23 Ocak 2010 Cumartesi

perde--

all that jazz filmini izlediğimde ne küçük ne de büyüktüm, o yüzden etkilenmiştim. filmlerde ağladığımı pek hatırlamıyorum, ama onda ağlamıştım. hem anonimleşen ve hatta biçok taze ergenin yılmaz erdoğan'a ait sanacağı tonla diyalog aslında bu filmde geçer. böyle yazınca kötü gibi oldu; ama güzel ve yerindedirler. neyse, roy scheider ve bildiğim bir şarkının cuk oturtulduğu bir sahneyle bitmişti. şimdi fizy'de o versiyonunu bulunca mutlu oldum bi anda.

perdelerle ilişkimi bilen bilir ki bilmeseniz de hiç fark etmez aslında. açılabilen ve kapanabilen şeylerdir. kapıya göre daha sevimli; panjurla hiç kıyaslamadım. hem "perde!" dediklerinde, "en garde!" diyen eskrimciler gelir aklıma, niyeyse. kabuklara inancım sağlam, ondan olabilir. halı altı süprüntüleri. neyse.

o kadar çok kar var ki dışarda... dursam sadece, 10 dakikaya kaplanırım. soğuk.



-You know what death with dignity is, man? You don't drool.

Hiç yorum yok:

Powered by Blogger

eXTReMe Tracker