hayatta en zevkle izlediğim şeylerden biri karşıma geçip ne kadar da hayat dolu olduğumu, aman da aman nasıl da her daim neşeli, pıtırcık, güleç bık bık bi şi olduğumu, onlara enerji/neşe verdiğimi söyleyenler.
ha öyle değil miyim, öyleyimdir belki de.
bazen arada. dışardan yani. bi suçları yok. en dibimdekiler bilemedi bazen.
ve lakin bilen biliyor, depresyon eğilimiyle yasak aşk yaşayıp "kronik hüzün" adlı bi çocuk doğurmuş gibiyim bazen. siz ingilizler nası diyo, "mood swing". aynen yani, sallan yuvarlan bana ruh halleri. yumurtalığıma bağlı olan aylık bir döngü durumu yok. sallanıyorum mütemadiyen kafamın içinde. iniyorum çıkıyorum, ben bunu hep yapıyorum.
sessiz ve derinden geliştirdiğim boka batma, saplanıp kalma, son anda çıkma hallerim bazen kendime bile söylemek istemediğim şeyler yaşatıyo bana. herkes kendini arada bir formatlıyor di mi zaten? hayır birini öldürmedim anne, masum değiliz ve ben kendimden bıkkın. hani akademik kaygılar duyduğum yegane an şu an heralde, onu da sıfırladım, bakınız bi bok yapmış değilim. kaygılar havuzu: boy ver deryik.
insan kendi hayatına uzaktan bakınca, sinemaya verdiği para ucuz bi hollywood komedisiyle ziyan olmuş gibi hissetmemeli. komedi evet.
ah mon dieu herkesin hayatı ayrı bi acıların çocuğu fragmanı değil mi zaten? hani daha önce de demiştim, komik geliyo bana acıları yarıştırmak. herkes birey birey depresif, herkes illa ki kalabalıklar içinde yalnız ve başkasının kalabalığı olmuş, farkında değil. ama sana ama bana. hep birbirimize en bi depresif ben. yok hatta depresif/bohem hippiler tadında: "dünya boktan ama ben acılar içinde filizlenen bi çiçek çocuk".
şu ara şalteri indirmek üzereyim, uzun süreli. tutuyorum. 15 günüm kaldı. 15 gün sonra ailece gezmece. iyi mi gelir kötü mü bilmiyorum. daraldığım anda ilk trene atlayıp artık avrupa ne imkan sağlıyosa basıp gitmek üzereyim. bugün hatta tramvay bekledim istasyona gitmek için, gelmedi. o fikirden de sıkıldım, yoğurt alıp eve döndüm. sıkıl sıkıl nereye kadar.
hayatta en korkunç an birilerini dinlemekten vazgeçtiğim an. duymaktan. Sanırım gerçek anlamda 1 kez yaptım bunu, en yakınıma. kısaca mute. 3 de olabilir gerçi. Sesi kapatıyosunuz, duyuyosunuz ama beyin işlemiyo söylenenleri. Perde iniyo gibi. Fonda uğultu. siz o esnada buğdayın taban fiyatını ya da Seda Sayan'ın yeni saç modelini düşünmek isterseniz, pek bi mümkün. Karşınızdaki kişi itirazlarınızın bitmesinden hallice çok bi mesut. siz o bitmeyen çene yarışlarınızın niye kesildiğini anlatmaya tenezzül etmeyecek kadar kendi kabuğunuzda, bıkkın. kabuk sanki kocaman bi ekran, siz önünde. Hani geceleri komşu evler ışıklarını yakar, siz onları görürsünüz onlar sizi göremez, öyle. Siz işte "hı hı evet tabii hahaha çok haklısın"larla saatleri devirip yeni dosyalar açıp eskilerini kapatıyosunuz, debelenmekten vazgeçip sadece "bitsin" istediğiniz anlarda. 2 saatliğine mesela, karşılığında yıllar boyu huzur için. Ha bu arada, gönül işlerinden bahsettiğimi sananlar beni tanımıyo demektir. Dosya açıp kapamak ağır bi iştir, çift mesai gerektirir.
