efendiiiim... deryik şapşal demeyelim hadi, biraz dalgın, biraz son dakikacı, bayaa bi rastlantıcı bi insandır öz itibariyle, severim kendisini... neyse. 4 eylülde oturma izni bitiyo. okul aralık ayın sonuna dek. yenisi için başvuruyu 30 haziranda anca yapabildi hanfendi, 1 hafta sonra ödeme makbuzu gelicek, parayı yatırmadan işlem başlamıyo. yani işlem başlangıç için tarihlerden en erken 6 temmuz.
işlem 3 ay sürüyomuş. matematik kuralları çerçevesinde 6 ekimde bekliyoruz yeni oturma iznini. e peki bu hanım kızımız türkiye'ye dönüp, eylül başı hollandaya giriş yapacak... nası olucak? hadi girdi diyelim, 1 ay boyunca kaçak hayatı mı sürecek? nınınınııınııııı....
neyse, makbuz fotokopisini gösterip "uzatma işlemlerim sürüyo" diycekmişim, o gardiyan ruhlu vize memurları halden anlarsa artık... almanya üzerinden gelmek çok geriyo beni. bi münih havaalanı dolusu türk, sabahın 3ünde "sen necisin, hani bu ne, iki kere iki kaç" gibi manasızca tek tek sorgulandık. zaten genel olarak oflayan bi milletiz, söylendik beraberce. otur anlat adama şimdi "15 aylık oturma izni vermeyen garabet sizsiniz, ben napiym?" de.
efendiiim üzerinize afiyet 200 sayfa kadar bi çıktı almışım. kendimden geçtim. bi de okursam tutmayın beni... final haftam geliyo.
onun dışında iyilik sağanak, öyle.
aa burda sneak preview diye bi şi var sinemada, yeni eğlencem. salı akşamları 9 seansına gidiyosunuz, "gelecek program"dan filmlerden birini önceden izliyosunuz, ama hangisi olduğu sürpriz. koltuklara yerleşmeden öğrenmek yok. her hafta başka bi film. sinema üyelik kartı sahibi olan ben, arsızca "aa bu film mi ı-ıh" diyp çıkabiliyorum misal, eğlenceli. en kalabalık seanslarından biri oluyo, hem en yeni fragmanları da izliyosunuz. maksat bi heyecan bi adrenalin falan folon.
yine yerel haberler tadında zevksiz bi yazı.
havalardan monşer. ingiliş samır reyn getirttik bizim köye, bırakıyoruz yağıyo. 3 temmuz bizim için bi takvim yaprağından ibaret. bugün bi arkadaş "hayır yani insan endonezya'yı surinam'ı yıllarca sömürge halinde tuttuysa, biraz saksıyı çalıştırır, bırakır buraları oraya yerleşir, onları buraya yollar" dedi. sonra ingilizler yapmamışken hollandanın hiiiç beceremeyeceğine karar verdik. bi de sahi yahu, dünyanın yarısı eski ingiliz kolonisi. şaşı bak şaşır, hala şaşırabil bi durum.beyaz peynir-karpuz mevsiminde ordayım inşallah.
günün trajikomik haberi: "ogün samastla hatıra fotoğrafı çekmedik, konuşturmak için taktikti" diyen polisler.
ah monşer!! yarın öbür gün aklınızda olsun, "gülümseyin" diyebilir polis, hatta "ee genç anlat bakalım derdin ne" diye çilingir sofrası da kurabilir, taktik. yıllar yılı itiraf ettiricem diye insanlara copla, elektrikle, falakayla işkence edip, yeri geldiğinde tecavüzden kaçınmayan güvenlik güçlerimizin, AB standartlarını fazlasıyla ciddiye aldığını görüyoruz. 1991 yılında işkencede ölen Hacettepe Üniversitesi öğrencisi Birtan Altunbaş vardı, hani hatırlamak isteyenlere. konuşturmak istediğine ne yaptığını çok iyi bildiğimiz güçlerin artık bizi salak yerine koymaması dileğiyle...
ha işkence mi etselerdi? hayır, tabii ki. onu demediğimi biliyorsunuz... ama "konuşturmak istedik" de demesinler rica edicem, salak değiliz, hem ayıp oluyo. Zira Altunbaş davasında "öldürme kastı yoktu ki" diye indirime gidildiğini de biliyoruz, Birtan'ın tek olmadığını da, çoğu zaman işkencecilerin "konuşturacaktık" bile demeden, sadece zevkine işkence ettiğini de... merak edenler ihd.org.tr'den işkence raporlarını okusun. link vermiyorum, biraz el emeği. insan bunca işkence mağduruna saygıdan daha manalı bi bahane bulur. "cinnet halindeydim, şuurumu yitirip fotoğraf çektirmişim" dese yeğdir... alay ediyo deriz; ama en azından hakaret niteliği taşımaz.
ayrıca beyoğlu polisinin son faaliyeterine de bakın derim. misal, yoldaki birine "köpeğe niye vuruyosun" dedi diye polis tarafından açık arazide kıyasıya dövülen gençler, "gasp edildim imdat" diye polise sığınıp dayak yiyen taksi şoförleri var, aman diym.
