12 Ağustos 2009 Çarşamba

fos

aynı anda o kadar alakasız işler yapıyorum ki bu aralar, gerçek işim hep ofisten çıktığım zamanlara kalıyor. kalmalı veya kalacak yani - henüz başlayamadım. ayın 12si. 20sine kadar saçımın sol tarafını, 20-31'i arasında da sağ tarafını dökücem. sessizliğe, konsantre olmaya ihtiyacım var. başlayamıyorum. başlanamayan her rapor gibi rüyama giriyor.

5 kez teslim almadığım ve telefonda da 2 kez istemediğimi, iptal etmelerini söylediğim kredi kartını açtıkları ve hatta elimde olmayan bir kartın hesap kesim tarihi bile belli olduğu için telefon ediyoruuz, faks çekiyoruuz ve bekliyoruuuz. ben sizi anlıyorum da şeker, siz de beni anlayın. 7 kere cık demişim. cüce başına bi cık eder.

kumaş makası bulmam gerek. fikri olan var mı?

ofiste tonla dergi birikiyor. basın sektöründe olsak bu kadar olurdu heralde. neyse işte, bu dergi dağlarından kolaj çıkar mı anlamak için bi kısmını eve götürücem. bazen deliğine ne bulsa sürükleyen fare ya da yuvasına çivi bile taşıyan kuş gibi hissediyorum. biriktir, depola. oluklu mukavvam bile var. parça pinçik bir masa, gece elişi cinleri tarafından birleşsin o parçalar, bi şi olsunlar. fikrim var, üşeniyorum. hem bazen evde bile kalmıyorum. yoksa odacığımla ilgili fikrim de çok. nane yeşili mesela. koltuk olur, sepha olur. nane yeşiline beyaz duvar gerekir gerçi ve duvarlar post-it sarısı malum. badana ve bandana. bi de koltuk, güzel, pofuduk, alçak ve ucuz olmasını istiyorum. gider böyle.

aslında bunlara gelene kadar, dış cepheye izolasyon gerekiyo ama yetişkin meselelerini ev arkadaşıma devrettim. istemeden oldu. misal: geçenlerde, odamdaki lambanın açma-kapama anahtarı dokunmamla resmen patlayarak düştü. ben az buçuk çarpıldım. patlayan kilide dokunmuyorum, odada zaten iki lamba var ve loş ışıkla idare ediyorum. haliyle, elektrikçi çağırma fikrimin hayata geçmesi tahminen iki-dört hafta sürer. benim bu hallerimi kısa sürede anlamış olan ev arkadaşım duruma el koymayı ve yapıvermeyi teklif etti, hatta erkek arkadaşıyla bana o anahtardan da almışlar. daha önce de kulak tıkacı almışlardı, sokak köpeği için (ki hala aynı araba altında havlıyor ve aç olmadığını fark ettim). evlat edinilmek üzereyim sanırım.

sokağımızda çöp konteynırı olmayışının açıklaması şu:
Konteynırlar; Genellikle ana arterler ve ana caddelerde kaldırım kenarlarına belirlenmiş noktalara bırakılarak halkın hizmetine sunulan metal veya plastikten oluşan kaplardır. Konteynırlar Yerleşik düzeyde olmayan insanların veya yerleşik düzeyde olup fazla miktarda atık çıkan işyeri ve kuruluşların atıklarını her gün veya günde birkaç defa toplamak maksadıyla sınırlı sayıda konulmaktadır. Konteynır konacak yer seçilirken o bölgeye çöp aracının her gün giriyor olması gerekmektedir. Bilindiği gibi yerleşim yerlerinin atıkları haftada üç gün toplanmaktadır.

orrayt dasti. evet haftada üç gün toplanıyor ama 7 gün ortalık çöp içinde; çünkü masum değiliz hiçbirimiz. bari konteynırda dursun di mi? hayır. yerleşim yerleri sanırım buna layık değil- hem maliyet filan. konteynır değerli bi şi. oysa ufacık çocukların çöp suyu içinde top oynamasının bedeli - paha biçilemez. mahalleliyi hizaya getiren 3 komşumuz var, horoza döndüler her çöp atana bağırmaktan. böyle şeyler işte. yine bana muhtar, yine bana cevap vermeyen çevre koruma müdürlüğü ve temizlik işleri müdürlüğü. ayrıca: bana yine ayda 7 toplantı ile evsel atıkların toplanması, ayrılması ve geri dönüşümü. işimin gündelik hayatıma teğetliğinden ölüyorum.

kumaş makası konusunda ciddiyim.
evimin yakınında ptt var imiş. belki kartpostal, mektup zamanıdır artık.

5 yorum:

mermaid dedi ki...

turkuazdan bin kat güzel bi renk. kumaş makasını napcan çabuk söyleee:)

Damlo dedi ki...

bi silkinmek gerenk kanımca. rehavetlerdeim ben de.

deryik dedi ki...

mermaid: makas var mı sen onu söyle :)

damlo: benimki stresten rehavet. biraz abuk ama böyle.

enne dedi ki...

Dergi sayfalarından kağıt boncuk yapımı ile ilgili bir sürü şey okudum az önce. Tam sana göre bence, denemek ister misin?

http://boncuktaki.blogcu.com/KAGITTAN+BONCUK+YAPIMI/

buradan başla, ooo, neler var neler?

Damlo dedi ki...

aynen.

Powered by Blogger

eXTReMe Tracker