şark oyunları, filmekimindeki ikinci güzide filmimiz idi. o da buruk bi güzeldi. tokyo'dan ödülünü almış, pıtır pıtır bi sevinç. güzeldi işte. kristal olmakla ilgili bir şey.
peki ya pink elephantların vanilyasız olması ama hala pembe olması, vanilyasız pembelikle ne yapacağını bilememek?! yanarım yanarım. bunca ay bekle bekle bekle... yine de en tatlı hazinem onlar. bi de tütsümsü olabilseydim, vanilya koksaydım, oh mis olurdu. kutusu değişmiş, güzel olmuş. koku hafızası başka bi şi ama. pembe vanilya ise benim için her zaman hollanda olacak.
insan çetin altan'ı anıyo arada. elindeki kalemle bi taşla on bin kuş telef eden dörtköşelerden sıkıldım. dağa kaldırıp seks kölesi yapacakmış. karşı atak olarak "çünkü bir kadının hür iradesiyle kendisiyle birlikte olmayacağını pekala biliyor demek ki" denebilir, ama niye diyelim ki, di mi yani? kıçımız iki kanat olsa kime ne? merak etmesin rojin, bu cesaretinin sebebi kürt oluşu değil, tamamen kadın oluşu. çünkü biz birine küfretmek istediğimizde ya anasına ya bacısına ya da karısına söveriz. ne yapacaksak "kadınları"na yaparız, adama değil, ondan. ama bu adamın karısı olmak nasıl bi his, hayatınızın bi evresinde bu adamı öpmüş olmak mesela, nasıl bir anı? ister miydiniz hayatınızın bi evresinde birine bunu diyebilmiş bi adamın herhangi bir şeyi olmayı?
acı olan şu ki nükte denen bi güzide lafazanlık sanatı, bi nevi laf ebeliği, buna alet ediliyo. yani siz serdar beye gülmeyince nükteyi anlamayan gerzek oluyosunuz. ah o aslında öyle ince bir üslup ki! halbuki ben eşcinsel, sarışın, şişman, sakat veya zenci fıkralarına da gülmem. gülemem. çetin altana ama mesela, gülerim. nüktedan diye ona denir, ben öyle bilirim. inceden inceden. ne düşündüğünü geçtim, onu nasıl söylediğinden bahsediyorum. ben zaten beatles filan dinlerim. beatles'ın her konuda bi şarkısı vardır. öyle kısa ve öz bence biçok şey.
çetin altan mesela, kalkınma cılbırındaki hödüklükler kepazeliği dediğinde, bence çok şey der. sakin sakin der. mecliste linç edilmek istenmiş bir adamla "lord serdar"ı kıyaslamam yanlış, biliyorum. ne bileyim, bi kadını dağa kaldırmayı espri zannedenlerdense, bedri rahmiden bahseden bi adamı okumayı tercih ederim. bunu da normal sayıyorum. ben içimi buran sayılarca gerçeğin üstüne enseyi karartmamam gerektiğini bu adamdan duydum. niye çetin altan, misal çetin altan, ondan. her fikrinden değil; ama üsluptan canım yavrum, üsluptan. neyse.
ayrıca ben bu havaları severim; ama ofiste 5 kişiden 2si burnunu çekiyor. sağlık bakanlığına göre normal grip kalmamış, bitmiş. gripseniz illa ki domuz gribiymiş. buna göre geri kalan 3 kişi nedir, boşveriniz.
başlıktaki 3lüyü çok istiyorum şu an.
izolasyon maceralarımız ev arkadaşımla beni daha bi yakınlaştırdı, hep beraber aracıdan nefret etme yumağı olduk. son ödemeyi de yapıcaz sonra evimiz resmen bi ev olucak. ısınıcaz, sevicez. ben post-it rengi duvar krizimi aşmış olucam. mis. duvarların odamla ilişkime etkisi çok büyüktü, anlatsam kapris sanacaksınız... ki anlatmıştım. neyse.
onun dışında: bazen içimden kocaman bi enerji topu yükseliyor. bi gün, yere inmeden tutuvericem. bi şiler olacak da bekliyormuşum gibi. eğitimden yeni gelmiş güler yüzlü eczacı kızın sattığı vitamin çok güzel, işe yarıyo en azından. enerji topuyla ilgisi yok ama ben bağladım.
ankaraya gidicem müsait bir vakitte; ama istanbul bırakmıyor. hayat, masaüstü takvimimin kırmızı renkli günlerinden ibaret gibi bazen. ayda 8 gün eder. çok az be blog. arttırıcam. meli malı.
kendimi yine malzeme alışverişine vurucam yakınlarda.
aklımdan geçenle elimden çıkan da bir olabilirse ne ala.
çatalhöyük kazılarımın son 20 sayfası uzadıkça uzuyo, niyeyse bitemiyo.
evde kaldığı için de olabilir. bilemiyorum.
ayrıca çarşamba günü mutfak töreni var.
3 yorum:
aslında keşke bu ülkede insanı çileden çıkaran, canını acıtan böylesi oynak bir gündem olmasaydı da, biz de sıcak çikolata içerek bu blogda sadece senin duvarlarının rengini, filmleri, kitapları, inci-boncuk elişlerini okusaydık. şu adamın söylediğine bakar mısın; köşeymiş, yazarmış... peh!!!
Havalar iyice soğusun, pijamamı giyip sana geliciğim (Yoksa başka türlü görüşemiciğiz), sıcak çikuyu kendin iç ben sana sıcak şarap yaparım, film izleriz.
hep:ben bi de savunma yazısı bekliyorum, tepeden tepeden.
n7e: ah di mi, anlaştık o zaman. sıcak şarap, it is.
Yorum Gönder