Bu ülkede vergi rekortmeni Manukyan örneğinden de hatırlayacağımız üzere, genelevler vergi ödeyen ticarethane statüsündedir. Hepsi değil tabii, hatta çok azı; ama Ayşe Hanım'ın çalıştığı Karaköy bölgesi en devlet kontrolü altındaki yerlerden biri. Her ne kadar bu statü bir yandan kadın sömürüsüne resmi bir ad gibi dursa da, her koşulda ortaya çıkacağı belli olan bir "sektör"ün devlet tarafından düzenlenip, gerekirse sağlık, hijyen vs hizmetlerinin sağlanmasını, kadınların mağduriyetini azaltmayı amaçlar. kitapta öyle yani, teorisi bu. yani şimdiki haliyle zaten sorunlu, bi de devlet tanımasa, şu kadarcık bile düzen uygulama getirmese daha beter olurdu, teorisi. Ayşe hanım ilkini iddia ediyor: resmi bir maske bu, diyor. anlaşılan teorinin pratiğe geçişiyle ilgili haklı soruları var, ne de olsa o eski bir çalışan.
Amma ve lakin görüyoruz ki, yine aynı devlet pek bir "yüz kızartıcı" bulmuş bu işi. aa çok ayıp biz karaköy'ün sadece iskelesini biliriz! hop! Ayşe Tükrükçü "şaka yapoor zaar" kıvamı reddedildi. sonra itirazlar başladı tabii ki. Zira YSK'nin "yüz kızartıcı suç" kriteri çalıp çırpmaya dayalı bir tanıma sahip, zaten fuhuş da suç değil, vergilenen bir "sektör". Haliyle Ayşe Tükrükçü vakası izlenmeye değer bir hal aldı, hani genel anlamda yolsuzluktan kırılan bir meclise itiraz gelmezken, Ayşe Hanım nasıl çalıp çırpmış, merak içindeydik.
müjdemi isterim: YSK geri adım atıp Tükrükçü'nün adaylığında bir mesele olmadığını söylemiş. Yani şu an kendisi İstanbul 2. bölgeden bağımsız bir aday. Tükrükçü benim hayallerimde meclise girdi bile; ama bunu "9 yaşında tecavüze uğrayıp hayatın sillesini yemiş kadın" olduğu için değil, o kadar romantikleşmedik kuzum, kendini ifade şekliyle yaptı.
özellikle "bazı kadınlar namuslu kalacak diye bazı kadınların namusu zorla ellerinden alınamaz" dediği an. parti başkanlarına yaşadığı şartları göstermek için "karaköy genelevinde buluşalım" dediğinde hiçbiri gelmediği için. CHP ve AKP'nin nasılda "onaylanmış" kadınları aday gösterdiğini söylediği için. Namus namus diye tırmalandığımız günlerde, sonunda birisinin bu kavramı dan dun sorguladığını gösterdi diye... Namus bekçiliğinde bir numarayı kimseye kaptırmayan hemcinslerine inat, bu errrrrrkek halleri görebildi diye. ne bileyim, ahlayıp oflamak yerine bi şiler yaptı diye.
ah bi de transseksüelleri de temsil ediyorum dese, yemin ediyorum seçim kampanyasına katılıcam. buyrun burdan okuyun. okuyucu yorumlarına da dikkat lütfen, 3 yorumdan 2si erkek, bilin bakalım hangi ikisi?
Ayşe Tükrükçü'nün 550 milletvekilinden 1'i olma ihtimaline bile dayanamamak bir nedir ki? nasıl bir ayna fobisidir bu?
Ayşe Tükrükçü o meclise girse ciddiye alınır mı, ne değişecek vs gibi sorular da var tabii... On kaplan gücündeki dişi milletvekillerimiz çiğ çiğ yiyebilir onu mesela. Ama ben Baskın Oran'ın (eğer ki dediği gibi seçilme değil gerçekten temsil derdindeyse, amaç bir protestoysa) kendisine desteğini açıklamasını bekliyorum hala... yoksa samimiyet sorularım olacak bol miktarda.
ikisi de girse şu meclise, yan yana otursalar, ne güzel olur.
hatta fantastik ama,
ayşe hanım kadından sorumlu devlet bakanı olsa
baskın hocayı içişleri bakanı görsek...
hatta fantastik ama,
ayşe hanım kadından sorumlu devlet bakanı olsa
baskın hocayı içişleri bakanı görsek...
benim hala umudum varsa, bir mfö bir de imagine yüzünden.
