21 Şubat 2008 Perşembe

ipekböcek

the economist'ten haber almayı sevmesem de, naparsın, var böyle bi dergi. anonim olarak kendini "THE economist" sayıyo oluşuna sinir olsam da, yine naparsın, yalnız değiller, kabul görüyolar vs. eh, kulakları tıkayıp lalalalala yapmak da bi seçenek ama itiraz etmeden önce ne dediklerini bilmek gerek.

Diyarbakır'ın Ağaçlı beldesinde enteresan şeyler oluyomuş, onu öğrendim. sonra biraz gugılsörç.. durum şu efendim:

Ağaçlı köyü eskiden bir ermeni köyüymüş, 1915, gelenler gidenler, şu an bir kürt köyü. o tarihlerde el tezgahlarında ipek dokumalar yapılırmış. ilkokul coğrafya bilgimiz der ki, bu ülkede ipekböcekçiliği ve tabii ki ipek, bursa'ya özgüdür. değilmiş efendim. neyse, yıllar yıllar, acılar, terör, zorunlu göçler, değil ipekböceği, insan da kalmamış pek.

velakin, 62 yaşındaki muhtarın karısı, 1915'te kürt bir aile tarafından himaye altına alınan iki ermeni çocuğun çocuğuymuş. muhtar amca karısını pek seviyor anlaşılan, bu ipek meselesine takıyo kafayı. ipek işini başlatıcak, dirilticek köyde ama, ne böcek var etrafta, ne dut ağacı ne de para. Sanırım bu aşamada devreye diyarbakır ticaret odası giriyor, AB fonu sağlanıyor. Dut ağaçları dikiliyor, 15 kıza sertifika programıyla ipek eğirme, boyama vs öğretiliyor. eh dut var, böcek var, ipek de geliyor... ipekten anlayan, üreten kızlara da tezgah sağlanıyor. ipek poşular, eşarplar vs üretime geçiyor. The economist "bu ürünleri sadece Diyarbakır ticaret odası alıyor" diye yazmış; ama google der ki, Yunanistan üzerinden avrupaya satılıyormuş. Hatta suudi kralı da almış. Neyse, bu ürünlerin tanesi 35 dolar civarıymış ki bu fiyatla, hint/çin malı ucuz ipekle rekabet edemiyormuş. velakin bakınız, çinliler otomatik tezgaha yıkmışken işi, Ağaçlı'da ipek, elle eğiriliyormuş. kıymet bilene.

ve bitmiyor: halılar yapılıyor, ipek halı.. kürt köyündeki ermeni zanaati alıyor başını gidiyor. diyarbakır'da kocaman bi ipek sektörü büyüyor, 42 tonluk üretim yapıyor, bursa'nın havası batsın, ağaçlı gümbür gümbür geliyor. tek mesele fondan gelen paranın bitmesi, haliyle sürdürülebilirlik.. olsun varsın, o da hallolur gibi. yani bu ipek işine bayaa sahip çıkılmış gibi duruyodu DTO haberlerinde. Koza birlik de konuya dahil.

güzel haberler de verebilir miyim diye denedim de, oluyomuş.

sonra düşündüm de... yunanistan üzerinden avrupaya satılırken, eh bizde de ufak gazete haberi olabilirken anca, ben bunu the economist'ten duyacağıma, keşke keşke, ankara sokaklarında görseydim. istanbulun minik butik dükkan heveslileri de, mesela, görseydi. el dokuması ipek fular nedir bilmeyenler, etiketi olmayınca kıymeti de yok sananlar, bi silkinselerdi. abartiym mi? emine erdoğan alsaydı bi tane, pek fetişe yetişe ayakkabıları yerine bunu tanıtsaydı, eşinin yanında "kürt açılımı" yaparken... hani "fair trade" çılgınları peru'dan, katmandu'dan ürün getirteceğine, o ürün egzotik egzotik gelsin diye karbon salınımının dibine vuracağına, burnunun dibindekini görseydi. ne bileyim, olur a, ipek lüks ürün, kanyon'un, nişantaşı'nın bi köşesine tükan açasalardı. falan. gerçi kira ödeme derdinden saçları beyazlardı.

ya da bari, online satışa geçselerdi, birer birer satmak belki kar etmez o kadar ama, toptancılıkla işi ucuza kapayıp aracılıktan parsayı toplamayı yunanistan'ın elinden alırlardı, kızların cebine üç kuruş fazla girerdi. malum, biz balıktan cam nazar boncuğuna kadar her ürünün avrupaya girişini ya yunanistan ya italya üzerinden yapıyoruz da, onlar "made in turkey" kısmını belirtmeyi az buçuk unutuyo. eh iktisat ilmi der ki, aracı sayısı arttıkça son ürün fiyatı artar, üreticinin cebine giden azalır.

o da olur o da.. olacak. elbet olacak.

bir de: istanbuldaki midye dolmacılar istanbul ticaret odası tarafından hijyen denetimine tabiiymiş. taksiciler kadar sık denetleniyolarmış, zira zehirlenme vakaları olmuş. ara sokakları bilemem de, balık pazarı konusunda en azından, içiniz rahat olabilirmiş gibime geliyo sanki mi ne...

bugünkü ödeviniz efendim, isteyene, haritada gabon'u ve butan'ı bulmak. ya da önce bi harita bulmak. esenlikler.

3 yorum:

Adsız dedi ki...

" bursa'nın havası batsın, ağaçlı gümbür gümbür geliyor."

bursa nın havası batalı cook oluyor.yazıda da belirtilen sebeplerden (pahalı olusu-üretimin zor olusu emek istemesi-makineyle yapılan suni ipeklerin varlıgı.vs ) dolayı artık parmakla sayılabilecek kadar az kisi var saf ipek isini yapan.kendi halinde birkac bursa köylüsü..

30 yasındayım ve cocuklugumdan hatırladıgım "bursa da kasabada yan komsumuzun evinde - böceklik - denilen kocaman bir odanın oldugu , hic böcek görmedigim"


mine

deryik dedi ki...

mine: sahi kalmadı mı hiç? çok acı... ben saf saf, bursadan umutlu, güya rekabet ettiricem...

ne yazdı ne yazamadı dedi ki...

bir yorum yazmıştım o kadar salakçaydı ki sildim. iyi ki göndermedim. ohhh...
hadi o zaman şunu söyliyim: annem, aynı italyan mamaları gibi, dışardan midye dolması yediğimi duyarsa beni evlatlıktan reddeder.
bir de istanbuldaki taksiciler denetleniyor muymuş? bin şahit ister valla. bir tanesi annemleri yarı yolda bir bahaneyle indirdiğinden beri ona diyorum ki cebinde taksiciler birliğinin telefonunu taşı aynen şikayet et.

diyarbakır'a çok sevindim ama. yine de nişantaşında olsun kanyonda olsun dükkan kirasını çıkarsalar bile bizim beyinsiz kokoşların ay şekerim diyarbakır'da dokunuyormuş buuu diye almama ihtimalleri var bence. ya da vakko gibi yapıp fahiş bir fiyattan satacaksın örneğin bir ipek fular iki louis vuitton çantası kadar edecek. o zamaaaaaan peynir ekmek gibi gidecek. ahan da buraya yazdım. o zaman kıymete binecek. "ben aldım sıkıyorsa sen de al" rekabeti sokacan araya bir tek ondan anlar o kokoşlar sadece ve sadece.

Powered by Blogger

eXTReMe Tracker