düzenli aralıklarla, tahminen belediye seçimlerine daha çok varken, birileri açık bırakılan rögarlara düşüyor. Şanslıysa yaralı, bahtsızsa ölü çıkıyor. en bok yoluna ölüm bu: yürürken.
bu sıradan bilgiye dip not: bu ülkede sokakta sadece sağlıklı ve genç insanlar yürüyebilir. rögara düşebilecek sakat, kör ya da sadece sarhoş kişiler sokakta olmamalıdır. netekim canım ülkem, sel varsa üst kata çık, su yoksa yan köye git, yol bozuksa evde otur. vergilerini de bence ödeme, bankaya yatır, düzgün bi emekliliğin olur. "orası inşaat alanı" derseniz, şüphem var, sokakmış gayet. yine de aynı hikaye. bi işçi de düşebilirdi. rögar açıksa etrafına bant çekilir, uyarı konur. açık bırakılmaz. inşaat alanı diye olağanüstüleşmez, normalleştirilmeye çalışılır. ne bileyim.
5 yaşında çocuğum olsa, herhangi bir şekilde ölse, dünyam çökerdi. kardeşimi düşünüyorum, yok yok, kesin çökerdi. 5 yaşında bir çocuğun bok yoluna ölmesi ise o kadar sıradan ki. tabii ki annesi suçlu. çünkü artık ezberledik, altın kural: mağdur her zaman suçludur. annesi DE suçlu olmalı. onun da bi suçu olmalı illa ki. çünkü neymiş, elini sıkı tutmamış, bastığı yere bakmamış. bastığın yeri toprak diyerek geçme, rögar o! inşaat alanıysa, her şey mümkün. kelebekli eteğini, pembe hırkasını boşvermelisin anne, sen çocuğuna bakamıyosun, kabul et. ihmal ihmal, adaleti sen kozalak mı sandın, hop hemen de buluverdi, görüverdi, dillendiriverdi ihmalini.
önden eşekleri yürütürler ya mayınlı arazide, öyle bi şi gerekiyormuş işte şehirlere. istanbul, 2010 kültür başkentini geçtim ,17 milyonun kenti, rögara düşerseniz yanınızdaki suçlu.
çünkü bir anne bi an için dikkatini dağıtmamalı. çocuk el bırakıp koşmaz. annenin mesela gözü çiçeğe böceğe, kuşa buluta takılmaz. annenin görme engeli de yoktur zaten. anne düşen çocuğunun peşinden rögara niye atlamamış? di mi yani? siz vatandaşlar, bu yol bu sokak bu caddede hakkınız var mı sanıyosunuz?
bilirkişiymiş. beni bilmesinler olur mu? başıma bi şi gelirse, söyleyin, beni unutsunlar. raporlarında belirtmesinler beni. kafanıza piyano düşse solfej dersinde geyik yaptığınız için olacak. beni bilmesin o kişiler. illa ki benim suçumdur, kendilerini yormasınlar.
vatandaşlık dersimizin bi kitabı vardı, uğur mumcu vakfının hazırladığı kitap. okutmamışlardı bile, ben kendim okumuştum, inektim evet. annemin başucunda duruyor hala, inanamadım. o kitap sanırım bi vatandaşla kul arasındaki farkı anlatan tek ders kitabıydı. defneye zorla okuttuğum tek ders kitabı. ben daha o kitapta yazanlara yakın bir tek haber bile okumadım.
çok yazık bize ya. evcimen, canım hukuk hocamız, en saçma anlarda katılarak ağlardı derste. şimdi daha iyi anlıyorum.
acısından içi kıyılmış, çocuğunu çukurda kaybetmiş, başında nöbet tutup ambulansı, polisi beklerken delirmiş bir anneye "bu senin suçun" demek nasıl bir sadistliktir? baba acısından çekip vursa bu kadını, olmayacak şey mi, bilirkişiler ne diyecek, "ay bu kadarını bilemedik" mi?
6 yorum:
Söz konusu ülkemiz olunca blogunun ismiyle bu postunun başlığı nasıl da tamamlıyor birbirini.
maalesef öyle olmuş, evet.
sabah dinledim haberleri ve şok olduum -ayrıntıları deryikten öğrenirim nasolsa modundayımm resmen, bunu da gördük.
Eşek - mayın da anne - kız gibi olmuş. Eşek de yürütülmez (normal şartlarda), metal dedektörü denen bişi vardır, ölüm olmasın diye o bipler, canlılar durur. Çukurların etrafı demir örgüyle örülür, ikaz levhaları konur, önlem alınır, bunu gören canlılar yine durur, ölmezler. Hani oyna çocuğum diye sokağa bırakmış olsa bile suçlu bulunmaz, çocuktur oynar, ailesi her an yanıbaşında olmaz, zira uyuyaraktan çok oynayarak öğrenir ve büyür. Hayır elbet kötü anneler vardır, elbet çocuğa da kötü davranır bazıları sorumsuzca davranırlar ama bu öyle bir durum mu betimliyor yahu! Bu bilirkişilerin bişi bildiği yok, mümkünse susmayı bilsinler. Her olasılığı değerlendirmeye çalışırken bilinçlerini kaybediyorlar.
damlo: böyle çok karar olması mümkün, basına sızmayan. o fena.
n7e: bence orda çukur da yokmuş aslında, kız kazıp içine girmiş.
Çoğu Avrupa ülkesinde (hepsini görmedim sonuçta, genelleme de yapamıyorum) çocuğun elinden tutmak diye birşey yok. Bırakıyorlar çocukları, artık koşar mı yürür mü, düşer mi. Tabii ki gözleri üzerlerinde ama aman yavrum koşma düşersin, sıkı sıkı tut elimden diye birşey yok. Ama burda zaten açık rögara, çukura düşüp ölme gibi ölüm şekilleri de yok. Olursa da tahminimce aile devasa bir tazminatla sessiz sessiz çocuklarının yasını tutabilir.
Dur başka birşey yazıcaktım, nerden nereye geçtim. Neyse...
Sonuç olarak; ülkemi hiç özlemedim. Bir çocuğum olsa, böyle gerizekalı bubi tuzaklarıyla dolu bir yerde büyütmek istemezdim. Zavallı kadına sabır dilerim.
Yorum Gönder