8 Kasım 2009 Pazar

25

oldum ben. 25 yani. bugün. ne 18 ne 30, kafamdaki milat galiba 25'miş benim. huşu içinde düşüncelerdeyim. bugün bir pazar günü olarak pazarlığını yaptı, doğumgünümde az buçuk evde çalışmam gerekiyor. çok da koymuyor çünkü ben çoktan geçirdim gibi doğumgünümü, dün kutlandı gayet güzel. haliyle sanki bugün aslında dünmüş, dün bugünmüş, saatleri bi gün ileri geri bi şiler.

cuma günü 4 yıl aradan sonra nesli, yurt kızları, bol şarap. en çok biz kikirdedik. sonra en uzun gece, en çok kokteyl, güzel ama yorucu bi şi cuma.

bu cumayı takiben uyanamadığım cumartesi günü. dün öğle saatlerinde bi koşturmaca, bir yuvarlanarak geç kalarak tünele yetişme telaşı. nihayet tanışıcaz. nihayet. 3 yıldan sonra, ilk kez, yüz yüze. daha önce niye denemedik, niye zorlamadık, bilmem. sanırım şart görmedik ve ben biraz tembel çıktım. 3 yıl önceydi ve ilk o beni buldu, bulduğunda blogsuz bir kibritçi kızdı. arada yorum yaparken bi gün pıst dedi. biz öyle öyle pıstlaşmaya başladık. blog açtığında, nihayet nihayet dünyasını bana açmış gibi hissettim. okumadığımı düşündüğünü söylediğinde şaşkınlığımı anlatamam. nasıl okumiym yani, zorla açtırıcaktım nerdeyse. bu blogu okuyan, blogu olmayan ama düzenli iletişim içinde olduğum 2-3 kişiden biriydi. ben onunla yeniden tanışırken o beni çoktan tanıyodu galiba. hani çocukluk arkadaşlarınız sizi bilirler, yurt arkadaşlarınız sizinle yaşarlar, işten arkadaşlarınız sizi öğrenirler filan ya, ilk kez yüzünü bile görmediğim biri beni çok fena biliyodu. istanbul krizlerimi, ankara krizlerimi, genel olarak tüm krizlerimi, her şeyi. ben de onu öğrendim. ve nihayet, adını koyalım dedik. "you got mail" filmi gibi bir hal düşünün, gibi gibi.

buluştuk oturduk, allahım cam gibi, anlatması zor. duruluk nasıl anlatılır bilmiyorum ama işte cam gibi. karşınızdakinin hakikaten neyse o olduğunu anlamak öyle rahatlatıcı bi şi ki. cam gibi işte. bakıyorum, görüyorum, öyle bi şi. telefonu çalıyo, konuşuyo, cam gibi. gözlerini açıyo, röntgenimi çekmiş bile olabilir, öyle güçlü bi bakışı var. sonra hediyelerimi verdi ve ben ağzım açık, beni gelip bulan ve resmen beni tanımayı seçmiş bu hanfendiye hayran kaldım. öyle işte, çok müteşekkirim beni bulduğu için, bana kapısını açtığı için. teğet geçebilirdi, hmm der boşverebilirdi ve ben hayatta o kibritçi kızı bulamazdım. o beni buldu ve bu bi teşekkürü çok uzun zamandır hakediyordu, dün vesile oldu. marilyn, beatles, cedric, küçük kuş ve diğer her şeyi hatırladığı için. bu sabah hayatımda ilk kez el yapımı üzümlü ekmek yedim ki bence ekmekten öte bi şeydi. en seveceğiniz ekmeği bilen ve üşenmeyip yapan birini 3 yıl rötarla görmekte yadırganacak bir şey olmadığını dün fark ettim ben. bilmem ki, blog dışı bi şi aslında mermaid, çünkü blog ötesi. ve şimdi biz üç boyutlu hallerde, sanki daha geçen hafta buluşmuşuz da biz bunu hep yapıyormuşuz gibi rahatken, fena halde devamı gelir, uyariym.

sonra çiçeğimi, küskün orkidemi nihayet çiçekçiye götürdüm. soldurduğum için bana 3 kez nota veren sevdiceğimin gönlünü alacak şekilde, tabii ki ölmek bilmemiş orkidem canım. yapraklar sağlam. saksısına sığamayan bir gürbüzlükmüş mesele, umarım geçecek.

derken akşam. akşam yemeği. akşam yemeği öncesi, sonrası ve devamında ölümcül bir reflü krizi. talcid. inatçı deryik: bu gece şarap olmalı. şarap 1- deryik 0. kadeh kaldıramadan midem girdap oldu, lav püskürücem sandım, asit şelalesiydim, üstüne bi de çarpıntım tuttu, eve döndük. 5 yaşınızda tuhaf renkli jelibonlar, pasta ve iğrenç çikolatalar yesenizde tık demeyen mideniz 25 yaşınızda "yaaaşllıı çürüük çüürüük yaşllı" diye kutluyor doğumgününüzü. yemek güzeldi ama aklım şarapta kaldı.

neyse ama sonra ev. sonra kuzey ışıkları hakkında bir belgesel, "alaskada güneş tutulmasının penguenler üzerinde etkisi nedir", japonlar nasıl olur da bunu bile merak eder, insanoğlunun merakının müthişliği, güneşteki patlamalar, manyetik alan vesaire. yok yahu entellikten değil bu, o koltukta müthiş bi huzur olduğu için ve penguenler komik hayvanlar olduğu için. onunlayken insan bi sonraki alaska uçağını düşünebildiği için. sonra bi film izleyelim, ne olsun... ben g-force dedim. çizgi filmimsi. o güldü. en light film seçeneğimiz olduğu için, tam orda o sırada sızmak istediğim için. işte süper ajan hayvanlar, kötü adamlar, çip çalan sinek ve derken zzz.

sabah 8de koşarak gitti pazar günü hırsızlarına, ben de dünden beri gidip gelip süzdüğüm ekmeği açtım, kahvaltımın merkezine koydum ve gün çok güzel başladı. odamda düzenlenmesi gereken şeyler var. takı kutularım ve her türlü el işi için bir kutum var artık mesela. onları yaptım bitti. çok güzel bi his. çivi bekleyen aynamı da asınca tamamlanacak.

şimdi çalışacak olmak pek de önemli değil, gördünüz.

ha bir de dip not: isim annesi olmuşum haberim yok. çok heyecan.

7 yorum:

voodoo girl dedi ki...

kutlu olsun efendim =)

Nakhar dedi ki...

huzurlu bir 25 dilerim... çeyrek asırlık insan oldun desene :)

mermaid dedi ki...

ağlattın ama beni sen.

Free as a bird eight days a week... dedi ki...

Mutlu yıllar, gümüş yılın çok güzel geçsin:))

yıldız dedi ki...

Doğum günün kutlu olsun,sağlıklı,neşeli,huzurlu,güzel bir yeni yaş dilerim..

deryik dedi ki...

cümleten çok teşekkürleeer!

narsis7e dedi ki...

o 25in 2sinin ucunun bi lamassu kafası olduğunu haftalar sonra fark ettim.

Powered by Blogger

eXTReMe Tracker