valiz yaparken hava durumu saplantım yüzünden en az 1-2 saat harcıyorum. çok mu güveniyorum tahminlere, yoo hayır. "bi fikir versin". ne fikir verecek sanki yani, ya yağıyor ya yağmıyor. ya kız ya oğlan. hiç işte. sırf bu yüzden dün valizi kapayamadım, yarım duruyo öyle. bot mu çizme mi spor ayakkabı mı derken, kış valizi zaten 3 kazakla doluveren sinir bi şi, bırakıverdim. lingo lingolarımızı aldık, janis japlinden daha iyi bilemeyeceğimiz kesin, sözünü dinledik. valizin eksiklerini de kafamda kurdum, yerleştirdim, plan program, yol müzikleri bile ayarlandı, çok bi hazırız.
tabii ben çok hazırım diye, "kar sularının erimesiyle taşan göl, tatilcileri kaçırttı" haberi filan, hop, fırlayıverdi. aynı gün. haha çok gülerim, ben kaçacak tatilci değilim. ilk kez erimiyo ya kar, ne kadar kötü olabilir ki? tamam yani, gezeceğim göreceğim dediğim yerler çamurla kaplanmış olabilir ama devletim çalışıyo, bence açılmıştır yollar. evet evet. bunlar tamamen taktik. su döngüsü neticede, erir, buharlaşır, hop yine yağar. korkamam. yine de bi sormalı.
annem 6-7 yıldır akşamları bana hep aynı mesajı atar: "nete gelsene". hop ikisi kamera karşısındadır. konuşulur, görüşülür. bi kez daha ding-dong: kardeşim kazık kadar oldu. anlatacak şeyleri olsa da hep aynı özeti geçiyo: "aynı işte, nossun, bildiğin gibi". bunu ilk söylediğinde duvara çarpmış gibi olmuştum: kız büyümüş, hayatı monotonlaşmış ve yani, büyümüş işte. yetişkin cümlesi bu. benim, sizin, bu soruya verdiğimiz ilk cevap hani: nossun ya. bezgin bekir günlerinden, büyük adam hallerinden. "yolda çok güldük, sonra örtmen dedi ki bık bık, sonra arkadaşımın kalemi kırıldı" gibi maceralarla dolu günlük raporlar artık geride kalmış. tamam lise son düğümü de var ama başka işte. şimdi ne olup bittiğini öğrenmek için, yanında olmak, yaşamak, deşmek, zorla keşfetmek, "nen var kuzum" diyebilmek, "iyi diilsin saklama bak" filan demek gerekiyor. "18ini doldurmak üzere, anca mı düştü jeton" derseniz, defalarca düşüyor benimki.
belki zaten biliyosunuz: birinci cemre bugün düştü, havaya. ılık ılık o yüzden. suya 26 şubat, toprağa 5 mart. sonra mart dokuzları, sonra abrulun beşi ve nihayet: 6 mayısta hıdrellez ve bahar. birer birer gidince daha hızlı gidiyo sanki diye takvimlendirdim size efendim. bunlar dışında tabii ki kalbimizde en büyük yere sahip olan hava olayı: 1 nisan- kırlangıç fırtınası.
ve kuş göçleri üzerinden bahar takibi zevkli bi şi olduğu için buyrun:
11 nisan: leylek fırtınası
17-19 nisan: kuğu fırtınası
26 nisanda da güller budanıyormuş. bilginize.
7 yorum:
adsızdan korktum yorum yapamıorum deryik :D:D
ugg diyorum ugg! kesin çözüm, bi bildikleri olduğuna inanmaya başladım artık.
hem bot hem çizme hem patik oh mis.
cemrelerin düşmesi beni çok acayip heyecanlandırır biliyo musun
takvim-i ragıp :)
güle güle git, güle güle gel. çok bekletme bizi:)
ben de cemreleri düşünüyordum dün, kesin düştü bak, bak bak, şu havaya bak, bi haller olmuş, kesin cemre, bir bakiyim bir yerlerden araştırıyim diyordum. teşekkürler deryik...
şu yazın o kadar hoşuma gitmişti ki kopyalayıp bilgisayarımda saklamıştım, kar bora fırtına varken açıp açıp okuyordum; bu yazı da onların yanına gider artık :)
hizmetlerim sürecek :)
Yorum Gönder