31 Mart 2008 Pazartesi

haydari

"bile bile lades" diye bi laf var ya... işte öyle hep. hep "bile bile lades" bana. üstelik kötü de hissetmeden. bazen egoistçe. kendimi uzaktan seyredince, yani hani işte sınıfımda okuyan bi kız olsaydım mesela (cümleye gel)... sevgi-nefret arası bi şi beslerdim kendime. şu anda da durum bu zaten."bazen kendimi hiç anlamıyorum" filan derler ya.. yalan. çok iyi anlıyorum; ama anlamak işime gelmiyo. kendimi anlıyo olmam haklı bulduğum anlamına da gelmiyo.. "bunu yapan ben olamam" diyorum çokça mesela. ama benim işte. üstelik, "deryik saçmalama kendine gel, silkin" filan diye de eklemeden.... bile bile lades ve bu benim hoşuma gidiyo. kötü hissetmemeye üzülüyorum bazen; ama sonra zaten tonlarca katı üstüme çöküyo. bazen hayat mojo cumhuriyeti sanki. ya da ben öyle olsun istiyorum. evet galiba ikincisi maalesef.

blogda günah çıkarılmaz deryik ayıp. olan var olmayan var. neyse. günah olarak görseydin zaten çıkması gerekmezdi. buna da neyse.

filipinler'den norveç'e, lesotho'dan çin'e uzanan yaklaşık 20 baraj projesi okiycam. yarından itibaren. bugün kuş gibi hafif, şirin bi pazartesiydi. monday blues değil ilk kez. bi arkadaşım, ki adı ben idi, "ah yine monday blues" filan dediğimde, "derya senin haftanın günleriyle bi ilişkin olduğunu sanmıyorum" demişti. ota boka blues bi imajım varmış yani. hale bak.

aklımdan geçen bir sürü kare, an, fotoğraf, his, koku filan var. %90'ı istanbulda geçiyo. lodosta vapurda açıkta oturmak gibi. manzarada kedi severek bi şiler okumak gibi. hatta gayet turist bi şi biliyorum ama, mısır çarşısından mahmutpaşaya gitmek filan. modadan kadıköye yürümek, bostancı dolmuşu kuyruğundakilere acımak. yurt odamdan görünen ağaçtaki 8 cennet papağanını izlemek. bi de haydari ve boğaz. sürekli yürümek. düşünmeden, yorulunca bi otobüse binip sonra yine yürümek.

ankarada yürümek çok sinir bozucu. zira daha önce onlarca kez bahsettiğim üzere, bu şehir sokakların değil. sokaklar da insanların değil. bu şehir belediyenin ve araç sahiplerinin. yaya diye bi şi yok. otoban etrafında şekillenmiş yerleşim bölgeleri normal kabul ediliyo. eskişehir ya da konya yolu mesela, sıradan bi adres. yolda yürürken yanınızdan geçen uzun vasıta size havalı korna çalabilir ve haklıdır daima. siz yol kenarında, kaldırım bile olmadan, içgüdüsel bi şekilde yayalara ait olabileceğini düşündüğünüz bi hatta yürürsünüz. oysa değildir.

enver diyodu geçenlerde, "kızılay da gidiyo" diye. hakikaten, gidiyo işte. yavaş yavaş otoban kenarı toplu konutları başkenti olursa ya ankara... iyice yürünmez. yürümeden insan dertlerini atamaz ki. yıkanmak gibi bi şi yürümek. sokağa dökmek içini...

2 yorum:

Adsız dedi ki...

"bile bile lades" derken, risk almaktan rahatsız olmamanın yanında zevk bile almayı da kastediyor musun?
benim için böyle,
hep böyle...
sonunda bir şeyleri kaybetmek(bir şeylerin artık eskisi gibi olmaması) olsa bile, neredeyse seksi bir keyif almak...
ööle işte...:S

deryik dedi ki...

evet kastediyorum :)

Powered by Blogger

eXTReMe Tracker