17 Ağustos 2009 Pazartesi

bir şeyler olması ve dikkat çekmek

ayasofyada bir şeyler oluyormuş. ona aslında restorasyon deniyor, korkacak bir şey değil. kaldı ki ayasofya şu an cami-müze de değil, müze. cami-müze derseniz, aslında o "kilise-cami-müze"dir. tarih öyle diyo, yapıcak bi şi yok. aynı şekilde, kilise-müze de olamaz, arada cami olmuşluğu var. kronoloji zor bi şi diil aslında. ne var yani, o da böyle olduğu gibi güzel kalsın. şablonunuzdan taşsın. ne var ki bunda?

ayrıca 6 kanatlı melek figürüne gelene kadar beyfendi.. allah başka dert vermesin, sahiden. hep bi yerler bi şiler elden gidiyor. ata demirerin otlayan ceylan taklidi biziz aslında. mütemadiyen enseyi kollamaca. fethettiklerimizi kaybedip bulmaca oynuyoruz, maksat hareket olsun. 1453'te nasıl bir travma yaşamışız bilmiyorum; ama bence artık kabullenmek lazım. 550 yıldan fazla oldu, istanbul bizim. yeri geldi ingiliz donanması filan işgal etti; ama netice: bizde kaldı. yani böyle her fırsatta palabıyıklar ve davullarla yeniden fethedilmesi gerekmiyor. fetih işareti de ayasofya mıdır yoksa topkapı, sultanahmet midir, o konu da ayrı. neyse yani kabullenelim artık, bu şehir bizim. sakin olabiliriz. gollum gollum hallere gerek yok. kıymetlimis, bizim, bizimle. ha biz kimiz, o konuda beyfendiyle bayaa farklı düşünüyo olmam da "biz"liğimize gölge etmiyodur diye umucam; ama ediyor, biliyorum. "atlılar şehri aldı, şehirdekiler hemen kaçtı, biz bomboş şehre yerleştik" sanıyolar, onu da biliyorum. halbuki civilization'da bile öyle değil. bi de hikayenin bi yerinde "yüce insafımızla onları öldürmedik, besledik" var, o kısım arada bi hikayeye eklenip çıkıyor, muhabbetin gidişatına göre.

bildiğim bir diğer detay, bunlar konuşulurken divan başkanı olan kişi: şevket kazan. şevket bey 1993 yılı 2 temmuz'undaki olaylar sırasında adalet bakanı olarak, sonrasında madımak'ı yakanlara avukatlık yapmıştı. hapiste ziyaretlerine gitti, temiz atlet götürmüş olabilir. adama sorarlar tabii, "o da mı dış mihrak işiydi kardeşim" diye. bir adalet ve vicdan meselesi bu. sen çıkacaksın, bilmemkaç yüzyıllık melek figürüne laf edeceksin, divan başkanın da şeytanın önde gideni. ben mi romantiğim kafam basmıyor, bi şileri çok yanlış anlamışım belli ki. ben de buna dikkat çekiyorum madem: madımakta bi şiler olmuştu.

yüzü kızarmayanlar yerine utanmak ne fena.

ben bunlrı yazarken hep defneyi düşünüyorum aslında. anlatmaya çalışıp da anlatamayacağım çok şey var, hep de artıyor. göndericem defneyi, açsın gözlerini kocaman, "nası yani" desin şu adamlara. onlar versinler kendi cevaplarını.



*
dün akşam yurt kızlarıyla büyük buluşma gerçekleşti; ama o daha sonra, ballandıra ballandıra.

14 yorum:

yass dedi ki...

aslında sımdı dusundumde.. neden ayasofya camı olmamıs? yanı sonucta alımısız bızım olmus.. neden muzeye dondurulmus onu sımdı bu yazını okuyunca sorguladım.. Gecen yaz Palermo'ya gittim. Osmanlı'nın Avrupa'da actıgı ılk camı ordaymıs. Simdi camilik hic bir seyı yok.. herseyı bozmuslar. Sadece yerde gunes takvımı duruyor. Osmanlı'ya ait olmasına ragmen kendılerının bulduklarını da ovune ovune anlatıyorlar. sımdı ben bu adamları suclayabılır mıyım ? Kesinlikle hayır... haa tarıhı eserdır orjınalı kalsaydı cok cok ıyı olurdu sonucta bu bır kultur..bır tarıh..ama kendı topraklarında da ne yapacaklarına kendılerı karar verır dıye dusunuyorum. ne dersın?

deryik dedi ki...

