2 Mayıs 2008 Cuma

2 mayıs

sabah annemden "gazete okurken anca gülebilen kadın" kahkahaları geliyodu. sinir basmış, radikal'deki gaz maskeli bisikletli adamın taktığı şnorkele gülüyodu. dün "78'de bile olay olmadı ordaydım biliyodum" diyerek ilk kez tüm ailenin bildiği ama annemin dillendirmediği gerçeği, yani annemin 78 1 mayıs'ında taksime gitmiş olduğunu kendisinden duyduk. 2008 yılında beni apar topar istanbuldan geri çağıran annemin 30 yıl önceki performansına manidar manidar laf soktum tabii; ama konu bu değil.

konu şu: mesela BBP başkanı lordlar kamarasında konuşma yapıyor. geçmişi bayaa bi karanlık, hatta kan kırmızı bir karanlık olan bir adam, lord lord konuşuyor ingilterede. büyük adam olmuş. bağımsız milletvekili adayı olmuş. birileri elbet gurur da duyuyordur. aynı anda, atatürk havaalanı'nında pasaport kontrolü yapıcak adam kalmamış, kuyruklar uzuyor. zira o polisler BİLE taksimde, harbiyede, muhtelif münferit olaylarda cop ve biber gazı sallıyor. öyle bir seferberlik, savaş hali. civar illerden otobüsle gelen polis yığınları harbiyede kaybolmuş, ara sokak bilmemekten, yine de görev bilinciyle önüne gelene vuruyor. aziz nesin mezarında kuduruyodur bunları görüp kalem oynatamadığı için.

gaz maskeli bissürü bisssssürü adam. polis. kimliğini belirlemek imkansız. madem maskeyi taktın, bari sicil numarası vs olsun yakasında mesela, "oynat uğurcum" diyelim, saptayalım bütün münferitleri. hayal aleminde deryik. maskeli adamlar. istanbul emniyetinin zorroları. ne zorrosu, hatta zapatista hali.. zorro arada bi çenesini filan gösterir en azından. maskeli binler. coplu maskeli gazlı robocoplar. geçen sene sinema emekçilerini fil ezmiş hale getiren ekip bu sene hızını alamayıp makina mühendisleri odasına BİLE gaz bombası atmış. kaçan kurtulmoor nayır. ayak bileğinize panzer serinliği. belinize cop. yeni moda: toplanılma ihtimali olan yerlerde macgayver usulü gaz odası inşaası... içeri tıkooruz, gazı basooruz, kapıyı kapooruz.

o maskeli adamlar hayatlarının testesteron doruğuna erişmiş, iktidardan aşk sarhoşu, ver copu ver gazı, ilk kez tanrıcılık oynuyorlar insanların üstünde. testesteron enteresan bi hormon. yani bir kadın olarak kendisiyle gayet barışçıl bi ilişkim var normalde, hatta iyi ki var kendisi; ama kontrolden çıkma ihtimali de fazlasıyla yüksek... "kan beynine sıçradı", "gözü döndü" vs denen vakalar mesela, adrenalin artı testesteron sanki aslında. neyse konu hormonlar değil.

nasıl bir güç gösterisidir ki bu... psikoloji ilmi daha iyi bilir tabii; ama bana korkutucu geliyor. o maskenin arkasında cop tutan, ne olduğunu bile bilmediği biber gazını savuran adamın ruh hali, kontrolsüz bir iktidar, sınırsız bir mutlak güç. baş döndürücü. o da kontrol edemiyor zaten. ectasy hap almış gibi, mutlu ve güçlü sanki. güç ondan da, onu verenden de büyük oluyor. ortalıkta devinip duran, ilk gördüğü insana deli kuvvetiyle girişen maskeli ve testesteronlu bir binlerlerler. . zaten bakınca insan gören yok. "gösterici" var. "illegal grup" var. "emniyet kuvveti" var. "sendikacı" var. "tut lan kaçıyo oolum" var. insan hariç her şey var. satranç taşları gibi, herkesin bir adı ve görevi var, insan yok. yaradana sığınıp resmen savaş taktikleriyle hırslanmak, püskürtmek, meseyi kişisel bi hınca çevirmek var. dayak yiyenin, boğulmaktan kurtulanın insan olmadığı bir alem orası artık. düşman.

lösemili çocuklar sonra. şişli etfal. yuh artık yok artık köşesi. hani madem savaştasın, bari savaş kurallarıyla oyna. o derece adice, o derece hanzo hareketler. naptı sonra eve giden o polis? "ama içeri kaçmıştı göstericiler ondan" diye rahatlamış mıdır? emir eri hali midir bu? "ben yapmasam başkası yapardı demek ki suç benim değil" hali mi? biz yani, yüzyıllardır kurtulamadık mı bu emir komuta zincirinin sorumluluğu yıkıp geçmesinden... bu mudur?

