7 Temmuz 2009 Salı

hissiyat

heykel takıntım olduğuna kanaat getirdim. resimden pek anlamayan bir millet olarak üç boyutlu versiyonuyla güreş tutuyo olmamız bana enteresan geliyor. bi de benim bi şi yapmama gerek yok, sürekli bi heykel haberi var etrafta. buyrun: üsküdar.

özetlemek gerekirse durum şu:
futbol federasyonu başkanını anmak için: dev bir metal futbol topu.
hayatın her anının değerli olduğunu hatırlatmak için: dev bir çalar saat.
istanbulu fethettiğimizden emin olmak için: 1453 sayısı.

böyle yani, adeta okul öncesi eğitim kitabı. resimli, boyamalı filan.
hani çocuklara temel ilişkileri, renkleri, geometrik şekilleri filan öğretir, o hesap. en basit haliyle, 3 yaşından küçük çocukların da oynayabileceği büyüklükte.
havuç görüyoruz, tavşaaan! bal görüyoruz, ayıııı! balık görüyoruz, kediiii! öyle yani. beynimizi yormuyoruz yaz sıcağında, omurilikten sanat algısı. dolaylamadan, en doğrudan. top görüyoruz, futboool. saat görüyoruz, zamaaan. 1453 görüyoruz, ah hiç aklımdan çıkmıyor ki.

yazık sana be üsküdar. bi de üstelik düşünülen heykel sayısı 26. hepsi dökme beton heralde. ankaradan artan "sıçrayan tiftik keçisi" çalışmalarını da bi ağacın altına yerleştirebilirler, bu eser bize "ankaranın başkent oluşu"nu anlatır. misal.

yani ne bileyim, 62'den tavşan yapmak bile şu heykellerin yanında yaratıcılık dolu, insan algısını zenginleştiren bir soyutlama oluveriyo. ne acı.

gerçi ne şaşırıyorum, aynı zihniyet denizlinin girişine garabet bir horoz, mersinin girişine de dev, turuncu bir portakal dikerek, heykelden anladığının "play-doh oyun hamuruyla en gerçekçi görüntüyü yakalamak" olduğunu ilan etti. şehirlerin sembollerini dikmekte bi sakınca yok; benim derdim yaratıcılık. heykeltraşlık, fakültelilik buna yetmiyor. misal, horozla neler yapılabileceğini pablo picasso bize 2 boyutlu ve 3 boyutlu olarak gösterdi, onun taklidi bile şu mevcut heykelden daha onurludur.

ben bi şehre girince, bi semte gidince kahrımdan gülmek istemiyorum. çok şey mi bu?

bir şeyin heykelini dikecekken gözünüzün önünde beliren o fotoğraf karesini en gerçekçi şekliyle hayata geçirmeye uğraşmak, ama en basit malzemelerle, estetikten uzak yapmak, sanat olmuyor benim nezdimde. evet benim nezdim var... zira bu horoz mesela, böyle müthiş realist, yarı canlı bi şi de değil ki takdir edeyim. gerçek bir horozun karikatürü. futbol topu, çalar saat ve özellikle 1453 konusuna girmiyorum.

yok neymiş, akdeniz heykeliymiş. melihmiş, periler ülkesindeymiş, kemermiş, aşkmış.
şaka gibiyim.

daha önce de söylemiştim: biz heykelin faydalısını severiz. ahlak aşılayamıyosa bari kültür tanıtım. bak mesela, hop girişte portakal, orda kal, hemen bana mersinin neyinin meşhur olduğunu anlattı. keza horoz. keza tiftik keçileri ve ankara. kayseri mesela, mantı ve pastırma arasında ikilemde kalmış olabilir, bilemiyorum. "bu heykel bana ne anlatıyor" diye sormak mümkün, hatta tercih meselesi; ama heykelin bana "sen aptalsın anlamazsın, olabildiğince basit anlatıyorum: PORTAKAL! HOROZ! TİFTİK KEÇİSİ!! " demesi biraz hakarete varıyor.

estetik adına hakaret yani. estetik dediğin bir hissiyat, bir zevk. üsküdarın göbeğine 1453 yazınca "I amsterdam" gibi durmuyor, üzgünüm. ahmet haşim 1453 kere öper adamı sonra.