Ayasofya cami olmuş zaten alınınca. cumhuriyet döneminde müzeye çevriliyor, Atatürk'ün isteği ile. Bunda bence Ayasofya'nın dini bir yapı olması halinde doğacak "kilise mi cami mi olsun" tartışmasının önüne geçme isteği var. tarafsızlaşıyor, belki de laikleşiyor. yıl 1935.

"almışız bizim olmuş"un ötesinde bir durum, çünkü ortodokslar için çok önemli bir kiliseydi. yüzyıllarca dünyanın en büyük ibadethanesi oldu. yani bugün "aldık bizim oldu" denmiyor kudüs'te, o savaşın ortasında dahi bazı kutsal yerler korunuyor. burda da olmamalı. toprağı ele geçirince, üstündeki binalar ve her türlü kültüre müdahale hakkı verilmiyor bence. yoksa ABD'nin Irak'ı işgali sırasında Babil'in asma bahçelerini talan etmesine de tamam dememiz gerekir. Ayrıca bu basit bir yapı değil, ruhani bir tarafı var ve o insanlar, o inançtaki insanlar hala orda yaşıyor. Osmanlı böyle bir birlikte yaşam sistem kurmuştu dine dayalı.ki bence osmanlı o süslemeleri sıvayarak çok önemli bir şey yapmış. yok etmemiş, üstünü kapamış. kazıyabilirlerdi de. yapmadılar. yine bir saygı var. camiye çevrilmiş tonla kilise içinde en özenle korunanı heralde budur.

"artık bizim oldu"culuk şöyle bir soru içeriyor: "siz kimsiniz?". osmanlılar orta asya türklerinden çok sezar olmak istiyordu. kendini "yüce romayı yeniden dirilten sezar" ilan eden padişahlardan bahsediyoruz. osmanlı, ayasofyayı almış olmaktan gurur duyuyordu, onu değiştirmek için değil; o şekliyle sahip olmaktan. istanbulu kendine uydurmak değil, istanbula sahip olmak mesele. karşısına yapılan sultanahmet camii, teknik olarak ayasofyadan daha üstün. yapılması filan baya bir olay oluyor zamanında, benim bildiğim. osmanlı ayasofyayı bir nevi "yendi" o cami ile. hatta bakın, 6 minaresi olan tek cami, onun için Kabe'ye de 6 minareli cami yapılıyor filan. yani ruhani/kültürel olarak, osmanlı ayasofyayı camiye çevirerek yenemedi, tam karşısına daha haşmetli bir cami yaparak yenebildi. palermolular bunu yapamamışlar, anca bozmuşlar. bunda ben bir başarı göremiyorum. haliyle suçlayabilirim: kendilerine ait olan şeyin bir parçasını yine kendileri yok etmiş. o toprağın kültürünü eksilterek sahip olmak, başarı mıdır?

şu an, aya sofya hem cami hem kilise olmuş bir yapı olarak vatandaşa açık, müze görevi görüyor. ibadete kapalı olması, ibadethane kimliğini gizlemiyor. Müze olduğu için de, camiye çevrilirken üzeri sıvanan insan betimlemeleri gün yüzüne çıktı. ben bu halinden memnunum. kaç yapıda böyle bir çeşitlilik mümkün? namaz kılmıyor ya da vaftiz töreni yapamıyor olmak birilerini rahatsız etse de, malum, ibadet özü gereği mekan seçmez. istanbul dünyanın en çok camiye sahip şehri. hemen karşısı sultanahmet camii, orada da dua kabul olur bence. ayasofyanın müze yapılması kararı, benim için çok doğru, tarafsızlık içeren ve yapının tarihine saygılı bir karar. kavga ettirmeyip barıştıran.

yani ben ayasofyaya bakınca "bu milletin müslümanlarının mahrum olduğu cami" görmüyorum. aksine, hıristiyanların ve müslümanların, kendi inançlarının sembolleriyle kaplı bir ibadethane gezebilme lüksü var. bir yeri bozuk/eksik değil. ikisi birden. güzelliği de bu. istanbul'un palermo'dan farkı değil, bence üstünlüğüdür :)

yass dedi ki...

