bir adet sobe daha. beyaz mantolu adam'dan. birazdan çok şık bi gol geliyo 90dan.
olmasını istediğim mantıklı şeyler:
-19-20 nisan gibi istanbulda olmak. mutlu mutlu, çok mutlu. güneşli. böyle de net isteklerim var.
- bi iş bulmak. gerçi aramıyorum daha; ama aradığımda gönlüme göre bir iş bulmak. evet bu ikinci cümle. bi de iş bulmuşken o işin bi işe yaraması, bi hayrımın dokunması. ayrıca istediğim coğrafi yakınlıkları sağlamak (hmm bu madde giderek ikinci başlığa doğru ilerliyo).
-çok gezmek görmek. çok yer ama. bissürü.
- az buçuk hareketlenmek. artık yürüyüş mü olur, pentatlon mu bilemiyciim. hareket bereket.
olmasını istediğim mantıksız şeyler:
-ışınlanma tabii ki. uçmak diycektim; ama rüzgarda üşür insan, 10 bin metreye çıkıyosun falan (hohoyt mantığa takılan yere gel). ya da jumper diye bi film gelicek, ordaki şeyden, jump jump.
-bi anda aklımdan geçen her dili konuşabilmek. gerektiğinde. madem o olmuyo, herkesin aynı dili konuşması, esperanto.
-ally mcbeal'da olan bi şi vardı; hani bi anda kadının içinden geçen sahneyi görüyosunuz, karşısındakini boğazlıyo filan ama aslında sakin kadın... hah işte ondan istiyorum ben.
- an arşivlemek. böyle fotoğraf gibi, ama gerçek ebatlarda ve 3 boyutlu, sonra açıp bakınca içine girip o dondurulmuş anı yaşayabiliyosun. süper di mi?
bi daha hayata gelsem:
-yine yine istanbullu olurdum. napalım, alışkanlık.
-vantrolog olurdum ya da pandomimci. yok, buldum, sirkte doğardım onlar bulurdu bi şi benim için.. dedem de sirkteyse beraber akrobat olurduk.
-gelmişken bari 2984 yılında gelip, 16 yaşımda yine milenyumdan milenyuma sekerdim.
-balıkçı olurdum. bi de takam olurdu. bizim balıkçının yaptığı gibi ayağımla idare ederdim dümeni, kollarımı başaltının üstünde kavuşturur ufka bakarak sigara içerdim, feci caka satardım karadakilere. kocaman sakalım olurdu pırtık pırtık (erkek olurdum; zira ben henüz kadın balıkçı görmedim ve balıkçılara sakal yakışıyo), düşünceli olunca balıkçılar kahvesinde onu kaşıyarak otururdum. etrafta da bolca kedi olurdu.
falan feşmekan.
bayrak teslim: gregor samsa (hmm böyle şeylere pas veriyo mu bilmiyorum gerçi), evet yine karanlık (zira ofis saatlerinden çalmak güzel), jelatin (bi sobeyi de gör kuzum yahu), gülin (zira artık o bloga bi şi yazılması gerek. öhhö.) ve assolist: PBBC (işte bunu seviyoruz).
5 yorum:
Arşivlenmek ve sonra içini açıp bakınca tekrar yaşayabilmek.. Aklıma Harry Poter geldi..Orda da fotoğraflarla konuşuyorlar ne güzel.. Pek kıskanıyorum..
Bebeto, unutuyorum gerçekten. Zori ya :(
En kısa zamanda önce Fıstıkezmesi'nin, sonra da senin sobelemeni yapacağım.
Kis.
çanak çömlek patladı dermişim.
ilk fırsatta pasına bakıcam deryik
tuğçe: konuşmak yetmez, koku lazım, rüzgar lazım. bissürü şey.
jelatin: fil gibi hafızam var unutmaammm..
gregor: :) sevindim efem.
deryik, türkiye'nin en en en guzel balıkçılık belgeseline az kaldı. şimdi okuyunca burayı, keşke deryik de izlese dedim. ethem özgüven çekti. nerdeyse her gun çay almaya giderken onun odasının onunden geçiyor ve bir anda kendimi içeride montajı izlerken buluyorum. bir yolunu bulup sana da gondermeliyim.
Yorum Gönder