6 yorum:
Efenim sağolsun son günlerde daha bi azıttılar ama yıllar yıllar öncesinde ben daha polisi insanı koruyan bişi sanıyorken bir Taksim gecesinde saat 12.30 sularında İstiklal Caddesi'nde yürürken yavşayan yüz kadar heriften başa çıkmak istemediğim sonuncusunu yoldaki polis efendilere şikayet etmiştim. Hani gözümü karartmışım karakola filan da giderim, şikayetçi olurum. Aldığım cevap e yavrum senin bu saatte burda ne işin var ki yalnız başına, nıhohaha.
*
İngiliz yağmurları sel oldu, İngiltere'yi sel bastı. Sokaklarda bir Alibeyköy havası. Her şey kendimi evimde hissetmem için =p
*
Sınavlarda başarılar, Allah hepimize tadı olan karpuzlar ve tam yağlı KALIP beyaz peynirlerle dolu bir yaz nasip etsin.
Amin.
yurdun yanındaki karakolun önünden geçmemeye çalışma çabaları. dıııt herifler.
bi de deryik eskiden günde 1500 post yazardın şimdi 2günde1post:(
ya bi şey sormak istiyorum yunaytıd kingdım vızesı alırken orada zorluk cektın mı cok evrak ıstedıler mı.Turkıye prosedurlerıyle aynı mı?cok merak ettım.sımdıden tesekkur edıyorum
narsis7ekho: ne acı, herkesin benzer bi hikayesi var... kalıp peynirler aşkına, sadece 1 ayım kaldı!! :D
gülin: efendim benim finallerim haftaya başlıyo, rötarlı telaş.. anca yani. e bi de tez. ondan :)
mevudugaga: valla biz burdan okulla grup olarak başvurduk, 20 dakika sürdü ve haliyle daha kolaydı okul işin içinde olunca. prosedür aynı sanırım, TR'den almadım hiç gerçi ama... parmak izi falan. pasaport/oturma izni kopyası, öğrenciliği kanıtlayan belge, mali döküman (3 aylık banka işlemleri), bi foto, başvuru formu, vize ücreti... o kadar. çalışanlar için başka tabii, onu bilmiyorum. ama en kesin şey hollandada banka hesabı olmayana vermediler vize, yani mali güvence kısmı eksikti; çünkü öğrenciye falan hemen hesap açılıyo. yani AB oturma izni ayrıca bi kolaylık sağlamadı bence, aynen bizimle sıradaydılar. mesele kaçak olarak ülkede kalmaya çalışmayacağınızı kanıtlamak, gerisi boş.
Türkiye için bilgi vermek istiyorum:
Setur artı 45 ytl komisyon alıyor ama yetkili acente olduğu için daha emin. Direk başvurmayın 45 ytlye kıyın derim. Bana 6 günde cevap geldi ki görüşmeye çağrılmadım, çok mutluydum.
Gereken formu dolduruyorsunuz, fotoraf, pasaport, paranız olduğunu gösteren belgeler topluluğu, varsa tapu mapu, öğrenci belgesi, orada ne yapacaksanız bunu ne şekilde yapacağınızın kanıtı (Okul daveti, au-pairlik için davet mektubu, konaklama nerde nasıl olacak, ve zorunlu değil ama uçak gidiş dönüş biletiniz -rezervasyon degıl- süper işe yarıyor.)... Türkiye'den başvurunca parmak izi almıyorlar, yani benden alınmadı.
Bazen görüşmeye çağırıyorlarmış da, onu da bilemiyorum. 6 gün iyi bir süre Türkiye şartlarında bence =)
İngiltere için sağlık sigortası yaptırmanıza da gerek yok. Devlet sizin onu sömürmeyeceğinize emin olmak istese de sınırlara girdikten sonra tüm sağlık hizmetleri ücretsiz ve kimlik filan da soran yok.
sinema olayına ba-yıl-dım! :)
Yorum Gönder