benım aslında soylemek ıstedıgım ama soyleyemedıgım soyle bır durum. sımdı bız "o yapı"nın ne olacagı konusunda tek fıkır sahıbı olamıyoruz kendı topraklarımızın ıcınde.. oranın sahıbı oldugunu ıdda edenler, sımdıkı sahıplerı hatta ınsan hakları vs..vs.. fıkır beyan edebılıyor.. dırek ıc ıslerıne karısabılıyor.. ancak durum bızım su ankı topraklarımız dısındakı mıraslarımıza gelınce hıc bır soz hakkımız olmuyor..olmadıgı gıbı bılmıyoruz bıle.. osmanlı konusunda padısahın soyledıgı soz uzerınden ıse yorum yapamayacagım cunku bır bılgım yok. ancak soylenen bır sozun nerede, hangı durumda ve ne zaman ne amacla soylendıgının onemının anlasılabılmesı ıcın o durumun sartlarına bakılması gerekır dıye dusunuyorum.. bızım padısahlarımızın bır fermanıyla tıtrettıgı avrupalıları kendınden daha ustun gorebılecegıne ınanmıyorum.. bu tamamen mantık yurutme yalnız ..bır bılgım yok sadece soyledıklerın karsısında beyın fırtınası yapıyorum kendı capımda:)

bır de "o topragın kulturunu eksılterek sahıp olmak basarı mıdır" bence de basarı degıldır.. zaten atalarımız bunu hıc bır zaman yapmamıs.. ya da yapmak ıstememıs dıyelım..bunu da soyle dusunuyorum.. gayrımuslımlerın hayatına devam etmelerı, dıllerını konusabılmelerı ve ıbadetlerı serbest bırakılmıs.. burda hıc bır kotu nıyet yok..ancak onlar ıcın bır sembol olan Ayasofya'yı kılıse olarak barındırmamıslar.. yanı bu zaten normal olan dıye dusunuyorum.. daha kucuk yapılar aynen kalmıs ancak sembol degıstırılmıs..olay "sembol" de bıtıyor. Bosna'yı dusunuyorum.. bombalanan ve bundan en cok keyıf alınan yapı Mostar'dı.. anlamlar tum tarıh boyunca ıster gecmıs ıster gelecek cok cok onemlı..

herneyse..hanı benım demek ıstedıgım ılk paragrafta...ben bıze karısılmasındayım..cok dagıtmıs gıbı olmayım ama fransa'nın yenı nukleer santraller kurarken baska ulkelere yapılmasını cevreye karsı zarar olarak gostermesı gıbı..kendılerı ıstedıgı gıbı kulturlerı yok ederken, kendı kulturlerının sahıbı oluyorlar.. gercı sımdı bunu yazınca da adamların ne sucu var kı dıye dusundum.. ısteyen ıstedıgı kadar talep eder, suc o zaman bızım ustlerdekılerde mı??

deryik dedi ki...

şuna katılabilirim: osmanlı yapıları da kötü halde. evet öyle, arap ülkelerinde de öyle. yani araplar da osmanlı eserlerine gözleri gibi bakmıyorlar. haliyle avrupa da yapsın, biz de yapalım, neyse.

"bızım padısahlarımızın bır fermanıyla tıtrettıgı avrupalıları kendınden daha ustun gorebılecegıne ınanmıyorum" demişsin. durum da bu zaten: osmanlı, avrupalı görmüyordu istanbulu, bizansı. avrupa-osmanlı gibi bir ikilikten çok "avrupanın büyüğü osmanlı" hali. mantiği şöyle: ben 7 düvelin büyüğü isem, senin de en büyüğün roma imparatorluğu ise, yeni gelen roma imparatoru ancak ben olabilirim, başkası olamaz. çünkü kendini romanın varisi ilan eden avrupalılar türedi tarihte hep, hitler dahil.

kanuni sanırım, kendini katoliklerin koruyucusu ilan ediyor bi dönem. neden? fransayı ezmek için resmen. "seni bile ben koruyorum" hali, koruyan kollayan bir büyüklük, hem de yukarıdan bakma. yani "gelmiş geçmiş en büyük" olmak için cihanda, şah da benim, padişah da, sezar da, roma da diyor. öyle bir mantığı var. "roma küçük, ben büyüğüm" demiyor, "hem romayım hem ötesiyim" diyor.

içişlerine karışmaya gelince, adam olalım karıştırmayalım. laf söyletmeyelim değil, laf söylenecek yanımız olmasın. laf hakkımız yoksa, hakkımızı alalım, di mi ama?

ben konu dini yapılar olunca, bu ülkede yaşamayanların da söz sahibi olmasını yadırgamıyorum. kudüs örneğindeki gibi, mescid-i aksa'ya bi şi olsa, endonezyalılar bile ayaklanır. israili kim takar yani?

