28 Mayıs 2010 Cuma

risk

riskten çok anlamam. okuduk ettik, grafikler integraller filan; ama sadece "taştan taşa atla, aman boka basma" ile "burnunu tıka boka atla" arası bir yerlerde olduğunu biliyorum. bok üzerinden risk tarifi.

Kendi vinci bozuk olan tersane, kızağı yandaki işletmenin vinciyle kaldırmaya kalktı. Aradaki mesafe uzundu ve vinç zorlandı. Etrafın boşaltılması gerekirken kızak işçilere ittirildi. Vincin kopan kolu dün doğum günü olan 23 yaşındaki taşeron işçi Metin İnanır’ı öldürdü, arkadaşını yaraladı. İnanır, tersanecilik sektöründe bu yılki üçüncü, 1985’ten bu yana 134’üncü ‘kader’ kurbanı oldu

kader muhabbetini sürdürmüyorum; çünkü kaza ve kadere inandığını ve inanmayanın cibiliyetsiz olduğunu duyuran başbakanımız vincin kopan koluna bakıp pek tabii ki iman tazeleyecektir. bünyem kaldırmayacak bunu. "şuna bakar mısınız, vinç bozulacak, yandaki vinç denenecek, mesafe uzun olacak, kızak işçilere ittirilecek, vinç kolu kopacak da metinin kafasına inecek! tecelli değil de ne?" diyebilir. evet biliyoruz, yapabilir. meşrep meselesi, kendi de değinmişti. aziz nesine havale ediyorum. cennette vakti de boldur, manzarası da nettir, kesin en seçmece hikayelerini yazıyor.

Uzun demir parçanın başına vurduğu İnanır, oracıkta öldü. İnanır, tersanede faaliyet yürüten Deniz Boya Raspa adlı taşeron şirkette çalışıyordu. Üç yıllık işçiydi. Samsunlu, altı aylık evliydi ve eşi beş aylık hamileydi. Halat bir de kadrolu işçi Ramazan Kocatepe’ye çarptı. Kocatepe yaralı kurtuldu.


misal bu kısımda da, kadınlara 3 çocuk tavsiye eden başbakanımıza "o çocukların babalarının ölümüne nasıl içiniz el veriyor?" demiyorum. 5 aylık hamile eşine ödenecek kan parasının alını elinizden nasıl temizleyeceksiniz de demiyorum keza. "o çocuk sağlıklı doğabilirse, annesi ona bu ölümü anlattığında nerelerde ağlasın" diye de sormuyorum. Ramazan Bey'e de tahminen iş kazası sigortası değil "yaşadığına şükret, verilmiş sadakan varmış" muhabbeti ödenmiştir. bir buket çiçek, bi kuru pasta? masraf çıkarmayın.

Bu, ASTAŞ, eski adıyla Selahattin Aslan’da ilk kaza değil. Burada ilk ölüm, 17 Şubat 2008’de meydana geldi. 24 yaşındaki Hasan Köse, oksijen tüpünün patlaması sonucu öldü. Aynı yıl 8 Haziran’da 34 yaşındaki İhsan Turhan, ezilerek öldü. Kazadan sonra ASTAŞ’ta yüksekten düşme, elektrik kaçağı, LPG ve basınçlı tüplerin patlama riski nedeniyle ve gerekli eksikliklerin giderilmesi için beş gün kapatma cezası verilmişti. 

Haberin sonuna gelirken, "bu tesisin sahibi kimin yeğeni" diye de sormuyorum başbakana veya bakanlara veya ilgili kurum kuruluş kurubaklalara. 5 gün kapatma cezası dediğiniz şey, lise öğrencilerine verilen 1 hafta uzaklaştırma cezası gibi bir şey. "alay mı ediyorsunuz" da demiyorum. hatırlatmak gibi olmasın, ne yüzle, hangi kalın enseyle taksim meydanını işçilere siz bahşetmişcesine, anında çark ederek "işte bakın, asayişi sağladık, bayram havası yarattık" ezgileriyle türküler söylediğinizi de merak etmiyorum. işçiye, köylüye, memura, hepsine hepsine mütemadiyen ayar verirken, kaçı rüyanıza giriyor, onu da sorgulamıyorum. bu aptal "tesis"te bundan sonra daha kötü ne olur ve ne zaman olur diye de sormuyorum. hiç hem de.

neden derseniz, bunların hepsi size "risk nedir"i anlatmak anlatmak anlatmak olacak.
gırtlağına kadar boka batınca kulağına da kaçabilir insanın.
tıkalı kulakla duyamazsınız diye susuyorum.

alın size tarif.

2 yorum:

mermaid dedi ki...

içler acısı.

Adsız dedi ki...

o çok meşhur hikayede sahibine 100 puan aldıran boş kağıt,bizim de önümüzde ;okudukça oy veriyoruz,okudukça alkışlıyor ellerimiz..

risk budur..

Powered by Blogger

eXTReMe Tracker