7 Ocak 2010 Perşembe

baldırıçıplaklar sürüsü

modernite merakımızdan ölücez. karavel saçların modernliğinden aldık konuyu, bugün biliyoruz ki yerleşik hayat da modern bi şi. en fos, en joker, en jön kelime: modern. bi de anlasak yarabbim.

göçebelik deyince aklımıza orta asya stepleri geldiği için oluyo bütün bunlar. atlarımızla dıgıdık. en genç türkler, izlandaya kadar dıgıdık. kuzum, toroslarda mesela, yörükler yaşar. yaşardı. az kalmışlardır tahminen. bu ülkede konar-göçer insanlar var. hep varlardı. aynı ülkenin "buçukluk"ları çingeneler. çingene demek bile kötü, roman diyoruz. çingenelik oysa, ayıp değil. haberlerde bir görüntü:

-biz de açılım istiyoruz!
- nasıl açılım istiyosunuz?
-istediğimiz yerde çiçek satabilme açılımı istiyoruz!

bütün gün şakaklarımı zonkladı benim bu diyalog. çiçek satmak yahu. bu kadar.

çocukları "uslu durmazsan çingeneler kaçırır" diye korkuturlar. her suç, her kötülük onlardan bilinir ama ilk "kostümlü eğlence"de en az bir kokoşcum çingene olur; lüle saçları, büyük halka küpesi ve kırmızı eteğiyle. çingeneyi sahnede severiz biz, dokuz sekizlik, göbecikler atacak illa ki. ne de olsa kürt çalar çingene oynar bu diyarlarda. türkler de sanırım localarından halkı selamlar, onu daha tam açıklamadılar.

bir ülkenin kendi insanlarına tiyatro dekoru muamelesi çekmesi açıklanamaz bir şey. diyorum ya, anca eğlendirmek için olması gerekir onlardan. yemezler, içmezler, hastalanmazlar. onlar hep öyle neşeli, hep ağızları sakızlı, ellerinde sihirli aletleri, romantik birer "gypsy"dir. darbukacı bayramdır, malboradır, öyle şeyler.

terbiyesizlik, ahlaksızlık. tenten'deki kaptan hadok gibi küfredebilsem, ederdim. kabuksuz tosbağalar der ya, öyle işte. her şeyi silip atın. herkesi, her rengi. modern modern grileşelim bence de. kime ne anlamıyorum ki. sana ne, bana ne. kimsin kimlerdensin, anan güzel mi, bana hiç gelmeyen sorular. ortada annesinden emdiği süt galeyan şerbetli bi millet varsa ateşle yaklaşmazsın. kışkırtmazsın. ev yakmayı, insan sürmeyi filan çok önceden çözdü bu ülke, elimiz alışık resmen. bi gıdım bi şiler değişsin diye, başka dertten değil.

evini başına yıktığımız adamla karşılıklı göbek atabiliriz ayrıca, hiç gocunmayız, ensemiz kalındır.
gün oldu, şehirden kovaladıklarımızı, taş ocaklarına sürdüklerimizi de sirtaki kurslarında sevdik, yalan mı? her halimiz yalan zaten. kendine yabancı haller. aynaya bakmamış biri düşünün, yüzünü bilmez ya, öyleyiz. görmediğimiz şeyleri el yordamıyla çözen zavallılar ordusuyuz: burnu var, bilmiyor, dokununca anca fark ediyor. "aa nefes de alıyo!". öyle bir şey işte. sirtaki dinleyip aa yunan, ne hoş, siz de mi dolmades filan.
valla gerçek bunlar. arkadaşıma şöyle demişlerdi: "rum musun, ne hoş!".



kafadanbacaklılar!

5 yorum:

narsis dedi ki...

Yakın Doğu medeniyetleri (gel vatandaş gel medeniyet var) topraklarına giren çobanları (Hana diye bilinirlermiş.) sevmezlermiş, Çinliler de Türkleri sevmezlermiş aynı sebepten ötürü. Sonracıma Romalılar da kavimler göçü denen hadiseyi aynı şekilde sevmemişler. Sonracıma Türkler - sanırım onlar da kimseyi sevemiyor. En çok kafasına pıtpıt ne şirin şeysin sen öyle.

Adsız dedi ki...