yoksa tabii ki, birçok uluslararası politikada bu ikilik var. bizde de var. israile kaplan kesilen başbakan sudan'a pala satıyor, adamı krallar gibi ağırlıyor. yani tencerelerin dibi kapkara, evet.

mermaid dedi ki...

yazışmalarınız çok güzel. her şey bir yana, başkalarının yerine utanmak çok ağır bir yük. kardeşimize, gelecekteki çocuklarımıza nasıl anlatacağız bilmiyorum. "e siz ne yaptınız peki" "hiç" "nasıl yani, nasıl hiç?" hani senin dediğin gibi "kimse delirmedi mi"... hepsi ağır yükler bunların.

yass dedi ki...

aynı seylerı dusunuyormusuz:) mermasım ben deryık kadar guzel ıfade edemıyorum ama.. haklısın katılıyorum adam olsak da ıc ıslerımıze karıstırmasak ama su da bır gercekkı kraldan cok kralcı var.. yanı bu ulkede muslumanlıgın getırdırdıklerınden cok, musluman olmayanların haklarını korumacılık var. bu bızım ruhumuzda var galıba.. cogunluktan olmayanı kollamak gıbı.. ya da bazı "seyler" yuzunden dınsel ogelerden cekınme gıbı de olabılır..

sımdı ben kendımı dusunuyorum. Ayasofya'yı camı olarak gormek gururumu oksardı.. Ayasofya'yı muze olarak gezmek ıse ayrı bır kultur.. belkıde Ayasofya'yı camı olarak gormeyı asla ıstemeyenler yuzunden camı olarak gormeyı daha cok arzu edıyorum.. yanı onlar kamcılıyor.. boyle dusunceler ıste

zebercet dedi ki...

Bir takım geri hassasiyetleri okşayarak kolaycı/ezberci siyaset yapmak, tum dunyada oldugu gibi Turkiye'de de geçer akçe durumunda... Ve tabii tum dunyada oldugu gibi, Turkiye'de de uzerine dusunulmesi ve mucadele edilmesi gereken bir sorun.

Bir taraftadan da, Asr-ı Saadet Partisi Başkanı'ndan bu konuda boylesi bir tepki pek şaşırtıcı degil aslında. Konumu gereği tam da bu sozleri beklemek gerekiyor başkandan. Asıl şaşırtıcı olan, Kurt sorununun çözümüne dönük aldığı yapıcı tutum. Bu konuda, kendi tabanındaki ilkel milliyetçi damar uzerinde kan sörfü yapmayı yeğlememesi "dikkat çekici". Ne dersiniz sayın deryik?

deryik dedi ki...

çağlar keyder'in bi kitabı var: küreselle yerel arasında istanbul, diye. orada çok güzel anlatıyor aslında bu tavrı. bence bu tamamen "bi açılım olacaksa biz yaparız, yüce osmanlı ecdadı" hali. yani üstün görüyor kendisini, açılım yaptıkları da yaşam hakkı verdiği "diğer"leri. haliyle aslında çelişmiyor; çünkü birliktelikten filan bahsederken hala önce türklük vurgusu var. hem, kürtler müslüman. bu da bi faktör bence.

sarapci dedi ki...

Deryik, ukalalığımı hoşgör lütfen ama Ayasofya'ya gidersen şu anda arka kapıdan ufak ufak cami haline geldiğini görebilirsin.

Topkapı Sarayı kapısının oradan girdiğindeki kısımda (burası orijinal olarak ne bilmiyorum) bir mescid var ve dediğin gibi koskoca Sultanahmet varken insanlar buraya namaza geliyorlar. Ayrıca minareden de hoparlörlerle ezan okunuyor.

Kilisenin asıl kilise olan kısmı tabii ki hala müze ve ibadet yok ama böyle uyanık bir formül bulmuşlar, ne zaman oldu bilmiyorum. Kaçırdım herhalde.

Bir not: Bosna'da camilerde ezan müezzinler tarafından bizzat şerefeye çıkılarak ve hoparlörsüz okunuyor. Gelenekselse daha geleneksel, çok daha güzel olduğu da kesin. Ama ezanın varlığını vurgulayarak buraları bizimdir demek isteyenlerin işine gelmeyebilir.

deryik dedi ki...

eh, valla bilmiyodum bunu ben. ayasofyaya resmen kaçak kat çıkar gibi kaçak mescit eklemişler o zaman. inatçı yapbozlamalar yüzünden çirkinleşiyor her şey.

ezanı hoparlörden vermelerine bile razıyım, yeter ki aynı anda versinler. kakofonik ezan çok çirkin bi şi.

sarapci dedi ki...

