10 Nisan 2008 Perşembe

kopenhag krakerleri

eveet 12 saatlik bir çalışma gününün daha sonuna hala ve hala gelemedik. 2 saatim daha var.

şen ola düğün şen olaaa...


gündemden feci derecede koptum. ah ah gençlik günlerimde elbette bu olan bitenle ilgili bi şi yazardım. gözüme çarpan eğlenceli detaylar var gerçi; ama yazmayı geçtim, henüz daha köşemde kendi kendime gülemedim bile... sadece siyasi partilerin birer imıc meykırmış, piar şirketiymiş filan, bulup çalışmaları lazım. zamanında emine erdoğanın atinadaki akropolü platform topuklu fetiş çizmeleriyle gezişine çarşaf çarşaf yorum yapan basınımız bu işi üstlenebilirdi. gerçi her gün "ben tayyip olsam şöyle yapardım, ondan sonra savcı olsam böyle yapardım, sonra yine tayyip olur kendime cevabı yapıştırırdım" halinde tek kişilik satranç oynuyolar... biri de çıkıp "arkadaş, kilit kelimeleri cümle içinde kullanırsan işine yarıyabilir" filan dese keşke. hani ilkokulda bile yapıyoduk biz. cem yılmaz şovunu yaptı bunun filan.


takiyye yüce bi kurumdur, o bile nostaljik hale geldi. mesela dış basında net bi "AKP ve laikler" ayrımı var. hatta laik elit VS mazlum AKP. yani laiksen elitsin, mazlumsan AKP... AKP birazcık cin olsa "laik VS AKP diye bi ayrım yok, bize ve devlete hakarettir, TC'nin bir hükümeti tabii ki laiktir, ey economist, ey newsweek, kendinize gelin. hep bu diş mihrakların işi zaten bak bizim savcının da aklını bulandırmışlar" filan diyebilirdi.. hem basın haşlamadan dış basın da payını alırdı, bizimkilere de 1 haftalık mevzu çıkardı. biz chomsky'yi (sanırım türklüğe hakaretten) mahkemeye vermiş ve mübaşire "noaaam çomskiii" diye baarttırmış sonra da "noam chomsky mahkemeye gelmemiştir" diye tutanak tutmuş şen bir milletiz. noam sonra bahamalardan kart atmış diyolar savcıya.


DSP gecikmeli bir rötarla geçenlerde "ak parti lafı, ak güvercin ve ak günler söylemimizden apartmadır, davacıyııızz" diye çıkmış. zamanın göreceli olduğunu artık biliyoruz insanoğlu olarak. yani bizim için AKP kurulalı 6 yıl geçmiş olabilir ama DSP için daha dün gibi. haliyle şaşırmıyoruz.


o değil de kujum, 13 gün sonra o kadar mutlu olucam ki kendimden korkuyorum.

her gün seğmenler parkından yürüyerek eve dönüyorum. özlemişim o parkı, eski evimiz yakındı. fıskiyesi çalışmaya başlamış filan... parkta yürüyüş komandoları var. böyle hışır hışır eşofmanlı. bi türlü düzenli spor yapamadığım için de bok atıyo olabilirim tabii... ama ne bileyim yahu, insan bi bahar dallarına bakar, etrafı izler, kaydıraktan kaymaya korkan çocuğa gülümser filan. "görevimiz uzun parkur"...


şimdi sevgili odama ilgi ve şefkat göstericem. meali: minik minik şeyler yapıştırıcam duvara, sonra uzaktan bakıp "şön, bitte şön" diycem. zira almancam o kadar. sonra uyurum artık.
yani şlafgud. bu sayılmaz. çarşaf markası, ordan biliyorum.

3 yorum:

Zeynep dedi ki...

bir şarkı söylemek istiyorum.
bruder martin
bruder martin
şılafst du noh
şılafst du noh
hörst du niht di gılokın
hörst du niht di gılokın
ding dang dong
ding dang dong

ealkilicgil dedi ki...

Ben biliyorum bu şarkıyı..

Are you sleeping,
are you sleeping,
Brother John?
Brother John?
Morning bells are ringing,
morning bells are ringing
Ding, dang, dong.
Ding, dang, dong.

martin kimdir,nedir.:D

deryik dedi ki...

çok çakma bi türkçesi de var bunun...

uyuyor musun
uyuyor musun
kardeşim can
kardeşim can
artık sabah oldu
artık sabah oldu (çan bizi bozar)
ding dang dong.

yaa yaa. ding dang dong da çalar saat efekti olsa gerek.

yıllar sonra "artık sabah oldu" kısmı yerine "çoktan ezan okundu" filan teklif etmişti bi arkadaş. morning bells.
john da sünnet olup can adını almış.

Powered by Blogger

eXTReMe Tracker