Hani diyeceğim o ki elaleme verir talkını kendi yutar salkımı olmuş bu yazı; yani bu yazı yalnız ve yalnızca türkleri yermek için yazılmış!!! birilerinin birilerini yermesi üzerine dikkat çekmek amacıyla kaleme alınmış olan bir metinde, metnin yazarının da başka birilerini yeriyor olması ne yaman çelişki!

yermek fiilinin içini dilediğinizce doldurun... örneğin "aşağılamak" çok daha net yakışıyor anlatılmak istenene…


devam lütfen... okudukça aydınlanıyorum, tencerenin dibindeki kapkaradan!!!!!...

deryik dedi ki...

konu birilerinin birisini yermesi değil, linç girişimi. linç girişimlerini yermekte de bi sakınca görmüyorum. övmeli miyim? ha ben adaletin terazisi olmadığım için, oturup dünya tarihinden örneklerle demokles'çilik oynamadım. bi yana artılar bi yana eksiler koyup "türkler cennete girer mi" listesi de çıkarmadım. "biz bunları yaptık ama peki ya bize yapılanlar"ı bir özür olarak görseydim eğer, israilin filistinde yaptıklarına da hak vermem gerekirdi. çünkü onların argümanı da tam olarak bu. tencere diplerinden gitmek o yüzden biraz sakıncalı. benim derdim "kiminki daha kara" değil, "benimki ak" da değil, benim derdim: "tercihen hepsi ak olsun".

siz eksik ya da adaletsiz bulabilirsiniz bu yorumu; ama nihayetinde tek bir yorumdur bu, "türklerin yaptığı ve onlara yapılan linç girişimleri" tezi değil. şahsen her konuya "taraf olmak" açısından bakmıyorum. link verdiğim bi haber üzerinden yazdım. bu konuda da tablo buysa, elden ne gelir? solingen'i yazacak olsam örneğin, aynı şeyi almanlara diyecektim. benim derdim, sandığınız üzere milletler değil, olaylar ve insan. yazarken de aklıma ilk gelen şey "türkler üzerine yazayım hadi" değildi maalesef. eminim aklınızdan geçmiştir, merak etmişsinizdir, rahatlatayım: ben de türküm.

aşağılama dediğiniz şey, giderek artan linç etme kültürüne karşı çıkmak ve çabuk galeyana geldiğimizi söylemekse, değişik bir anlayış. 6-7 eylül de, sivas da bu ülkede yaşandı. 1-2 gün içinde. sanırım "bu millet ne yaparsa yapsın evladır" diyen kör övgüleri tercih ediyorsunuz. ben ansızın bıçaklarla üstüne yürünen insanlara başka bi ortamda övgüler düzülmesini ikiyüzlü buluyorum. bu bi tek burda olmuyor, doğru. ama benim konum, bu yazıda, burasıydı. bunun yanlış olduğunu söylemenin de düzelmesi için önemli olduğu görüşündeyim. azınlıklar her yerde dışlanıyor, ". bi benim canım ülkemde yok" güzellemesi yazamiycam maalesef.

yalnızca türkleri yermek için yazsaydım, yörükleri örnek vermem bi saçma olurdu, ya da yakındaki bir yazıda bunun kürtler için de geçerli olduğunu söylemiş olmamla, ya da hollandanın bosnada yaptıklarına isyanımla çelişirdi.

ayrıca benzer şekilde, "kızılbaş" denerek kafir ilan edilen, yakılmak istenen alevi-bektaşiler, bir tören anında "mevlananın çocuklarıyız biz, semazenler dönsün" coşkusuyla en sevdiklerimiz oluveriyor. "biz" diyorsam, bundan kasıt devlet politikasıdır, üstünüze alınmayın. ama bu yazının konusu bu değildi. o zaman da sunnileri yermiş oluyorum heralde?

devam bekliyorsanız zevkle; ama bu blogda 3,5 yılda yazılmış 1200'e yakın fazla yazı var, bi de geriye giderek okuyun bence. bir yazıdan yola çıkıp kafanızda benimle ilgili yargılara varmak en kolayı; ama mahçup edebilir. sık oluyor böyle tek bir yazıya ateşlenip yorum bırakan, sonra başka yazıları okuyunca "haksızlık etmişim" diyenler, onun için söyledim.

Damlo dedi ki...

ben yorumumu mailden ilettimdi zati, posta diorum posta olmadı habertürk. evek evek habertürk! elifşafaklan siz çok yakışırsınız aynı sayfaya :)

deryik dedi ki...

ya ben o iki gazeteyi de sevemedim pek, itiraf ediyorum. başka bi şi olsa? hani madem diliyoruz, kökü bizde :)

Powered by Blogger

eXTReMe Tracker