Mute anları. en sevmediğim şey; ama hiç de pişman olmadım bunu yaptığım seferlerde. genelgeçer değerlere göre çok şey kaybetmiş sayılabileceğim durumlar, "aa çok ayıp" haller "has gerçeklikle modifiye edilmiş değerler kümesi"ne göre kazanç sayıldı. ha nedir, değer dediğimiz şey göreceli bi şi: deneme yanılma öğrenciliği.
ve lakin işte hayat denen nane bazen en beklenmedik yerde biten akbil, iş görüşmesi öncesi bastığınız köpek kakası, sevgilinize gülümserken görünen dişinizdeki yeşil şey, dans ederken kırılan topuk tadında. beklenmiyor, halledilmeyecek şey de değil ama sinir bozuyor. isn't it ironic misali. dont yu tink. düşün düşün boktur işin.
orman yangınlarını kimin kundakladığını bile bile "bilmiyoruz" ya bazen, hani kendi kendine yanıveriyor ormanlar... "sabotaj şüphesi". işte bazen hayatınızın 4 yerinde birden yangın çıkıyor, kendiniz yaktınız sanıyorsunuz. orman bakanınız da yok ki "yanık araziler işletmelere tahsis edilemez" desin... ağaçlanmak için bekliyosunuz, insafa bırakılmış, artık kimin insafı olursa.
ha öyle değil miyim, öyleyimdir belki de.
bazen arada. dışardan yani. bi suçları yok. en dibimdekiler bilemedi bazen.
ve lakin bilen biliyor, depresyon eğilimiyle yasak aşk yaşayıp "kronik hüzün" adlı bi çocuk doğurmuş gibiyim bazen. siz ingilizler nası diyo, "mood swing". aynen yani, sallan yuvarlan bana ruh halleri. yumurtalığıma bağlı olan aylık bir döngü durumu yok. sallanıyorum mütemadiyen kafamın içinde. iniyorum çıkıyorum, ben bunu hep yapıyorum.
sessiz ve derinden geliştirdiğim boka batma, saplanıp kalma, son anda çıkma hallerim bazen kendime bile söylemek istemediğim şeyler yaşatıyo bana. herkes kendini arada bir formatlıyor di mi zaten? hayır birini öldürmedim anne, masum değiliz ve ben kendimden bıkkın. hani akademik kaygılar duyduğum yegane an şu an heralde, onu da sıfırladım, bakınız bi bok yapmış değilim. kaygılar havuzu: boy ver deryik.
insan kendi hayatına uzaktan bakınca, sinemaya verdiği para ucuz bi hollywood komedisiyle ziyan olmuş gibi hissetmemeli. komedi evet.
ah mon dieu herkesin hayatı ayrı bi acıların çocuğu fragmanı değil mi zaten? hani daha önce de demiştim, komik geliyo bana acıları yarıştırmak. herkes birey birey depresif, herkes illa ki kalabalıklar içinde yalnız ve başkasının kalabalığı olmuş, farkında değil. ama sana ama bana. hep birbirimize en bi depresif ben. yok hatta depresif/bohem hippiler tadında: "dünya boktan ama ben acılar içinde filizlenen bi çiçek çocuk".
şu ara şalteri indirmek üzereyim, uzun süreli. tutuyorum. 15 günüm kaldı. 15 gün sonra ailece gezmece. iyi mi gelir kötü mü bilmiyorum. daraldığım anda ilk trene atlayıp artık avrupa ne imkan sağlıyosa basıp gitmek üzereyim. bugün hatta tramvay bekledim istasyona gitmek için, gelmedi. o fikirden de sıkıldım, yoğurt alıp eve döndüm. sıkıl sıkıl nereye kadar.
