ipek ongun etkisi'nden zamanında piinatçım bahsetmişti, bana olmaz diyodum. kaz kafam; halbuki benzerini ben hollandada yaşamıştım: misafiri olunca saçını süpürge eden kadın. kendine değil, ailesine değil, sevgilisine bile bu derece değil: misafirine. oda yaptım. kulak tıkacı, vanilyalı mum ve havlu fiyonklarına kadar. kül tablası ve çakmak ve eskilerden anısı olan bir adet sigara. vesaire. çünkü 4 gün orada kalacak kişi oraya ısınmalı, depo yerine odaya benzese fena olmaz diye. aspirin, pastil vb acil ihtiyaç seti. mis. işe yaradı gibi. alkışla beni ipekcim.
misafirleri heveslendirip iptal ettiğimiz program perşembe günü nihayet kesinleşti çünkü benim bir adet kahramanım var. onun da 3 günde 35 kez telefon etme sabrı var. sevincimden pırpırella, rezervasyonumuz var. cuma paketlerimi teslim aldım ve yorgunlukla çöktük. evde muhabbet, maksat muhabbet çünkü.
cumartesi günü, hisarüstünden eminönüne, ulaşım koordinasyon tanıtma gezisi. köprünün başında durup bakakalmak hep güzel. en gri halindeyken azıcık güneşlenmişti üstelik. tania ki panamada büyümüş bi hırvattır, en eğlencelisidir. 3 ayrı objektifi ve süpersonik elektronik fotoğraf makinesiyle bissürü şey çekti. köprüde diğerleriyle karşılaştık, rahatladım. sonra geri dön, müzeler onların. sahile, bebeğe, bekleyene. sonra hop akşam oluvermiş, programımız var ya hayata geçecek, koşturmaca. trene bile bindirdim. arkadaşları ekleyince 13 kişilik masamızla kumkapı. müzik. meze. balık. rakı. filan. çin yeni yılına girişi kutladık biz, kaplan yılıymış bugünden itibaren. zenginlik, kısmet getirirmiş ama kaplan yılında doğan bebekler kötü şans sayılır, düğünlere filan çağırılmazmış. resmen o yıl doğan kimseyi çağırmıyolar hiçbi etkinliğe. onlar da gizlice toplaşıyodur bence, ne üzücü. jetlagli tayvan tayfam rakıyla beraber duba gibi sallanıyodu ama olsun. olsun, çünkü agop en güzeli, en iyisi. bunların hepsi tek bi günde mi oldu diye şüphelendim bi an. 100 cl'lik yeni rakı da hakikaten iletişim devimiz.
"yarın 8de kalkalım, gezelim" diyolardı, gazlarını aldım. rakıya sarılıp uyudular mışıl mışıl. gecenin bi körü taksime çıkan yollardaki 14 şubat trafiğini kınıyorum, otellerine bırakamıyoduk nerdeyse. nasıl bir aşksa artık. en çok siz seviyosunuz tamam, kenarda sevin.
umarım boğaz turu filan kısmını da yapıcaz günün ilerleyen saatlerinde. köşe minderi gibi sabitim şu an.
bu hafta kendim için yapmam gereken şeylerin ilk adımını attım, tembelleşmezsem devamı da gelebilir ve belki bir gün, bir kiraz vakti, ansızın ben hoppidi hop. dürtüksüz iş yapamamam, 25 yaşımın baharındayken, galiba hiç değişmeyecek. bu açıdan üzgünüm ipekcim, koşarak otobüse yetişip şoföre gülümseyen kız değil, bi sonrakini beklemeyi seçen kızım ben. o zaman kendimi kendim dürterim.
1 yorum:
Yeni kitabını bugün gördüm. Almanya'dan gelen Aysun kuzeni özgür ve eşi Serra... diye bi arka kapak yazısı okudum. Serra?! Ha bi de anlamsızca bi Mustafa Kemal Atatürk ilgisi vardı.
Bana tuna beyin kitabını imzalatan arkadaşıma alıcam. Dişe diş kıvamında.
Yorum Gönder