çok özel not: Ece Temelkuran mesela, The SECRET furyası hakkında yazmayı Milliyet'in websitesine dair yazmaktan daha lüzumlu görmüş bu hafta. Sayfalarca mektup yazdım oturup, 6 yazara (jelatinim de hürriyet'ten beklemede, malumunuz), tek bir cevap yok. ombudsman'dan bile. yani köşelerini geçtim, "hıı okuduk" bile mi denmez yahu? enteresan tabii, ne diyelim basın özgürlüğü evet. Belki mail kutusuna bakmıyordur. Belki internet bağlantısı yoktur. Belki üstüne alınmamıştır.
Belki ben saf ve boş umutlar... yoo yoo kujum, umut asla boş bir şey değil.
çok özel not: Ece Temelkuran mesela, The SECRET furyası hakkında yazmayı Milliyet'in websitesine dair yazmaktan daha lüzumlu görmüş bu hafta. Sayfalarca mektup yazdım oturup, 6 yazara (jelatinim de hürriyet'ten beklemede, malumunuz), tek bir cevap yok. ombudsman'dan bile. yani köşelerini geçtim, "hıı okuduk" bile mi denmez yahu? enteresan tabii, ne diyelim basın özgürlüğü evet. Belki mail kutusuna bakmıyordur. Belki internet bağlantısı yoktur. Belki üstüne alınmamıştır.
Belki ben saf ve boş umutlar... yoo yoo kujum, umut asla boş bir şey değil.
12 yorum:
Seçim konusunda kafamı dağlara taşlara vurmak üzereyim, ya da ailemle ilgili tüm bağları kopartacağım. Ya da beyin nakli isteyeceğim. Oy kullanamıcam sanırım ben ya. Her dile getirdiğimde başımdan aşağı kaynar sular dökülüyor gibi oluyor. O telaşla oy kullanmam abi ben diyen on bin insana bağımsız aday tanıtımına girişiyorum. Halbuki ikisini bir arada yapsam ne latif olurdu. Bühü.
Ayşe Hanım'ı ben de duydum aman aman ne güzel. Ama öylesi de var böylesi de var diyebilmek için değil, maksat temsil ise temsil edeceği kesim için (Bu kesim sadece hayat kadınları değil pek tabi)
Hani romantizmsiz başlanmıyor ya haberlere, o romantizmi geçip anatemayı yakalama umudu da var ve kesinlikle boş değil.
(Dün Liverpool'a gittim, dünden beri ağırlık Imagine'de olmak üzere böcükleri dinlemedeyim. İyi ki varlar)
bağımsız adayları desteklemekle birlikte, meclis içerisinde sinip gideceklerini düşünüyorum.
ancak çok kritik eşitliklerde bir söz sahibi olabilecekler. (tabi dtp adayları hariç)
ayşe hanımın aday olma hakkını elde etmesine sevinmek ile birlikte istanbul ikinci bölgede otursaydım bile oyumu kendisine ver(e)meyeceğimi belirtmem lazım.
bir haksızlığa uğramış olması, ne yazık ki benim gözümde onu bir özgürlük savaşçısı yapmıyor. ve seçtiği kimilerine göre çok zor, kimilerine göre kolay hayat, 70 milyonluk bir ülkeyi temsil edecek 550 insandan birisi olmasına engel benim için.
Bence Ayşe Hanım'ın haksızlığa uğramış olması değil, kendi sesini kimliğini onaylatmaya çalışmadan, tamamen toplumun dışına itilmiş bir insan olarak duyurmaya çalışması onu bir "özgürlük savaşcısı" (bilemiyorum, bu tanım biraz fazla ti'ye alınabilir gibi geliyor bana) yapıyor.
İnsanların çoğunun hayatlarını seçme gibi bir durumu da yok Türkiye'de. Bir ülkeyi azgelişmiş ülke yapan da gerçekten insanların hayatlarını seçebilmedeki özgürlük ve imkanları. Ben sadece kadın olduğu için değil, bence meclisteki birçok "hödük"ten çok daha iyi hakkını ve düşündüğünü savunabilmeyi becerebildiği için meclise girmesini isterdim. Seçime katılacak parayı nereden bulduğu belli olmayan ya da sırf kendini veya "ahalisi"ni korumak için meclise giren klasik bir Türk parlamenteri yerine, gerçekten siyasi bir tavır sergileyebilen Ayşe Hanım çok daha fazla hakediyor çünkü.
Bir de namus ve kadınlık neden siyasi konu sayılmıyor? Kuruntudan ya da feministlikten değil, kadınların namus ve kadınlık üzerinden maaşlarının çok daha az olduğu, seks işçisi olarak çalıştığı, bir de devletin güvenlik endişeleri içinde bulunmayan aile içinde şiddete maruz kaldığını kim görmüyor da, herkes bunların özgürlük, güvenlik ve refahın amaçlandığı siyasetin içinde olduğunu kabul etmiyor.
