29 Haziran 2009 Pazartesi

kily

nihayet nihayet, yüzdüm. hem de denizde. yaşasın okulumuz, yaşasın burçbiç. kelebek kostümümü giydim, yola çıktık. ben "ah 50 faktörlü güneş koruma kremim!! şapkam yok hepimiz ölücez!! " diye debelenirken güneş çekildi, hava bulutlandı filan. gittiğimizde resmen serindi hava. aynı gün şehrin muhtelif yerlerine dolu yağmış, yıldırım düşmüş, yeni öğrendim.

yine de, yüzdük işte, oh. duba sınırını "beli geçmesin" diye çekmişler, çok üzgünüm, geçildi. iki ileri bi geri. kulaç atmak uçmak gibi bi his veriyo bana, kanat hareketi gibi. gerçi kulaç atan bi kuş hafif histerik bi görüntü olurdu; ama anladınız siz. ben denizin çocuk havuzu gibi olmasına tahammül edemiyorum. deniz derin bi şidir, derin olması gerekir. denizde yürünmez. torba'da denizin içinde vadi var, bir iki adım derken hop derinleşir, ayağınızın altında mavi-yeşil bi dünya olur. işte deniz o. alıştıranlar utansın. çakışan geçmişler vol.2: torbada yaz tatilleri bölümüne istinaden, dubayı aştık, boyu geçirdik işte. biraz mısır, biraz güneş. geri kalan vakitte dj'in "mariachi bira 6 tl veren herkese bedava!!" nidası yankılandı. defalarca, bıkmadan tekrarlarda.

sonra lens kaybı, erken dönüş telaşı. kilometrelerce trafik, saatlerce dur dur dur. sarıyer nasıl bir girdap yahu, nasıl bir fecaat! isim-şehir-bitki-hayvan-eşya oynayarak trafikle mücadele. sonra ev, sonra balkon. sevgili eliyle kocaman sosisli sandviç ve bira ve puslu bir ilk dördünümsü bir ay.

saçı tuzlu bi ofis çalışanıyım ben. içimden tatiller geçiyo.
deniz siftahımı da yaptım ya, bu hafta daha güzel başladı.

Hiç yorum yok:

Powered by Blogger

eXTReMe Tracker