4 Mayıs 2008 Pazar

mutluyum. belli etmiyosam huyum kurusun.

evde bi demet lilyum var. hollandada bakamayıp kurtlandırdığım sevgili lily rose'un vazo versiyonu. evet harika kokuyo. evet kocaman, renkli ve güzel. pekiii... niçün? sorarım, niçün?sevgili ergen kardeşim, sevgili az-buçuk-ergen-üstü erkek arkadaşına bi kez, evet BİR (1) kez "ben lilyum seviyorum" demiş. öylesine... ve ta daaa! lilyum. bu da öylesine. annemle eridik. burun kıvırmak demiyelim de, kısık gözlerle izlediğimiz bu ilişki bi anda en favori dizimiz filan oldu. çocuk gözümüzde öyle bi itibar kazandı ki ayrılırlarsa defneyi evlatlıktan ve kardeşlikten atabiliriz. gerçi acaba dolaylı yoldan bize mi rüşvet diye şüphelenmiyo değilim. olsun. gün geçiyo, gonca lilyumlar açıyo, ortalık parfümeri gibi... tekrar ergen olsak yahu... şimdi olsa, ı-ıh sanki. aynı şey değil. ergenken güzeldi bu, 8 yıl önce. gerçi ben evde çiçek severim (evet, ipek ongun travmasıyla yetişen kız, otobüs şoförü gülümsesin diye de hala bekliyorum). çocuk bana almış gibi, en çok ben kokluyorum. kardeşim 16 ve cool, "hımm evet hoş bi jest" diyo, sonra kendi kendine kalınca 32 diş gülümsüyo.


bugün sabuş'un artık blöf olarak geliştirdiğini düşündüğümüz "iyi değilim koşun" telefonuyla ona gittik. muzüp gülen anneanne. annemin içini sıkan ama ikimizin en çok sevdiği şey olan "hadi dolap karıştıralım"ı kısmen yerine getirdik. 4 beden atmayı ancak o kıyafetlere bir gün el koymak için isteyebilirim. yine de bir adet sabahlık düştü payıma, kimono gibi, bol capon figürlü. havalar ısınsın, odamdan salona doğru bir japon balığı edasıyla süzülüp günlük gazeteleri okiycam. sırf o aklımdaki film sahnesi gerçek olsun diye. jelatin anla beni: yasemin çayı ve evet o demir ayaklı mozaik masadan da olsun. etrafta bi tane bol tüylü tekir bi kedi de olabilir. bir de anneannem ve dedemin tarihlerden fi bir fotoğrafı ilk kez gün ışığına çıktı. jilet gibi giyinmişler, sahildeler, belli ki güneş gözlerine giriyor, gözler kısılmış...

ankarada pazar günü: yürü yavrum yürü.
ya davulcuya ya zurnacıya: ya darbukacıya ya klarnetçiye. c hepsi.

yarın hıdırellez. istanbul ahalisi benim için de ahırkapı şenliklerine gitsin. bütün gece sürüyo. vekaleten dokuz sekizlik ritm tutanlara benden hmmm.... mabel sakız. evet teklifim budur. darbuka+klarnet ikilisini özlemişken, ertesi gün ahırkapıdan uzak... adaletin bu mu dünya.

kafası karışık playlist:
ghosts
this mess we're in
you said something
saniyem.


pj harvey'in "stories from the city, stories from the sea" albümünü sevmeyen var mı? yok tabii ki. o albüm ki sene 2000 filan, Torba'da, terasta, bütün bir yaz, ödev gibi, çok mutlu... hemen güneş açıyor istemeden ve her duruma uygun bi şarkısı var albümün. yani şarkı sıralaması bile ahenkli canım pj'in. uh huh her mesela, o kadar açmamıştı beni. öyle bi şi işte.

bugün CV hazırladım sevgili günlük. hatta iş başvurusu bile yaptım ağır aksak. zira şimdiye kadar ki iş deneyimlerimin hiçbiri CV gerektirmediği gibi, tuhaf ama, işverenler bana başvurdu. haliyle bu işin triklerine dair bilgim sıfır. yok CV'nin kenar süsü, yok kullanılmayacak ifadeler vs vs. cık. yok. iyi niyet ve 6. hisle yolumu buluyorum. umarım. içimde sürekli bi "bu adamlar beni napsın yaau" hissi var ama her adım istanbul için istanbula doğru.

"pazar 10da buluşalım" dediği için cumartesi gecemi kısacık minicik hale getiren patronum sonra "ben prensip olarak pazarları çalışmam ki akıllım, unutmuşsun, hıh, pazartesi olucak o bi kere" dedi. meali: insanlara prensiplerini hatırlatın.

arada bi ingilizce yazma isteği duyuyorum. çok tuhaf. çaresini buldum.

bugün bi çirkin başladı da toparladı sonra. neşeliyim gibi gibi (günlük rapor veren blogcu yazısına sinir olup yine de yazanlar parmak kaldırsın). okunacak kitaplarım var... onlara sarılarak uyumayı planlıyorum bu gece. kitap kokusu da güzeldir ne de olsa. sonra bazen büyük kırmızı bi koltuğun üstünde uyuyakalmak isteyebilir insan. allahım bazen cidden kendi kendime konuşuyorum gibi. çok eğlenceli.

6 yorum:

Emir Bey dedi ki...

biloğa ve okuyucuya karşı sorumluluktur deryik hanım rapor veren cümleler =))

Goddess Artemis dedi ki...

O değil de, bloğun header'ındaki değişiklik çok hoş olmuş. Kulağındaki garip aletle, dış dünyayı duymaya çalışan teyze, gülümsetti beni akşam akşam ;o)

Belki de geç gördüm ama ne yapayım? RSS reader'dan okumak daha ekonomik, daha hesaplı :-p

Peanut Butter and Black Coffee dedi ki...

pj harvey hastalığını ben hatırlıyorum. hatta o albümü görünce de aklıma hep sen geliosun.
seni tagledim, nefret et benden :D

divadeiwob dedi ki...

ingilizce yazmak için wikipedia züppaaa bir ortam.

jelatin dedi ki...

O mozaik sehpalardan Paşabahçe'de vaaaaaar! Ben böyle hafif esintili balkonlarda ayaklarımı uzatmak, derken sehpanın üzerinde duran Absolut Apeach & Sprite kokteylimden bir yudum almak istiyorum.

Absolut Apeach & Sprite Kokteyli
-1 ölçü Absolut Apeach
-3 ölçü Sprite
-limon
-bolca buz


Kokteyl bardağınızı buzla doldurun. İçine verilen ölçü miktarında Absolut Apeach ve Sprite koyun. İçine limon dilimleyin. Limonları dilimlerken suyunun akıp, kokteyle karışmasına özen gösterin. Böylece limon suyu, içkinin o keskin şekerli tadını alacak; siz de doyasıya alkolün tadını çıkarıp ertesi güne nur topu gibi bir baş ağrısı sahibi olacaksınız.

deryik dedi ki...

emir bey: hmm. ama ben yapınca olmuyo yahu.

artemis: yok yeni sayılır kendisi, 1-2 gün. beğenilmesine sevindim :)

pbbc: etmem, edemem :D

divad: o da olabilir... ama cık. ben eski yöntemlerle çözdüm.

jelatin: seni seviyorum. daha ne diym. sen bi gel, termosumda olacak bu kokteyl.

Powered by Blogger

eXTReMe Tracker