Namus namus. Hep olmayanlarda olduğu düşünülür ya, o da beni kişisel olarak hasta eder.
Galeyan böle bişi.
Bence Ayşe Hanım'ın haksızlığa uğramış olması değil, kendi sesini kimliğini onaylatmaya çalışmadan, tamamen toplumun dışına itilmiş bir insan olarak duyurmaya çalışması onu bir "özgürlük savaşcısı" (bilemiyorum, bu tanım biraz fazla ti'ye alınabilir gibi geliyor bana) yapıyor.
İnsanların çoğunun hayatlarını seçme gibi bir durumu da yok Türkiye'de. Bir ülkeyi azgelişmiş ülke yapan da gerçekten insanların hayatlarını seçebilmedeki özgürlük ve imkanları. Ben sadece kadın olduğu için değil, bence meclisteki birçok "hödük"ten çok daha iyi hakkını ve düşündüğünü savunabilmeyi becerebildiği için meclise girmesini isterdim. Seçime katılacak parayı nereden bulduğu belli olmayan ya da sırf kendini veya "ahalisi"ni korumak için meclise giren klasik bir Türk parlamenteri yerine, gerçekten siyasi bir tavır sergileyebilen Ayşe Hanım çok daha fazla hakediyor çünkü.
Bir de namus ve kadınlık neden siyasi konu sayılmıyor? Kuruntudan ya da feministlikten değil, kadınların namus ve kadınlık üzerinden maaşlarının çok daha az olduğu, seks işçisi olarak çalıştığı, bir de devletin güvenlik endişeleri içinde bulunmayan aile içinde şiddete maruz kaldığını kim görmüyor da, herkes bunların özgürlük, güvenlik ve refahın amaçlandığı siyasetin içinde olduğunu kabul etmiyor.
Namus namus. Hep olmayanlarda olduğu düşünülür ya, o da beni kişisel olarak hasta eder.
Galeyan böle bişi.
senin hala umudun var, daha önce söylediğim gibi: benimki tükenmek üzere.
siyasi konulara girmeyi pek istemiyorum, bu konuda düşünmediğimden değil de derdimi anlatamayacağımdan. düşünen adamlar olduğunu iddia eden ekşisözlük insanlarına bakıyorum, hala eski tip yandaşlık zaviyesinden bir bakış.
fanatik hükümet yanlıları ve fanatik karşıtları. meselelerin eğrisini doğrusunu ölçen biçene rastlamak pek güç.
basının hali içler acısı, görmüşsünüzdür arabistan'da porno site olarak değerlendiriliyor. herhangi bir anda alınacak screenshot zaten bunu doğruluyor. iki parça manipulasyon, üç parça frikikten başka bir şey yok.
bir de klasik türk davranışı var: anlatırsın, anlatırsın, tamam anladım der, yine gider bildiğini işler.
ya ne diyordum ben? siyasi konulara el atmiyorum bu sebeplerle, biraz dağınık oldu, kusura bakmayın.
dipler için boya: ece hanım yıllardır orada bir mail adresi yayınlar, şimdiye dek kendisinden hiç bir şekilde cevap alamadım. milliyet ve hurriyet'te maillere cevap veren bir yazara veya cevap verilen bir okura rastlamış değilim. sanırım ombudsman da tanıdıklara filan hizmet veriyor.
ayrıca, yazdığım maillere "taam okudum, saol" kıvamında bile olsa cevap yazma nezaketi gösteren serdar kuzuoğlu ve ahmet turan alkan'a da buradan teşekkür ederim. google'da isimlerini arattıklarında filan görürler belki diye.
evet, umut asla boş bir şey değil.
sen bunları anlatmaya devam et deryik'cim, elbet duyan olur.
eline sağlık.
Yoruma yorum yapmak gibi olacak da duramıyorum, hayır hayır çenemi kapalı tutamıyorum.
Bence meclisin içinde sinip gitmezler. Ya da ne bileyim, kürsüye çıkmalarına ahahah hadi lem ordan gibi bakılsa da Baskın Hoca'nın dediği doğru, basın toplantısı yapar açıklamasını yapar. Oh mis. Yani hiç yoktan iyidir. Buradan başlamak da bişidir. Hani başlayabilmek bişidir. %10 üzerimizden tır misali geçerken bu engel acep ne zaman kalkacak diye beklemektense yan odada basın açıklamasını yapan ama ucundan da olsa bizi temsil ettiğini gördüğümüz, gerçekten de temsil edebilecek birileri o tükenir gibi olan, yeşerir gibi olan umudu ayakta tutar. Bırak yeşermeyi, çiçek bile açabiliriz.
