işte bu oldu blog: üniversite ve master bitti, işe girdim ve düzenli aralıklarla işinden şikayet eden uyuz bi genç oldum. kadıköyde bi sokakta yazdığı gibi: laptoplı proleter. acılarımı sevsinler.
topuklu sandaletten parmakları öne doğru taşan kızlar var ya, hani hatta aynı ayakkabının tabanında etiketini itinayla saklarlar, her adımda beyaz beyaz içim kıyılır, işte onlardaki o gözlerinden saçlarından fışkıran özgüven benim havsalamın ötesinde. çıkılak çıkılak. işte soğuk havaların gelmesini istemek için bir sebep daha.
gerçi etiket sorununu çözmüyo. satış noktasında sökülse ya o etiketler cidden.
aklıma gelmişken: şu hayatta sevgili jelatinden daha güzel "avam" diyen birini görmedim. havası yeter.
ankaradaydım ya ben, burcunun saçı deli gibi uzamış. biz sonra burcuyla dans ettik. sonra saçımız sigara kokmadı. sakızlı shot teklifimi kabul etmiş nada; hatta bi jest yapıp ikram ettiler. ama gidip şuruptan yapmışlar, "falım gibi olmuş" dedi burcu, aynen. likör kullanınız.
insanın sinek ilaçlama araçlarının sesini ayırt etmesi ve fırlayıp camları kapaması ne kadar tuhaf di mi blog. yarın uyanacağı günün yeni bir gün olmaması da bi tuhaf. yeni günler lazım oysa insana; yenilenme fırsatı verilmiş günler.
o kadar işte.
2 yorum:
laptoplu proleter :)
kadıköyün hangi sokağında nerede yazıyo bu ve kim yazmış yahu :))
ankara sevgisi istanbulun ki gibi cilveli bir aşk değildir ama masum bi sevgidir, güven verir, anakucağına benzer, yıllar sonra bi gün özletir...
foto için link ekledim şimdi yazıya.
ankarayı hala özlemiyorum, aklım orda kalan kişilere gidiyor arada, o kadar :)
Yorum Gönder