29 Ocak 2010 Cuma

goed.

iyi şeyler de oluyor niyetine hakim bey haberi. aslında zor değil, evet evet.

ikinci iyi şeyler: kredi kuruluşlarının kredi koşulu olduğunu biliyoruz. ama bilmek istemeyebiliriz. bilmek istemezsek, bi paragrafta anlatıverirler:
"Proje sahibinin (DSİ) barajın inşasından önce çevre, kültürel miras ve yeniden iskân konularındaki tüm gerekli meseleleri ele almak üzere süreyi uzatmayı açıkça istememesi sonucunda, projenin tarafları açısından, sözleşmedeki taahhütümüzü iptal etmek dışında seçenek kalmamıştı."

çevre, tarih ve yeniden iskan. bu üç şey. bu kadar. çevresel ve sosyal etki değerlendirmesi. bizim kanuna henüz giremedi diye elin almanı, avusturyalısı parasını ona göre vermek zorunda değil. işine gelince kaypak, işine gelince özelleştirmeyle büyümenin faziletleri. yemezler, yedirmezler.

böyle red cevaplarından aldığım haz, sınıfta kalan, bırakılan çocuklarla ilgili bi konu. sadistlik değil, sınıfta bırakabilmekle ilgili. hintli sınıf arkadaşım, ki kendisi 40larında bi bürokrat idi, şöyle demişti: "bi çocuk sırf başarılı görünsün, sınıf geçsin diye geçer notu 20 de yapabiliriz, 30 alınca alkışlarız. ama 20'yle geçilen bir eğitimin kendisi başarılı sayılamaz. konu bizim niyetimiz. çocuk sınıf geçsin, başarılı görünsün de alkışlanalım mı istiyoruz, yoksa amaç, gerekirse yuhalanmak pahasına gerçek durumu anlayıp, ona göre eğitmek, düzeltmek midir?".

bu kadar. bunu da, varoşlardaki dandik iyileştirme projelerini "en azından evleri var, en azından çatı" diye öven gerzek hocamıza söylemişti. projeyi üretenlerin alkış açlığından vasat işleri bile övdüğü çok oluyor, "senin için yetersiz olan, ona niye yetsin?" demek gerek, diye. yani sınıfta bırakabilmek, meziyet yeri gelince. cesaret bazen. yapamadığını kendine itiraf çünkü.

sınıfta kalmaya kötü anlamlar yüklemek salakça, aksine. büyük bir kayıp olması, hayatından "çalınma" olarak görünmesi, bizim algımızda biten bi konu. çünkü atlı kovalıyo bizi. kardeşimin arkadaşı güle oynaya sınıfta kaldı, "geçsem bu yılı beceremem, tekrar edeyim" dedi çocuk 16sında. çünkü hiçbir hocası başında heyyula gibi dikilmedi, "geçebilir ama bizce kalmalı" dediler. çocuk da ucundan da olsa geçebilecekken, "kalayım" dedi. eğreti iş olmasın diye. tam yaptı. neyse işte, bu da bi örneko.

eğreti işler rafımızdan, 100 temel eseri seçtim size. ibret-i alem için.

okutacağı kitabı okumayan, kitabı almaya parası olmayan, alsa okumaya vakti olmayan, öğretmenler var. ama bi yandan da mesela, ilyada'yı okumamış ve okuyan öğrencisine de kızan edebiyat öğretmenimiz vardı; "benim anlattıklarım dışında şeyler söyleme"diye. tekrar edeyim: edebiyat öğretiyodu. kime neye kızıcan, hepsine hepsine.

bir de, sokağımızdan nihayet her gün çöp arabası geçerken, konteynır konmuşken, bi zahmet kıçını kaldırıp, sabah 8'den önce bi saatte çöpünü konteynıra atmak yerine, ipe bağlayıp camdan sarkıtan ve çöp konteynırı boşaltmaya gelen amcayı hiştliyerek, piştleyerek her sabah bi camdan diğer cama koşturan tembel komşularım var. hepsi de yuvarlak teyzeler. öyle tembeller ki sinir bozucular. bakkal sepeti sarkıtmak gibi, camdan çöp sarkıtıyolar. üç kuruş için çöp toplayanlara saygısı olmayanların, hadleri olmayan bi terbiyesizliği. ama sorsan, hiç öyle değil, nerde bu devlet, tabii ki hizmet.

ben muhtara şikayet etmez miyim, ederim. çöpünü camından atıp, dağılan torbanın pek tabii ki o amcalar tarafından toplanması gerektiğini düşünenlerin şımarıklığını zengin muhitlerine has sanmayın. neyin nasıl olması gerektiğini bilmemekle, bilip de yapmamak fark ediyor. konteyner koymakla bitmiyor. o yüzden işte, "sınıfta kaldınız, kalmalısınız" demeli muhtar. çünkü muhtarımızı çok severiz, bi onu dinleriz, konteynırları da o getirtti zaten ve benim başka işim yok.

*alakasız görünen resim de, her sabah aynaya bakan ve iç çekerek çözüm arayan tüm kadınlara gelsin. en birinç ben. yine tutamayıp kötü haber verir gibi bi şi oldu sanki.

2 yorum:

narsis dedi ki...

Evet ben de kardeşinin sene kaybetme olasılığına rağmen Franka'da üniversiteye gitme fikrini destekliyorum =) Bırakınız kaybetsinler, bırakınız kazansınlar.

deryik dedi ki...

sene kaybetmiycek ki giderse, pes edip dönebilir korkusu bendeki. yoksa bırakmaya kalmadan gidivericek :)

Powered by Blogger

eXTReMe Tracker