonilerini her görüşümde kusasım geliyor.

tavsan dedi ki...

Ehehehe. Biz valla birbirimizi gercekten sevdigimiz icin ve baska turlu beraber olmamiz bayaga zor oldugu icin evlendik. Dugunu de aileler icin yaptik; dolayisiyla dugunle ilgili hicbir detaya karismadik. Bir tek gelinlik modelimi ben sectim, ucuza diktirdik, damatlik aldik, bir de gelin sacim benim istedigim gibi idi(arasinda papatyalar). Buket vs isi hep son anda, herhangi bir cicekciden. Kendi dugunumuzde bayaga da eglendik bence; oynadik bayaga. Fotograf isini de studyoda degil parkta hallettik ama hava gunesli oladgindan pek guzel fotograflarimiz yok (bir tek bu konu annemin icinde kalmis). Olsun, nikahta ve dugunde var; oldugu kadari yeter. Yani anne-babalar icin dugun yapip eglenilebiliniyor da. Neyi takip neyi takmadigin onemli kafana.

jelatin dedi ki...

Fak! Çok güzel yazı olmuş lan?! Çok kıskandım. Ellerini, parmaklarını yerim.

deryik dedi ki...

mermaid: sensin müt!
sahaf: sahi yahu,gelin arabası. önünde de oyuncak bebek!
gülş: 3. göz açan öpücük o.
tavşan: eh sizinki en ideali olmuş. anne-babalar için yapılan düğün hengamesinde kavga vs olabiliyo derin gözlemlerime göre.

jella: sen de yazsana? :)

Damlo dedi ki...

damat gelini alnından öper ve 'helalimsin' der. (lütfen o kelimeyi makamıyla okuyun yoksa hiçbi anlamı yok :Pp)

gözümü yorduğuma deyeceğini biliodum.

deryik dedi ki...

ayh evet bi de o laf var! helalimsin! tüylerim diken diken.

Powered by Blogger

eXTReMe Tracker