Yandan girilen yer asıl bina (yani binaye ek yok) ama girişe camilerdeki açık kapıların üstüne konan yeşil örtülerden koymuşlar.

narsis7e dedi ki...

Ay ben anlamadım ne yanı ne mescidi? Ben en son gittiğimde (3 hafta önce?) görmedim öyle bir şey.

Şimdi şöyle ki ben Sultanahmet Ayasofya'dan daha haşmetlidir savını anlayamıyorum.
Ayasofya'nın büyüsü erken dönem Bizans mimarisinde ilk defa bu kadar büyük kubbeli bazilika inşa edilmiş olmasında yatar. Şimdi hiçbirimiz göremiyoruz içindeki iskelet yüzünden ama aslında Ayasofya'nın kolonları duvarlara gömük yapıldığı için içeri girdiğimizde kubbe havada asılı gibi durur ve oha ben nereye geldim bu kubbe bu kadar büyük ve bu kadar yüksekte nasıl havada duruyor yahu filan dedirtir. (Kubbe ennn son restorasyonundan sonra 56 m yüksekte ve kusursuz olmasa da yaklaşık 31 m. genişliktedir.)
Hatta işte bu yüzden tanrı yardım etmiştir, tanrının bahşettiği bir nimettir falan denir. Bu yüzden Jüstinyen yapıyı görünce kendini tutamayıp seni yendim süleyman diye haykırmıştır. Çoooooooook büyüktür, özellikle 532'de yapılmış bir kubbe için. Ama hatalıdır, kubbe çöküp çöküp durmuştur, sadece Osmanlılar tarafından fethinden önce değil, sonra da gerek Mimar Sinan (yaa, yaaa) gerek Fossati kardeşler tarafından restore edilmiştir.

Sultanahmet, İslam mimarisini ve Müslümanların neler yapabileceğini göstermek için yapılmış olabilir. Ben İslam mimarisi bilmem pek, ama sayı var, haşmeti kubbesinden gelir denen bir yapının karşısına kubbesi ondan daha alçak ve daha küçük bir yapı yaparsanız kubbe karşılaştıramazsınız, haşmetten de emin değilim. Bir de Sultanahmet Camii'nin içinde dört adet fil ayağı şeklindedir kolonlar, alanı daraltır, ben onu da anlayamam. Bir de Sedefkar efendi yapmış, o kapılara o kadar güzel sedefler kakmayı bilen birinden çok daha ince iş beklerdim ben. Gerçi ben kimim de bekliyorum, hiç.
Vakıf arazisine yapmışlar, güzel de yer seçmişler, şimdiki çıkış kapısından çıkıp arkanda Sultanahmet önünde Ayasofya falan fıstık etkiliyor insanı.
Dur hatırlayacağım hangi camiinin kubbesi Ayasofya'nınkinden daha büyüktü...

29 Mayıslar filan demiş adam, ben de ona Konstantin İstanbul için, 11 Mayıs bu şehrin doğumgünü olsun demiş olduğunu hatırlatıyorum.
Fatih'in de şehrin adına nova roma constantinopolitana demese de Konstantiniye demiş olduğunu da.

deryik dedi ki...

benim söylediğim, daha doğrusu okuduğum haşmet konusu şu: 6 minare. en çok minareli cami, bir nevi kendini ispat, mekkedekinden bile çok minareli.

ayrıca mezun olmanın üzerinden 3 yıl geçtiği için olabilir, o sütunlarla ilgili bir detay vardı yahu, teknik bir zafer olmalıydı ayasofya karşısında :) belki tekniği beceremeyip minareye vurdular işi, hatırlayamıyorum tam. daha büyük kubbeliyi yapamayıp sonra yapıyolar hatta evet, onu da sen hatırliycan :) ama böyle bir "biz de bunu yaptık" hali var.

yani ayasofyayı camiye çevirmek yetmiyor, bir de kendisi yapıyor, yanı başına, "bunu da ben yaptım" demek için. benim bahsettiğim haşmeti ya da haşmet kaygısı diyelim, o işte.

fatihi geçtim, istanbul diyen padişah var mıydı merak ediyorum. dersaadet demişler ama istanbul fazla yeni geliyo bana.

sarapci dedi ki...

narsis7e,

topkapı girişine giderken turistik eşya satıcılarını geç, solda kapıyı göreceksin. çeşme'nin karşısı neredeyse.

namaz saati öncesi gidersen ezanı da duyarsın.

Powered by Blogger

eXTReMe Tracker