yarın 07.00 uçağı ankara, 20.00 uçağı istanbul. "günübirlik uçan ofis insanları"ndanım; ama tamamen angarya. 5te uyanıcak olmak berbat bi şi. annemleri görücem kısacık, o güzel.
çok yorgunum. bugün sistemim çöktü. her yerim ağrıyo ya da acıyo: göz çukurum dahil. gözüm acıdı yahu. çıksa geçicek gibiydi. bi de nezle oldum- daha tam vurmadı ama geliyo. eve geldiğimde aç, yorgun ve pistim... ayrıca yorgun, sinirli ve ağlamaklı. o zaman hayat daha fena.
7 ekim 2009, o kadar yoktun ki benim için.
çok bunalıyorum. köprüden önce son çıkışlar önemli hayatta, kaçırmamak lazım. bugün ofis arkadaşım, çalışırken çalışırken bi anda durup "başka bi hayat istiyorum ben ya" dedi. öyle de içten dedi ki bunu... hani hakikaten tak ettiği an olur, ona yakın bi şiydi işte.
ben de o köprü yolu tabelalarını birer birer geçiyo gibiyim. ben mi işe girdim iş mi bana, onu düşünüyorum.
gibi gibiyim işte. sonra, öptügeçti. o kadar hızlı oldu.
**
üst katımıza yeni taşınanlar gecenin birinde elektrikli süpürge çalıştırıp hijyen partisi verdi dün. bu gece de öyle bi şi olursa bundan sonraki hayatları boyunca her ağızlarını açtıklarında etraftaki tozu pisliği yutar hale getirebilirim kendilerini. sürmanşetten son baskıya yetişiriz: komşu kızı vahşeti.
***
sürmanşet demişken, fransızcadan geçme kelimelere karşı hassasiyetim var. ne abes; ama öyle. yazım hatası filan olur, hangimiz laboratuar yazarken bi durup düşünmüyoruz ki, benim kastım kullanım. sözlü. yazılı da olur gerçi. "felan" gibi benim için- ki o takıntım da baki. diğerleri için örn: bakiye, râkım, reklam, derya... gider bu.
misal, "moralitem bozuk" (ki ona yapacak bi şi yok, geçmiş olsun), yok efendim hatta "moralmanım bozuk", vay efendim "motive kaybı" ve hatta tv'de duyduğumda dumura uğradığım "hiç moral motivem yok", insanın içini gıcıklatan, tırnağını kaşındıran kullanımlar... sevmem.
hem fransızcası şart değil ki. insan kelime yapısını bilmediği bi dili türkçe cümle içinde de rahat kullanamaz, doğal bu. artık öyle muallimlerin fransızca öğrettiği günlerde değiliz. ben de annemin karnından frankofon doğmadım. hangisi isim hangisi sıfat, nedir noluyo, rahat etmek için bi bilmek gerek. arapça- farsça için de aynen. biliyomuş gibi yapmak eğreti duruyor. bunların hepsinin türkçesi var, onu buyrun; özellikle de gazeteciyseniz. siz boyunuzdan büyük laflar içinde bu kalıpları kullanınca okuyucular, tiken tiken tüy tüy. fena oluyo. hem "keyfim yok" dediğinizde ceza mı kesiyolar, nedir yani.
"mot-a-mot" yerine "mota mota" demiş hocam var, ikileme sanıyodu hakikaten bi de, kötü oluyo insan.
ha derseniz "türkçesini bilmiyorum", o zaman aklıma tansu çiller ve kürsüde hasülünü halüsünü halsülüln diye diye dakikalarca halüsinasyon diyemeyişi ve can havliyle "halusineyşın işte" deyişi gelir. fena.
****
çok sıkıcıyım bu ara.
kendimden fersah fersah kaçasım var.
"gidelim burdan" mevsimi yaklaşıyo, biliyorum.
6 yorum:
bugün anadoludan avrupaya geçene kadar sürekli köprüden önce son çıkış'lı cümle kurdum durdum. buna delaletmiş.
Ankara'ya karayoluyla günübirlik gidip gelmek de gelebiliyor insanın başına, o yüzden uçarak gitmek biraz daha iç rahatlatıcı olmalı.
Bir de bir insanı ettiği tek kelimeyle "mecbur değilsen uzak dur" şeklinde etiketleyebiliyorsam bunun sebebi o insanın "konsantrem bozuldu" gibi talihsiz bir açıklama yapmasıdır.
mürebbiyeler :)
Çoğumuz başka hayatlar istiyoruz,peki yaşadığımız kimin hayatı,kimin seçimi.
Sebepsiz gitmek geliyor içimden çoğu zaman.Belki de mevsimdendir...
damlo: ben de oralardaydım yazdığım gün, ondan :)
buro: hahah yazarken bu lafı da düşündüm de aklıma gelmedi.
adsız: ay evet:) ama hem de "penceresi cam cama muallim"? "anneannemin lise öğretmeni fransızca ders anlatırmış" diyerek yırtmaya çalışıyorum. bence sayılsın.
yıldız: yaşadığımız hayat hep de seçtiğimiz hayat olmayabiliyo. ben çoğunluğundan gayet memnunum da işte, köprü çıkışları mühim.
dünya, yıldıramazsın beni ne yapsan
ölümden de korkmam, er geç ölür insan
ölmemek elimizde değil ki bizim
iyi yaşamamak, beni tek korkutan.
khayyam
Yorum Gönder