hayatta en korkunç an birilerini dinlemekten vazgeçtiğim an. duymaktan. Sanırım gerçek anlamda 1 kez yaptım bunu, en yakınıma. kısaca mute. 3 de olabilir gerçi. Sesi kapatıyosunuz, duyuyosunuz ama beyin işlemiyo söylenenleri. Perde iniyo gibi. Fonda uğultu. siz o esnada buğdayın taban fiyatını ya da Seda Sayan'ın yeni saç modelini düşünmek isterseniz, pek bi mümkün. Karşınızdaki kişi itirazlarınızın bitmesinden hallice çok bi mesut. siz o bitmeyen çene yarışlarınızın niye kesildiğini anlatmaya tenezzül etmeyecek kadar kendi kabuğunuzda, bıkkın. kabuk sanki kocaman bi ekran, siz önünde. Hani geceleri komşu evler ışıklarını yakar, siz onları görürsünüz onlar sizi göremez, öyle. Siz işte "hı hı evet tabii hahaha çok haklısın"larla saatleri devirip yeni dosyalar açıp eskilerini kapatıyosunuz, debelenmekten vazgeçip sadece "bitsin" istediğiniz anlarda. 2 saatliğine mesela, karşılığında yıllar boyu huzur için. Ha bu arada, gönül işlerinden bahsettiğimi sananlar beni tanımıyo demektir. Dosya açıp kapamak ağır bi iştir, çift mesai gerektirir.
Mute anları. en sevmediğim şey; ama hiç de pişman olmadım bunu yaptığım seferlerde. genelgeçer değerlere göre çok şey kaybetmiş sayılabileceğim durumlar, "aa çok ayıp" haller "has gerçeklikle modifiye edilmiş değerler kümesi"ne göre kazanç sayıldı. ha nedir, değer dediğimiz şey göreceli bi şi: deneme yanılma öğrenciliği.
ve lakin işte hayat denen nane bazen en beklenmedik yerde biten akbil, iş görüşmesi öncesi bastığınız köpek kakası, sevgilinize gülümserken görünen dişinizdeki yeşil şey, dans ederken kırılan topuk tadında. beklenmiyor, halledilmeyecek şey de değil ama sinir bozuyor. isn't it ironic misali. dont yu tink. düşün düşün boktur işin.
orman yangınlarını kimin kundakladığını bile bile "bilmiyoruz" ya bazen, hani kendi kendine yanıveriyor ormanlar... "sabotaj şüphesi". işte bazen hayatınızın 4 yerinde birden yangın çıkıyor, kendiniz yaktınız sanıyorsunuz. orman bakanınız da yok ki "yanık araziler işletmelere tahsis edilemez" desin... ağaçlanmak için bekliyosunuz, insafa bırakılmış, artık kimin insafı olursa.
böyle de gündem kaygılı benzetmeler hali.
halbuki 1 haftalık gidişler için 3 bluz bi pantolon yeterli. gidemeyişlerse bavullar dolusu. tren dediğin burdan 10 dakika mesafe.
dedim ya, şen şakrak cimcoz gülücük imajımı bazen gülünç buluyorum, gülümsüyorum, yaşam sevincime sayıyorlar. e madem, zaten herkesin depresyonu kendine şeker. kundaklanıyoruz mütemadiyen. tıp tıp tipi tip zamanlarından bi demet.
dedim ya, şen şakrak cimcoz gülücük imajımı bazen gülünç buluyorum, gülümsüyorum, yaşam sevincime sayıyorlar. e madem, zaten herkesin depresyonu kendine şeker. kundaklanıyoruz mütemadiyen. tıp tıp tipi tip zamanlarından bi demet.
12 yorum:
mute olayını ben çok yaparım. hem arada sesi açıp neler oluyor diye bir bakarsın, hala aynı gereksiz uzamış konuşmanın devam ettiğini anlar yeniden sesi kısarsın.
