16 Eylül 2009 Çarşamba

alfabeye harf kabulü

devrim olacaksa da onu da biz yaparız.
q,w,x harfleri alfabeye dahil ediliyomuş. "harf kabulü"nün mantıksızlığına girmiyorum bile. yakasına rozet takacaklar heralde.
ben bi yasakta ısrar edip sonra onun etrafından dolanma derdini anlamıyorum.
yasak ne? türkçe alfabede olmayan harfler kullanılamaz.
yani? q,w,x. (diğerlerine henüz sıra gelmedi.)
çözüm ne?
aklınıza yasağı kaldırmak gelebilir, hayır.
biz bu harfleri alfabeye katıyoruz onun yerine! yasağa devam aslında.

şimdi şöyle bi sorun var tabii.. bu harflerin telaffuzu, temsil ettiği ses ne olacak? kürtçeden mi okuyalım ingilizceden mi? türkçede yok malum. nerden ses vericez bu harflere? w sesi yoksa belki de bu dilde olmadığı içindir? bu w düşmanlığı değil ki. w türkçede yok, başka dillerde var. başka dillerde var diye kullanılmasının yasaklanması bence abes. ama türkçede varmış gibi yapmak da aptalca. q,w ve x harflerinin "türkleştirilmesi" halini sevmedim ben. dilde olmayan sesleri dahil edelim, yeter ki devletim yasakçı görülmesin.

daha da komiği, canım şapka işaretini kaldırdılar. ne işgüzarlık.
kar ve kar ve yar ve yar ve hala ve hala karmaşasını yarattılar. sadece o da diil. dilde olan ama alfabede yer almayan başka sesler de mevcut. a da olduğu gibi, kapalı e- açık e ayrımı mesela olsa, bence güzel olurdu. benim adımı yanlış söyleyen onlarca insan var bu e farkı yüzünden. arapçadan, farsçadan naşi bu sesler var işte. ü ve û mesela. başka dillerde de, bizde de var. iş görürdü yani. şapkaya niye takılır ki insan?

şapkaya takılanın q,w ve x'inden nolur? harf kat, işaret at. ama sakın sakın yasağını değiştirme. türk alfabesine harf katıyolarmış. türk ama. en türk alfabesi.

açılım bu: bu harfler kullanılacaksa da bizim alfabemizde olduğu için kullanılabilecek.
çok açılmayın, ilerisi boy.

5 yorum:

kalya dedi ki...

Alfabeye harf kabulü Türkçe'nin tek resmi dil olarak kalması için bulunmuş bir garabet. İçinde Türkçe'de bulunmayan sesler yer alan bir alfabeye sahip bir resmi dil olarak Türkçe. Yıllardır AB'ye uyum ilerleme raporu vs diye yamalı bohça haline getirilen yasalarla aynı mantık. X sayılı yasanın Q maddesinde değişiklik yapan W yasası meclisten geçer, durum AB normlarına uygun olur. Ama aslında altyapısı olmayan bir değişiklik yapılmıştır, yasanın sistematiği bozulmuştur vs bunlar önemli değil.

Hükümetin Kürt açılımına hevesi demokrasi aşkından değil, hep bir şekilde artık zamanıdır diye dürtülüp harekete geçirilmesinden. Türkçenin tek resmi dil olması değiştirilmesi gereken bir yasak değil bence. Daha önce okuduğum şu yazı geldi aklıma, üşenmedim buldum:

http://hurarsiv.hurriyet.com.tr/goster/haber.aspx?id=12322090&yazarid=249&tarih=2009-08-21

ikinehir dedi ki...

Muhteşem olmuş Deryik, ellerine sağlık. Yasak kaldırmak olmaz, harf kabulu olur. Yasak yok ki kaldırılsın, gülüm? Havasonasuyunataşınatoprağınabincanfeda Türkiye'de yasak mı görülmüş?

Yılmaz Özdil'in yazısına gelince, Türkiye gazetecilik tarihine kara harflerle yazılacak bir örnek...Kendisin bu ülkede nüfusun yüzde bilmem kaçı Kürtken neden fellik fellik Kürtçe tercüme bürosu aradığını sormak lazım önce. Acaba bir ziller çalıyor mu bu kafalarımızda? Vatandaş Türkçe Konuş'u, Kamber Ateş nasılsın'ı hatırlıyor muyuz?

Neyse toparlayamıyorum, copy paste'e başvurucam. Yılmaz Özdil bahsi geçen yazıyı yazdığında ekşi'de görmüştüm, aradım buldum:

"afrika'daki sömürgelerde üstünde safari tipi krem rengi şort, gömlek, kafasında da kolonyal şapka ile gezen, neyin ne olduğunu bilmeyen medeniyetten mahrum yaratıklara kendince uygarlık taşıyan beyaz adamın o kara topraklara yabancı olduğu kadar üzerinde yaşadığı coğrafyaya yabancı, o beyaz adam kadar oryantalist ve o beyaz adam kadar sömürgeci zihniyetli köşe yazarıdır.

eskiden bu tip kimseler, ki bunlar resmi ideolojiyi gazetelerde, televizyonlarda, üniversitelerde yeniden ve yeniden üretip, zamana ve mekana uyumlandırma vazifesi görüp, kendilerini sahip oldukları tüm toplumsal ayrıcalıklar ile bu alanda var etmişlerdir, şöyle derlerdi;

"böyle birşey yok!"

sonra söylem biraz değişti;

