16 Ocak 2010 Cumartesi

geldiler.

bir tayvanlı, bir portekizli ve bir hırvat beklerken, aylar öncesinden haber verdikleri için iç huzuruyla plan yapabilirken, dün bir filipinli ve onun hollandalı kocası bana "yarın ordayız leyleyley" diye mesaj attı - ve ben çöktüm.

misafir seviyorum, yabancı arkadaşlarımın istanbula aşık olmasını seviyorum. evet ben de bi nadya, bi maria türkiyeye aşık olsun, kebaptan başka şey yemesin diye debelenen hürriyet arka sayfacısıyım. az buçuk rehberlik güdüm varsa, bu insanlara çalışıyor. buraya 2 gün için dahi gelmiş olsalar minimum 5 sayfalık planla ya ben gezdiririm ya onların gezmesini sağlarım. ne istediklerini bilirim, akıllarını alırım falan filan. tanıdığım birinin "akbil ne, kadıköyde kadıköy vapur iskelesi olması nasıl bir aptallıktır, nereye gittiğini içeri girmeden öğrenemiyo muyuz" gibi sorularla boğuşmasını engellemek benim yegane görevim. ali muhiddin dışında bi yerden lokum alınmamalı. tam olmalı.

tam olması için haberim olmalı. güzergah çıkarmalıyım. direksiyonda olmalıyım. ya da ko-pilot. dün akşam öğrendim, buyrun, 3 saattir şehirdeler. henüz dahil olamadım. üstelik bugün, kültür başkenti şenlikleri kapsamında trafik kilit olacak. nerdesiniz diyorum "gösterilerin yapılacağı yerde kalıyoruz, çok güzel olucak vaaaoovv" diyo saftirik. 7 yerde yapılacak! ben 7 ayrı tepe gezip filipina arıyamam. onlar şu an zevkle ayasofya, sultanahmet turu yaparken ben şimdiden acil durum senaryoları, ulaşım haritaları, masa takvimi, pusula, kayık filan ayarlıyorum. ben kırmızı alarmdayım, onlar tahminen ayran tadımında.

hem, hollandalılardan ürküyorum ben. kuş gibiler, hemen kaybolabilirler. karşıdan karşıya geçerken sıra olan bir milletten bahsediyoruz. gerçi kızımız filipinli, cin gibi ve komiktir. kocasını kaybetmeyeceğini umuyorum. trafik düğüm ve her yer ayı kaynarken, bunlara nasıl sahip olucam? elin turistine "meydanda avuçlayıverirler belki" demeli miyim? ya bi daha kebap yemezlerse???

aklıma mukayet olmalıyım.
benden büyük yetişkinlere velet muamelesi yapmamalıyım.

3 yorum:

ne yazdı ne yazamadı dedi ki...

hmmm. ben o tür insanları "misafir" diye düşünmemiştim. bana daha çok potansiyel angarya kapısı gibi gelirler. istanbul'dayken senin kıçına yapışırlar, gider gitmez de unuturlar. dostluk değildir o ilişkinin adı. ama o sırada dostmuşsunuz gibi davranırlar. fırsatçılık gibi gelir. sevmem yani. belki de çok erken yaşta çok fazla yabancıyla muhatap olmaktandır. istanbul'u sevdirme hevesi de yoktur bende. zaten sevilesidir istanbul. sevmeyen odundur. çok yabani hissettim kendimi birden. ama cidden böyle düşünüyorum. sıtkım sıyrılmış yabancılardan. sabrına ve "devotion" una ve iyi niyetine hayranım deryik...

deryik dedi ki...

ama bu ikilide "bizi gezdir" beklentisi yoktu. yani "ne tavsiye edersin" dediler, o kadar. hatta onlarla gezicek olmama inanamadılar. ama ne bileyim, iki yer tavsiye edip bırakmak içime sinmiyor, okuldan arkadaşım. hem zaten gezdiğim yerleri paylaşmak gibi bi şi. müzeleri kendileri gezerler, ben balık-ekmek yedirdim.

ne yazdı ne yazamadı dedi ki...

okuldan arkadaşınsa o zaman biraz iş değişebilir. bana genelde bir arkadaşımın arkadaşı, olmadı annemin okul arkadaşının bir akrabası, o sırada çalıştığım yerin bir misafiri filan benle alakasız tipler rastlar. Niye sadece savmıyorsam başımdan?

Powered by Blogger

eXTReMe Tracker