24 Haziran 2006 Cumartesi

Generation C

böyle bi kavram var-mış. 12 mart 1988 ve 24 nisan 1993 arasında doğan kuşak, tarihlerin nedenini bilemiycem, kabaca 1988-1993 denebilir.. Tek bildiğim benim kardeşim de bu kadrodan, henüz bu halde değil ama... 1988 doğumlu biri şu an 18 yaşında, geliyorlar yani alttan alttan. özellikleri zaten bu: küçük yaşları. Bizde belki 20-30 yaş arası için bir derece daha geçerli olabilecek ve bir yerde mesleki kaygılarla şekillenen durum, dışarda bir yerde biraz daha farklı gelişiyor. anlatıyorum:
Bu gençler bilgisayar ve internet kullanımının daha yaygın olduğu kuzey ve batı'dalar. interneti delicesine kullanıyor, interneti kişiselleştiriyorlar. Ürettiklerini, planlarını procelerini böyle pazarlıyorlar. Onlar online ve wireless kuşak (bu yazı boyunca ingilizce terim geçecek evet.) tasarıma düşkünler, özgün olsun benim olsuncular. internetten alışveriş, pazarlama satış falan, yaş en fazla 18. Artık üretim trendlerini, pazarlama stratejilerini onlar belirliyor. iPod nano onlar içindi, blogger onları seviyor. cep telefonuyla fotoğraf çekebilmeyi onlar talep etti, siz değil. şarkı yapıyorlar, yazı yazıyorlar, grafik tasarımla ilgileniyorlar- üretiyor, pazarlıyor ve kazanıyorlar. ufacıklar, en fazla 18. "sanatçı" olamasalar da "yaratıcı"lar. birileri "the rise of creative class" diye kitap bile yazmış. Sürekli kontroldeler, denetim mekanizmaları yüksek ve bilgiye erişim konusunda dehalar. İlgileri kapsamındaki herkesi ve her şeyi takip ediyorlar. Bütün bunların ödülünü "şan şöhret" olarak almak istiyorlar; bir şekilde isim yapma sevdaları warhol'un 15 dakikası için. onlar henüz en fazla liseye gidiyorlar.
ufak bi alıntı: bir yazıda "genration c'deki c 10 yıl öncesine kadar ancak 'consumption' (tüketim)anlamına gelebilirdi artık creativity (yaratıcılık) anlamına geliyor" demiş. özetlemiş. Şimdi yeni akımlardan biri de bu C kuşağını yaratıcılıklarına yön verici eğitimlerden geçirmek falan. Sürekli yenilenen ve genişleyen bir teknoloji arsızlığı içinde, her imkanla üretiyorlar. çok hızlı tükettikleri de bir gerçek. bu tüketim de online bir tüketim- hatta fikir tüketimi.
kardeşime gelince: aşağılarda demiştim ya çocuk kitapları film olmasın diye..."abla şimdi bu kitabın filmi 2 saat sürüyo, öğreniyorum ben ordan. niye okiym ki". aaa ama defne hani kendi yaratıcılığın, hayal mahsülleri ofisin falan? di mi. ilk tepkiniz bu. hatta huzur içinde kitap kokusu. ama onun tepkisi başka: "niye bu kadar vakit harciym ki?" aceleleri var. bir sürü şeye yetişebilirler o kitabı okumak yerine. ilk yazılarımdan biriydi işte: hız. Hız için hızla yaşıyorlar. teknolojinin yenilenme hızına ayarlanmışlar. onlar o kitabı koklarken bir sürü şeyi kaçırabilirler.
başım dönüyor.

3 yorum:

Beyaz Piyano dedi ki...

evet bende diyom öle bişi oluyo ama bilmiyom belkide olmuyodur öle bişi diye biliyom

deryik dedi ki...

C "content"miş aslında, gugıl öyle diyo :) bence artık parayı "giyerek" gösteriş yapma safhasını geçti batı. tabii ki sürüyo, bitti demiyorum. Ama cafcaflı giysilerdense teknoloji ve tasarım tüketiyorlar, parayı harcadıkları yön değişti. biz hala ilk aşamadayız; giyim, araba, cep telefonu.elinde b teknoloji varsa dahi onunla "üretecek" aşamaya gelmedik, diye düşünüyorum ben...

deryik dedi ki...

beyazpiyano: di mi, verdiği hissiyat o. ben bi ara "ah tamam gençlere de şimdi 'siz C kuşağı olun' dürtmesi" dedim ama oluyo valla sanki.

laçin t.: dünyayı tanımak ve öğrenmek için sanal araçların vr kıstasların yeterliliği konusunda şüphem var. Suç ve Ceza'nın özetini okuyup "bu da oldu sıradaki" denebilir mesela, korkutucu. pusulavari lafını sevdim, teşekkürler efenim :)

Powered by Blogger

eXTReMe Tracker