Sâbuş el bileğini kırdı, ama iyi şimdi. yarım alçıya geçecek haftaya. canı acıyo, daha da fenası bodrum sıcağında hiçbi şi yapamıyo. ama olsun, en azından eli, en azından bileği. canı acımaktan çok sıkılıyo, eminim. bu sıcakta ve hele ki 81 yaşında alçı çekilmez bi şi olsa gerek. bilezik bile takamıyo üstelik. hele bi geçsin, geçmiş olsun, "hafif ama kocaman boncuklu" bilezik sözüm var.
--
annemin bi arkadaşı daha hasta. beyinde tümör dediler, sonra ah tümör değilmiş, iyi huylu bi şiymiş dediler. göze yakın. ameliyata girdi, çıktı, yoğun bakımdan çıkamıyor. gözünü açıyor, merhaba diyor; ama bir duygu emaresi yok. kötü huyluymuş meğer, neymiş o bile bilinmiyor. beyin ne hassas bi organ, ne kırılgan, ne bilinmez di mi blog. annemin arkadaşı annemle yaşıt. iki oğlu var ve basketbol takımı koçu. o uzun ve komik kadın, şimdi doktorların "hiç beklenmedik bir şey oldu, anlamaya çalışıyoruz"larını bekliyor.
yani ne bileyim, bundan daha bikaç ay önce, annemle birlikte ortak arkadaşlarının cenazesindeydi ve birbirlerine sarılıp ağlıyorlardı blog. şimdi hastanede yatıyor. kötü huylu şeylerden yine. annemin bir arkadaşı telefonda hep "iyi olacak, iyi olması lazım, bak hoşgeldin dedi bana" diyor. diğer arkadaşı telefonda hep "bilmiyorlar, bekliyorlar, tahmin edemediler, beyin bu, belirsiz" diyor. gözünü açtı; ama yetmiyormuş; ön frontal lob muydu neydi, bi tepki verseymiş bari, şaşırsın, gülsün, ağlasın- tek bi duygucuk.
annem tatilde ama her akşam aklından geçiriyor arkadaşını, huzursuzluğunu biliyorum. ankaraya döndüğünde ilk gün hastaneye gidecek, kendi doğumgününde gittiği gibi. herkes, her şey beklemede. askıda. arkadaşı gözünü açıyor ve sonra yine kapıyor. 1 hafta demişlerdi, nerdeyse 1 ay oluyor.
o arkadaş grubu öylesine yorgun ki bence biraz iyi haberi hakediyorlar. ben 5 kişinin başına bu kadar kötü olayın gelebilmesine artık şaşırmıyorum. hep birileri kanser. böyle bir şey mümkün mü? grup küçülüyor, küçüldükçe büyüyor, çok tuhaf be blog. hepsi 50 yaşında alt tarafı. sabırdan, metanetten yaşlandılar. birbirlerine göstermeden ağlama ustası oldular. ben her defasında ne yapacağımı, anneme ne diyeceğimi şaşırıyorum. artık insanlar sadece kanser oluyor ve kanserden ölüyor. en azından benim 10 yıldır aldığım hastalık ve ölüm haberleri böyle. ve biliyo musun blog, çok korkutucu bu. annem benim ısrarla "arkadaşın nasıl" diye soruşlarımı anlamıyor; oysa "düzeldi, çok iyi" demesine sanırım benim de ihtiyacım var.
4 yorum:
Kanser haberi almak artık ne kadar sıklaştı değil mi ve hakikaten çok korkunç. Geçtiğimiz aralıktı, dayımın ses tellerindeki kötü huylu tümörü, kbb doktoru tesadüfen fark etti. Neyseki her şey daha çok yeniydi. Sigarayı bıraktı,derken radyoterapiler olumlu sonuç verdi ve şükürler olsun hastalık iyileşti. Anneannem soranlara söyleyemiyordu bile, 'boğazında yara var' diyebiliyordu yalnızca. Hastalığı dile getirmek de çok güç bazen. Geçen sene anneannemin safra kesesi ameliyatında, dayımın hastalığında yanımızda olan annemin çocukluk arkadaşı Serap Abla, şimdi doktorların taşlı yüzük dedikleri mide kanseriyle savaşıyor.Üzüntüler, metanetli olma çabaları, güçlü durmak için verdikleri savaşa bünyeler bir yere gelince -artık dur! diyor sanırım. Evet, artık 50 lili yaşların başında olan anneler bazen nasıl da hasssaslaşıp,ağlamaklı gözünün içine bakıyor, hufff, iç kararttım değil mi.Neyse.
ama gel bak ev yapımı vişne likörü tarifi verdim. Sen seversin sanki, hı? öper, kocaman kucak dolusu sarılırım.
50 mi çok büyük değilmiş, biz mi onlara yaklaşıyoruz, bi şiler oluyor.
tarif ne kolay ve ne güzel!
Ben tepki veremiyorum galiba artık, bu tümör denilen illet iki güne bir karşıma çıkıyor ve ben çok sevdiklerime de sıçrarsa ya korkusuyla bahsedemiyorum. türk aklı.
umarım en kısa zamanda iyileşir ve çocuklarının yanına döner. geçmiş olsun diyorum dolaylı olarak ona, ama doğrudan annene ve sana...
teşekkür ederim çok. ben de buraya bi cesaret yazdım yoksa içimde patlıyodu. normalde ben de konuşamama halindeyim. fena, çok fena.
Yorum Gönder