26 Mayıs 2008 Pazartesi

mimi

bildiğiniz üzere divad enteldir. sobelemez, mimler. uluslararası takılır. böyle pata pata koşup ebe sobeee filan yapmaz ensenize. çanak çömlek filan da patlamaz. fonda vivaldi filan, gelip mimler kibarca. neyse, mimledi beni. bu beyaz ve hatta kızıl türk, ingilizce yazıcam sanıyo; ama çok yanılıyo zira kitabı türkçe seçerek hemen kendimi düze çıkarttım.

kitap kitap dediğim: tante rosa-sevgi soysal. tabii ki.

bir sürü başka şey de olabilirdi, örneğin "pippi uzunçorap cincin adası'nda" bir diğer iddialı adaydı; ama tante rosa'yı seçiyorum. hem büyüdüm, hem de mimim çok entel. ayrıca bu kitap hollanda'ya giderken yanımda götürdüğüm iki kitaptan biriydi.

sevgi soysal'ın yazdığı zaman "olay yaratan" bu 14 öyküsü, tante rosa'nın hayatını anlatıyor. 68'de basılmış ilk kez. 68'de bavyeralı rosa'yı anlatan bi kadın. kitabın, bu bloga "kadınları ne mutlu eder" veya "kız arkadaşıma ne hediye alabilirim" diye gelenlere kaynak niteliği taşıdığını arka kapağındaki can alıcı cümle kanıtlıyor:
"Tante Rosa bütün kadınca bilmeyişlerin tek adıdır".

Tante Rosa'nın Sizlerle Başbaşa dergisiyle olan ilişkisi, Rosa'nın hayvanları ve Hans, ve keman çalan kocası, ve evladiyelik şişme sandalı, ve yaşamakta ısrar edişi, her şeyi, her şeyi güzeldir. daha da önemlisi, suluboya kır çiçeklerinin ölebilen şeyler olduğunu, sokağın geçmek için olduğunu, kanaryasız satılan kafesleri, tante rosa'nın "evde kalmış bir kaltak" oluşunu, "tante rosa i love you" demeyi, sahte düşesliği, bir papağanı üşütmemeyi anlatır bu kitap. 104 sayfanın her satırında ince ince anlatır sevgi soysal. içindeki çizimlerle "az kalsın çocuk kitabı" tadı veren; ama bazen çok, çok ağır olan bir kitap. "kadınları anlamıyorum azizim" beylerine de anayasa fırlatırcasına uzatılabilir.

çocukluğu ve gençlik yıllarını (özellikle afarozunu) anlatan kısımları ayrı bi severim, belki sadece o kadarını gördüğüm için henüz. bir de alıntı yapıcaktık, doğru. Tante Rosa Rahibeler Okulunda adlı bölümden:

"'ben içimi öldüremem' dedi Rosa, "çünkü içim prensestir. Prenses prensindir ve prensin olan bir şeyi öldürmeye sizin bile yetkiniz yoktur.' Scwester Maria kızdı, çok kızdı. Tante Rosa'yı mahzene kapattılar. Tante Rosa mahzende ağladı. Meryem Ana'ya dua etti. Düşündü. Düşündü ki bütün Katolikler pis, kötü şeylerdir; Meryem Ana o kadar iyi ki o herhalde İsa'yı doğururken Katolik değilmiş. Peki neymiş? Prensesmiş-prensesmiş."


hmm süreklilik adına, bi kitap bi alıntı seçiveecek anlatıveecek olan isimler:

alx ve peanutbutterandblackcoffee.

6 yorum:

divadeiwob dedi ki...

huyum kurusun

divadeiwob dedi ki...

ya aslında en son sanırım 2. sınıftayken ( 2003 mü oluyor acaba ) ingilizce bir şeyler yazmıştım ödev niyetine, beginner (yazıldığı gibi okunan beginner) ingilizcemin sınırlarını görmek istedim sadece. beni biliyorsun, ben kiiimm, ingilizce yazmak kiiimm

Peanut Butter and Black Coffee dedi ki...

beni mimlediğini hissettim ha. "derya beni mimledi galiba" dedim, tıkladım ve ahanda.
korkuyorum deryik.
opuyorum deryik.

Aleksi dedi ki...

aman tanrım
mimlenmişim

mermaid dedi ki...

tante rosa hastasıyız

deryik dedi ki...

divad: hadi hadiii...

piinat: telepatin olayım :)

alx: yazdın bile hatta.

Powered by Blogger

eXTReMe Tracker