cerrah... konuşuyor. konuşur. bi yandan dink davası sürüyor. hrant dink'i odasında kurumsal kurumsal tehdit eden vali yardımcısı rakel dink'e "koruma talebiniz kabul edilmiştir" mektubu yolluyor. hani üzlupsuzluğun bile bi adabı vardır di mi, yok. eşyanın doğası gereği, yok. cerrah konuşur. yardımcı da sufle verebilir mesela. yani bu adamları olduğu yerde ve hatta daha da üstte tutup "aaa napıyooo!" demek abes. ne kaa ekmek o kaa köfte. duvarcı ustanın dediği gibi "elimizdeki harç belli abla". elimizdeki malzeme belli cidden. biz bi avuç dolusu adamın bugün bari biraz vicdanlı hareket etmesini beklemekten başka bi şi yapmıyoruz. niyet kuyusu, dilek ağacı. "du bakali nolecak". bekleyip görüyoruz anca, yol yordam yok. evet cidden, bu yok. yani şiddetin de bi yöntemi vardır elbet. devlet terörününde... hıdırellez bu pazartesi, çizebilen biri bi kağıda yol yordam çizsin. soyut da olur, gül ağacı anlar.

biz şimdi bize saygı duymayan, saygıyı geçtim, bizi kendisiyle eşit görmeyen bir adamın kullarıyız. aynı ülkenin vatandaşı filan değiliz, oyveren değiliz, vergi veren değiliz. biz hafif feodal, birazda masallardaki kötü kralın kulları arası bir haldeyiz. tayyip erdoğan vücudunda bir hükümet tanrıcılık oynuyor. tanrıcılık demişken yani, alay ederek. o başbakan, diğeri milletvekili, bi diğeri emniyet müdürü, öbürü de vali. biz de serçe parmak, "hani bana hani bana" diyoruz anca. o bana bakınca insan görmüyor. 3 çocuk doğurması gereken "illa ki anne" kadınlar, yürümemesi gereken ayaklar, konuşmaması gereken yığınlar, ölmesi gereken askerler filan görüyor. osmanlıdaki gibi "mağrur olma padişahım senden büyük allah var" diyecek bir adamı bile yok yanında, hep söylüyorum bunu. adam resmen bizi yokluyor.

sanki tayyip(ler) erdoğan(lar) sims oynuyor. civilization oynarken mesela, yıl eski milenyum, arada bırakırdık iç savaşla şehir yıkılırdı filan, sırf o grafikleri görmek için... öyle sanki. bırakıyor. fütursuzluk da üslupsuzluk da, seni beni bizi adam yerine koymamasından kaynaklanıyor işte.

kaale alınmıyoruz özetle. yeni bir şey değil bu evet. ama bu sefer fazlasıyla ayan beyan ortada. zira sinema endüstrisinden de biliriz ki, seyirci kötünün bile karizmatiğini sever. az buçuk kendi vicdan sistemiyle kötülük yapanı sever. hatta kötüyü sevmeyi sever aslında. ya da ne bileyim, çakalmış kurtmuş filan, daha bi asil yırtıcılardır. bir sırtlan maalesef, discovery channel'da bile saygı görmez. üslup şeker üslup. bu da işte futbol terimleriyle ülke yöneterek olmoor. anlamazsın sonra işte. 12. oyuncu inecek sahaya, öpecek elini.. o zaman anliycan anca.

neyse işte. ortalık bangır bangır. "kelimelerin bittiği an"lar kolleksiyonumuza nadide bi parça ekledik ülkece. yurttan sesler kahırlar korosu. haftaya yeni gerzeklikleri dert ediyo oluruz nasıl olsa.

2 yorum:

Bad'lik Amiri dedi ki...

Tam da dediğin gibi. Tanrı'yı oynayan bir hükümet. Allah'ı oynayan Allahsızlar sürüsü. O kadar dua edip inandıkları Allah'ları başlarına bir bela vermeyince Tanrı oldum sanıyorlar doğal olarak.

Binlerce polis coplasın tabi insanları. Provakasyon olacak, provakasyon olacak desin birileri. Ama kalkıp o provakasyonu kendileri yapsın.

Gazdan etkilenip yerde yarı baygın yatan kadının yüzüne tekme de atılır tabii.. Neden atılmasın? Düşene bir tekme de sen vur zihniyeti.

Anneannem yaşındaki kadınların üzerine su da sıkılır. Sıkılmaz mı? Sokağa çıkma yasağı var resmen.. Neden çıkmış sokağa? Basın suyu üzerine.

Adsız dedi ki...

"ectasy" dedin, ben orda kaldım...olamaz mı ki?:S
yani, "topluca ilaçlanmış olmaları ihtimali", "topluca insanlıktan çıkmış olmaları ihtimali"nden daha yüksek sanki...
?

-"her zamankinden daha fazla"- ne diyeceğini bilemez haldeyiz sanırım...

Powered by Blogger

eXTReMe Tracker