çok çalışırsan telefonda bile yapabilirsin. :)
ne zaman gitti tren ve esasen bir deve asla bir deve değilmiş bunu bil, konu bu!
ama ama siz pıt'ın adını nereden biliyorsunuz...
yahu deryik,
şimdi yazınca aklıma gelgi bugün bir arkadaşla konuştuk bu yanan ormanları karşılayacak akdar ağaç dikimi var mı yapılıyor mu? yoksa gidilen yol biraz dışkı yolu mu? sene içinde bir ağaç dikme pikniği vardı sınav dönemiydi gidemedik ama şimdi çok üzüldüm de insanlara toplayıp ağaç dikelim demek istiyorum, ama nereye nasıl dikeceğiz bilemiyorum, sen biliyorsan bir yol göster yoksa bir tema ya soracağım, biliyorsun ağaç dikelim arkadaşlar dersem benle dikecek bir çok sevgi dolu saygı dolu arkadaş da bulunur, harekete geçirmek lazım değil mi :D
ferhat: yok gereksiz konusmalar degil de, acitan konusmalar icin sakliyorum ben hakkimi... telefonda etkili olabilir ama :)
kafcamus: biliyo muymusum? :)
emir bey: efendiiim... tema agaclandirma icin iyi bi tercih. Ayrica TSK bolca agaclandirma yapiyor, bagis mumkun diye biliyorum.
ve lakin meselemiz "giden agac=gelen agac" denklemi olmamali: agac gitmemeli. yani telafi etmektense onlemek muhim. o da "devlet yapsin" bi is degil, hepimize is dusuyo (misal, partilerin cevre politikalarini takip).
agaclandirma 10-20 yildan once tam sonuc vermiyo. sadece agac degil, ekosistemler yaniyo. hem ordan odun toplayan koyluler var, piknik alani olarak kullanip gelir elde eden var... ekonomik ve sosyal etkileri de cok fazla. sonucta nedir, otel yapildiginda hem cevre hasari artiyo hem de bolge ekonomik bi donusum yasiyo - odun toplayan koylunun en az faydayi sagladigi bi donusum. (bi de tabii "bu ormani kesicem ama baska yere agaclandirma yapicam, soz" diyene de mesruiyet sagliyor bu agaclandirma isi biraz)
bastan engellemek lazim. hem yanan ormanlar yuzyillik ormanlardi hem de agaclandirma calismalarinda genelde belli tip agaclar kullaniliyor benim bildigim (misal, cam). yeni yanan yerleri 1-2 yil bos birakiyolar toprak toparlasin diye. yanan yerden 600 km uzakta agac dikmenin de bi faydasi olsa da bence muhim olan yangin yerinde protesto edecek ekibi toplamaktir :)
bizim okulun cevre kulubune de sormak iyi olabilir. uzun bi cevap evet.
mute olayını ben de yapıyorum galiba, yapmışımdır, yaptım. hoş değil, kendime kızıyorum sonra. ne bileyim.
bi de okuyunca şimdi dedim "evet evet işte bu" ( benim gibiler varmış manasında) bi de nedense kurşun dökmek istedim sana, sonra da "bak bu iğne gibiler hep göz" demek istedim. öyle bir his uyandı içimde yani. yok kurşuncu değilim, en son 3 yaşındayeken mi ne babannem döktürmüştü. alakasız biliyorum ama, his işte.
mute mode olmazsa hayat yasanmaz deryik ya. amaan herkes zaten hayatinin %60'inda sacmaliyor, hepsini dinlemek sadece vakit kaybi. insanlar kendi hayatlarini car cur ederkene seninkini de ediyorlar di mi di mi.
bu mood swing olayi bence bizim aramizda bulasici bisi. okuyosa, cok degerli balli sut ve bisi de bana katilacaktir :) surekli batma, sonra kendini kurtarma durumu, durduk yere. bilemedim neden. bi bilsem zaten, hayatin sirlarindan birini daha cozucem. hepsini cozmeme de gerek yok zati.
Sorunlardan kacmak icin gitme de (ben cok yaparim; gitmem ama kacarim bi sekil; yok sayarim, bu konuda uzun uzun yazabilirim), hani gercekten aradigin yerde/durumda degilsen git. Yani bir yandan da gitmek zor oldugu icin kalma. Hangisini gercekten istiyorsan -ki muhtemelen o ayni zamanda en cok cesaret gerektirendir- ve yaparken mutlu olacagini dusunuyorsan, onu yap. Cok bildik sozler ama bazen iclerinden birkac sozcuk bize unuttugumuzu hatirlatiyor. Hem sana hem kendime yazdim bunu.