"bunların dili dil değil, bunlar da ulus değil. bunlar ilkel ve geri kalmış bir toplulukturlar ve bunları devlet adam eder."

sonra bu söylem biraz daha değişti;

"elbette bunlar da var, ama ulus değiller, tarihleri bile yok, dilleri de karman çorman bir şiveden ibaret. devlet büyüktür, yaraları sarar."

sonra bu söylem biraz biraz daha değişti;

"kabul, varlar. adları da 'bu'... ama bu milletin parçasıdırlar ve etle tırnak gibiyiz zaten. öyle olmasa da devletin bölünmezliği esastır. üstelik 'şu' olmayı kabul ettikleri müddetçe başbakan, işadamı, paşa ve cumhurbaşkanı bile olabiliyorlar, daha ne istiyorsun, daha ne olsun? devlet eşkıyanın hakkından gelir!"

o söylem bugün artık şu hale geldi;

"elbette 'bu'sun, kimsenin buna bir itirazı yok. üstelik 'bu' olmakta da özgürsün, herşey şahane. ama 'bu' dili konuşursan anlaşamayız be güzel kardeşim. ben seni anlamam, sen beni anlamazsın, yabancılaşmayalım. böyle mikro milliyetçi tutumlar emperyalizmin işine gelir be güzelim. üniter üniter takılalım be canım, bozma..."

kabaca bu minvalde bir seyir izledi resmi ideolojinin savunucularının söylemleri...
argümanlar aşındı, değişti, tadilat gördü. kaba inkarcı tonlar, ezilen bir halkın mücadelesi karşısında yırtık pırtık hale gelince, bilim dışılığı artık gizlenemez duruma düşünce yerini liberalinden, ulusalcısına, dini motifli olanından, bağlamından kopartılmış soldan arak olanına daha "ince" tezlere bıraktı. ama anlayış değişmedi...

hala kendisini sömürge fatihi sanıp, karşısındaki zavallılara akıl ihsan eyleyebileceğini, ne yapması gerektiğini söyleyebileceğini zanneden, anlamayana da "yüce devletin" "bir şekilde" "kavratacağını" düşünen bu anlayış varlığını tüm bencilliğiyle koruyor. bu anlayış burya özgü ve yeni birşey de değil, sadece yaşama ve topluma egemenlerin gözlüklerinden bakan sömürgeci, avrupa merkezci bakış açısının bu coğrafyadaki bir izdüşümünden ibaret.
öyleydi, öyle olmaya devam ediyor.

ama bu anlayışın artık bir hükmü yok.

bu yüzden yılmaz özdil'in kendi içinde birçok mantık hatası barındıran bu "suçüstü" yazısının hiçbir kıymeti yok.

söyleyene ve söylenilene bakmak artık gereksiz, tarih söyleten lehine hükmünü çoktan verdi."

lumpenproleter, #16724442

calhan dedi ki...

dilmibilimci değilim ama harf devriminde latin alfabesi alınrken x,q,w nin neden dışlandığını da çözebilmiş değilimdim. gençlik kullanıyor zaten uzun süredir, resimyet kazandı diye düşman olmamak lazım harflere.

şapka olayı tamamen tdk nın işgüzarlığı. kimsenin katılmadığı sessiz sedasız yapılmış bişey, ezik bi karar.

narsis7e dedi ki...

Ayh böle böle Kürtçenin resmileşmesi bölüyor bizi, ona yanıyorum.
Ayrıca harf kabulü gibi, resmi dil kabulüne de gıcığım. Türkçe ve Kürtçe kardeş kardeş resmi dil olmasınlar, resmi dil diye bir şey olmasın istiyorum. (Amerikancıyım yes, örnek veriyorum Amerika.)
Hem nedir yani Gül'ün dış işleri bakanlığı zamanında gazetecilere demeç verirken İngilizce konuştuğunu hatırlarım ben, ne resmi dil çığırtkanlığı bu ne Türkçe hayranlığı? O zaman da ayh ne güzel şakır şakır ingilizce konuşuyor diyen çıkmıştı. Yasaklar Batı dillerine değil, şimdilik sadece Kürtçeye, sonra beğenmezlerse diğer dillere filan da uygulayabilirler. Her yerde İngilizce, Fransızca, İtalyan restoranlarının mönülerinde Türkçe altyazısız sadece İtalyanca görüyoruz. Ama mazallah Rojhilat'tan öte Kürtçe ancak Türk alfabesine harf girerse tamamdır.
Ayh zaten sadeleştirme adı altında hadım ettikleri caaanım dile daha da tecavüz etmeseler sevinirim. Zavallı Cyril Mango da (Meşhuuur Bizans tarihçisi) ben bu Türkçeyi anlayamıyorum artık, iyice yonttular bir şey kalmadı geriye. İmtihan kelimesi mesela, artık hiç kullanılmıyor, yerine bir şey diyorlar hiç anlamıyorum (Sınav'dan bahsediyor) dediğinde, içim sızlamıştı.
Karmakarışık oldu bu yorum, evet.

kalya dedi ki...

hayh bu kadar mı özgürlükçü demokrat olunur, kafalar bu kadar mı karışık olur, Kürt kardeşlerimizle alfabe eşliğinde halay çekeceğiz yakındır dağlar bizimdir yaşasın ey özgürlük demek istiyorum ve güftelere ruh katan yorumcu arkadaşları tebrik ediyorum.

Powered by Blogger

eXTReMe Tracker