7 yorum:

Elinor dedi ki...

hislerime çok güzel tercüman olmuşsun!

bir de kanayan bir yara:her sokağa,her köşebaşına şuursuzca yerleştirilmiş ve yerleştirilmeye devam eden;eciş bücüş,kendisinden başka herkese her şeye benzeyen Atatürk heykelleri ve büstleri...sırf ufacık ılıca'da,o da sadece merkezinde 3 tane gördük.o kadar çirkinlerdi ki ağlayacaktık.

ESTHER dedi ki...

susam sokağı, türkiye'de çok sevilmişti minikler tarafından. ama görünen o ki büyükleri de etkisi altına almış.

saat heykeli, gene kabul edilebilir birşey. gene de iğrenç tabii o ayrı.. ama 1453 heykeli??? bunu affedebileceğimi hiç sanmıyorum :D

mermaid dedi ki...

ya gülmekten öldüm ben. bence üsküdara 7 minik fil mesela dizilebilir, şans getirmesi için bak bu da ii bi fikir deryik:) çalar saat zamanın değerinden ziyade "işe geç kaldım lan motoru kacırmıyım" mesajı verio bence:) 1453 kredi kartı şifresi hatırlatmada yardımcı olabilir:)) benim bi bayıldığım detay da altındaki açıklamalar... saati çalıştırsalar daha çok işe yarardı:) bak üsküdar dedin de, ben bir de böle elinde şemsiyesi bi kadın da beklerdim altında açıklama: "üsküdar'a gideriken aldı da bir yağmur" on adım ötede, katip, ve bir bulut heykeli de ekleriz. 3 tane daha işte:) bu önerimi ileteceğim:D
heykel adını verdiğimiz iri bibloları, şehrin muhtelif yerlerine dağıtalım:)
bu arada, kahrından gülmek ne güzel bir ifade...

Bad'lik Amiri dedi ki...

Bütün dünya bizle nasıl taşak geçiyor acaba çok merak ediyorum.
2010 Avrupa Kültür Başkeni mevzuları falan var bi'de. Kültürünü yediklerim.

Nerede doğmuşuz biz böyle yaa.. Ya da daha güzeli.. bu tepedekiler, koltuk sevdalıları, cibilliyetsizler, neden bu ülkede doğmuşlar ki..

deryik dedi ki...

elinor: bizim lisede bi atatürk portresi vardı, uzun süre kim olduğunu çıkaramadık. resimdi gerçi o; ama cetvelinde bile "atatürk profili" şablonu olan bi millet için heykel işinde cidden kötüyüz.

esther: ama çalar saat ve çalışmıyo:) hani saat kulesi olsa anliycam; olan saat kuleleri de bakımsız zaten.

mermaid: :) iri biblo! evet işte, bu. oyuncak serpintisi hepsi.

bad'lik amiri: 2010 konusunda çok meraklıyım, ne gibi yaratıcılıklar görücez bakalım. İKSV ayağından çok belediyeyi izlemedeyim.

ESTHER dedi ki...

nasıl ya saat çalışmıyormuydu? ben en azından saatin bir işlevi var gelen geçen bakıp zamanı öğreniyordur diye düşündüm :(((

fazla uçmuşum sanırım bunu yapacaklarını düşünmekle...

deryik dedi ki...

yok yok bi daha baktım habere, çalışıyo diyo. çok sürmez gerçi. yine de çalar saat formu ürkütücü. çalsa üsküdar inler :)

Powered by Blogger

eXTReMe Tracker