18 Mayıs 2010 Salı

dalga dediğin derinden gelir

düzenli aralıklarla adını andığım biricik kızıl kafam marisol, peruludur. hollanda zamanlarımdan can dostumdur. vatan hasreti de anlattıkça artarak dağılan tuhaf bi şi olduğundan, 15 ay sonunda, gitmediğim peru hakkında baya bi bilgi edinmiş, içeceğim meyve suyundan, ceviche yanında yiyeceğim patatesin cinsine kadar öğrenmiş ve hatta trafik, çevre politikaları, sivil darbeler vb detaylara da hakim bi güzide fahri vatandaş olmuştum. altın yol, öğretmenler sendikası, perunun japon devlet başkanı fujimori, milli parklar ve barajlar, limaya gastronomi turları... hepsini biliyodum valla örtmenim, yıldızlı pekiyi.

bu esnada okulun 3-5 bolivyalısından birinden de niye yanında getirdiğini hala çözemediğim bolivya turizm bakanlığı tanıtım broşürünü araklayıp tam bir yıl süreyle odamda "unuttum". hala gözümün önüne şelale resimleri geliyor. bolivarın bolivyası. tornadan çıkmış gibi, hepsi en bi sade, ağırbaşlı, alçakgönüllü, neşeli arkadaşlarımın memleketi. hatta peru-bolivya olası gezilerini filan konuştum, aa evet öyleyken böyle, orası dağlık şurdan pıt pıt, laf arasında arakladım. elenecekleri eledim, canım minicik sinek kuşlarıyla dolu duvarın adresini bile aldım filan. bolivyadaki o "minik şeyler pazarı"nın kurulduğu tarihi de not etmiştim.quechua kimdir aymara kimdir, zor da olsa anlamıştım.

yani demem o ki blog, ben ödevimi iyi yapmıştım, yıllardan 2007 iken. ince ince dokumuştum; çünkü her şey çok mümkün, bu gezegen küçük bir köy ve biz de komşu köyün çocuklarıydık, topumuz kaçsa  bi koşu gidip alırdık. her şey için azıcık merak yeterdi, merak, istemek, mümkün kılmak için yeterliydi. çünkü niyet, başlamanın yarısından fazlasıydı. hem macchu picchu cuscodadır, cuscoda marisol yaşamıştır. okyanusta yüzülmez, dalgalarla oynanır. yani her şey tek cümleye sığacak kadar net, tek cümleyle kabul edilebilir bir sadelikteydi. afro-peruvian dansları bile denedim, öğrendim. anlamadığım gitarlara içtim ağladım, pembe dizi senaryoları ezberledim, ne söylenirse ayıp kaçar, şiliyle patates davası nedir, turist kazıkları nelerdir, aslında nasıl "peru" denmelidir filan, hepsi, her şey. çok istedim blog, anlatabildim mi, tanışmış kadar olduk peruyla; ama yüzünü hiç görmedim.

şimdi mesela, aylardan kasım, orda çok güzel bir mevsime denk geliyor. aylardan kasıma, 9 gün tatil de denk geliyor.. şimdi mesela, ben her zamanki ataletimden kurtulup, plan yapsam, şunca peru isteğime yakışır şekilde, hep sevdiğim, en istediğim de yanımda olsa, hep konuştuğumuz gibi yarımküreler aşsak, kızıl kıvırcık, deli şaşkın marisol bizi kaşılasa, tam 15 ay boyunca ne de güzel öğrendiğim ama bana zorla unutturulan "latin saati" kavramına beraber geri dönsek, her şey güzel, müzikli, azıcık riskli ama bol neşeli olsa? olma mı, bence olur. bi uçak bileti. marisolün evi de var hem. şu duvarlar üstüme gelmese, taklalar mümkün olsa.

her şey mümkün blog.
nerden mi biliyorum? işaretim oldu benim yine; hem ben zaten kendime işaret zamanlardayım. marisol'le tanıştığım okulumdan mezun olan 2 türk öğrencinin biri bendim ve nihayet diğeri ile buluşacağım. o bana ablalık yapacak blog, üstelik tam da ihtiyacım olan dönemde bi güzel tesadüfle. işaret arıyodum ya, budur belki. zaten olmasa bile benim için artık bu bi işaret, yetti. beklenti yükseltmek değil bu. iyi geleceğini biliyorum sadece. beni gerçekten anlayacak; çünkü yaşadı bunları.

hem belki, böylece, bildiğim şeyleri hatırlama zamanıdır. belki ben nadasa bıraktığım tarlayı artık sürmeliyimdir. bi ufak umut kırıntısı için iki satır söz yetiyorsa bana, hatırlayıveriyorsam kendimi; belki peru sahiden şu yokuşun sonundadır blog, neden olmasın? bak bu sayfada, aşağıda, sağda bir yerde kıta haritası var. ne kadar ufak, ne kadar avuç içi duruyor. öyleydi sahiden, inanmıyorsunuz. şu köşeden sola dönünce, alt çaprazdaydı.

her şey işte böyle birbirine bağlı blog. görünmez ağlar peruyu işaretlerime, nadastaki tarlalarıma, beni bana, beni ona, sonra beni bi daha bana bağlıyor, ah bir bilsen. kendim düşünüyorum, sonra yine kendim o düşüncelerimden fal tutuyorum. öyle de bir komiğim yani. ama olsun. her şey herkes birbirine bağlı.

basit düşüneceğim blog:
nadastaki tarla sürülmeli çünkü peru alt sokağımda. yersen.

2 yorum:

mermaid dedi ki...

e hadi o zaman!

deryik dedi ki...

aynen. hadi bu zaman.

Powered by Blogger

eXTReMe Tracker