Ayşe hanımın uğradığı tecavüz ya da sonrasındaki seks işçiliği yüzünden yau bu kadıncaaz çok çekmiş biz bunu destekleyelim demiyorum ben kendi adıma. Kadın takır takır söylemiş, kadın cesur, kadın konuşuyor. Duygu Asena duysa şimdi gözleri yaşarırdı diye düşünürken bunu yazsam ahaha feminist işte nooolcek geyiklerine kurban gitmeyi göze alıyorum (Burda değil belki ama bu ülkede birçok yerde!)
Kadın kavramımız ne yazık ki buralarda görülen (biz oluyoruz kızlar, hahay) okumuş pırıl pırıl (klişe) düşündüğünü de tak tuk söyleyip demokrasiden tutunuz akla gelebilecek birçok şeye dair fikir yürütebilen insanlardan oluşmuyor. Tamam belki 70 milyonun büyük çoğunluğu seks işçisi olarak çalışmamış genelevlerde, ama küçük yaştan itibaren taciz/tecavüze uğramış insanlardan tutun, her türlü işkenceye kurban giden ve ne kadar değişiyor dense de değişmeyen, orada öyle kaya gibi duran bir namus mağdurları dolu. Hayır onları ille de nerdeyse en beterini yaşamış bir insan mı temsil etmek "zorunda", tabi ki değil de...
Diğerlerinden pek bişi göremedik, hani böylesi belki yaşamış ve ne olduğunu biliyor diye, hani samimiyet ihtimaline sığınıyorum ben.
"Genelevde çalışmayı seçmesi" konusuna hiiiiiiiiiiiiiiç katılmıyorum. Seçmek deyince sanki, bak burda güzel bir hayat var biraz zor tabi hangimizinki kendimize göre zor değil ki ve burda da genelev hayatı var, her türlü dayak işkence her gün yat ve onlarca adamla yat bu da zor ama tabi senin seçimin denmiş de kendisi seçmiş gibi duruyor.
Bu kadar kesin ve sert bir şekilde başka seçenekler işaret edilemez bence, benim gördüğüm dünyada tonlarca ton renk olduğu, bok kahverengisinin bile onlarca tonu var. Her şey ikiye ayrılmıyor. (Hele o dilenseymiş daha iyiymiş laflarını ise kaldıramıyorum, söylemesi o kadar kolay görünüyor ki insanın bu yüzden iki kere daha düşünmesi gerek.)
Secret hakkında yazarken (ki yazıyı dün bu saatlerde, binbir hayalkırıklığıyla okudum) büyük ihtimalle "Bakın ne kadar farklıyım! Secret'ı okumayacağım, boş işler bunlar. Üff gerçekten süperim, asiyim. Ben iyi bir kadın yazar yok." umutlarıyla, içsesiyle ve bunun gibi ego şişirici birtakım duygularla davrandı. Egosu galip geldi. Öyle olmalı. Yoksa gerçekten bir kadının böylesi ucuzluğu kabul edebilmesini, sindirmesini aklım almıyor, alamıyor.
yorumlarda sohbet eder gibi olacak ama idare et bizi deryik. ( ;-P )
evet jelatin, eski ece'yi özler olduk bir zamandır..
baskın oran'a dış işleri bakanlığı daha çok yakışır gibi geldi bana, ne kadar şanslıyım istanbul 2. bölge seçmeniyim. ece çok değişti canım, çok entel! olmuş, kendine iyi bak deryacım, ben son sınavlardayım.
ben cevap almayacağımı bile bile yolluyorum.
Öyle umut fakirin ekmeği hali var..Imagine şarkısı da olmasa napardık merak ediyorum.
ay çok sevdim ben bu halini yorum kutucuğumun, mini forum :)
bi de, o hayatı kendi seçmiyor olmasının ötesinde, tam da o hayatı yaşadığı için bence 550'den biri olması gerek. hayır yani diğerlerinin seçerek yaşadığı hayatlara bakıyorum, özgürlük savaşçısı olmak bi yana, temsil iddiaları bile yokken bangır bangır 550 oluveriyorlar. hani yani şimdiye kadar "70 milyon:550" oranında temsil edildik de, ayşe hanım mı bozacak bu aritmatiği?
türkiye internette çocuk pornosu aramasında birinci ülkeyken, ensest ilişki gibi bariz bi problem yaşarken, çok mu alakasız kendisi gerçekten?
falaaan fülün.
imagine işte. boşuna yüzyılın şarkısı seçilmedi.
herkese selaaam :)
Ne yüzyılı yahu, milenyumun şarkısı seçilmedi mi Imagine? hıh:
=)
Yorum Gönder