İstiyorsun ki içinde patlayan volkanı kimse fark etmesin.. Yakmasın başkalarınıda..
İçimde kalsın, içimi yaksın, yüzüm gülsün diyorsun..
Bunu insanlar için yapıyorsun..
Kendin ikinci planda pıtırcıklar altında..
Speed hat safhada..
Sonra hayat neden böyle boktan..
Hayat çok terbiyesiz o kadar...
Simdi ben aslinda senin cumle aralarindan takip ediyorum naaptigini. Su uyuma isini ben universite 3un basından beri yapiyorum.. Sana teshisim: bence iyi gidiyosun..:) Baska belirti goremedim zira.. Yumurtayi kapiya dayandirmayi seviyosun; ama vazgecmiyosun bi sekilde, gibi geliyo bana.. Yoksa ki ciddi bir el-etek cekme durumu yasardin, ki izin vermeyiz ona ;)
Kizma etrafındakilere fark etmiyolar diye; cunku ben de kafamda olusan "Derya uzulmez ki!Hayal kirikligi hic yasamaz,korku nedir bilmezz!!" onermesinin dogru olmayabilecegini fark ettigimde baya bi zaman gecmisti :>
Bi de bu mute olayinin daha eglencelisini yapiyorum ben.. Karsimdakini cok dikkatli dinliyorum,anliyorum,dusunuyorum; amaaa... Konusmuyorum! Nefret, uyuz, iyrenc, saygisizca vs. bi davranis; ama maalesef kucuklugumden gelen bi mekanizma :)
Cumartesi anneni gordum!!Ayni(Serpil Guvenc ingilizce karakterden mutevellit beni andi;P) kazaklara bakiyoduk(bkz. tum kadinlari bulusturan Mango indirimi) Sohbet ettik, ne zaman geliyo hanim kizimiz diye sordum.. Bodrum'a kaciyormussunuz hemen..
Mail tadindaki yorumum burada sona ermistir, tesekkur eder, mutlu gunler dilerim... :)
Walla bana o kadar sık oluyor ki bu mood swingler, artık alışıklık kazandık.
varsa yoksa mute mod bazen hayatın kastığı anlarda an zaman dünya herşey ama herşey dursa diyorum, sadece ben ayık kalayım özellikle bu pazar bu güce sahip olmak isterdim.
Konuyla ilgili değil ama; CANIM ARKADAŞLARIM NE OLURSUNUZ ŞU AMPÜLÜ KAPATMADAN TATİLE ÇIKMAYINNNNNNNNNNNNN.
Anladınız siz onu :)
ikinehir: sarıldım öptüm :) karşılıklı kurşun dökelim madem.
PPBC: di mi yahu. heyecan arayışından bak. ya da rahat batıyo diyicem ama o olamaz. hmmm...
tavşan: bi nefes alıp gelmek istiyorum sadece sanırım. ben de bilmiyorum ki. ne istediğimi de bilmiyorum. of çok zor çok.
yüxexerotonin: hayat terbiyesiz mi, arsız mı yoksa sadece şakacı mı, onu düşümekteyim şu an. mail için de teşekkürler :)
ballı süt:): valla el ayak çekicem de tutuyolar beni. ha dayan az kaldı diye kerizliyolar burcuk yahu. bi buluşma yeri olarak mango :P valla hemen kaçıcaz sanıyolarsa yanılıyolar, benim görüşmeler yapmam lazım. ankarada oluciim bi süre :)
tuğçe: yorucu ama yahu. ben kendimden sıkıldım.
eda suner: bi süre durdurabilsek bi nefes alıp dinlensek iyi olurdu. ben valla oy kullanamiycam, yurtdışındayım; ama kullansın herkes tabii. kime neye isterlerse.
Yorum Gönder