geleneksel "bütün gün baş dönmesiyle yatma günü"m bu sefer pazara denk geldi. hoş bi şi, insan kuş gibi hafifliyo. narkotik mamullere ihtiyaç duyanlara duyurulur. sürekli bi uçma hissi. geldikleri gibi giderler lakin. gittiler.
ah ankara 30 derece filan. günler uzun. kollarımda artık 5-6 kilo taşıyarak yürümemi sağlayacak kadar kascık oluştu. akşamüstü birası açık havada içilebiliyor. daha nossun yani. hava mis. birazcık planlı olursam sinemaya bile gidebilirim hatta.
bugün güzel bi şi oldu blog. işe geç gittim, işlerimi tam bitiremeden gittim, utanç içinde gittim filan... özgüvenim sıfır, onu geçtim; kafamı kaldırıp göz teması yapacak yüzüm yok. telafi için bütün gün motorize birlikler gibi çalıştım... ve patronum hazırladığım raporu OKUMADAN müşteriye gönderdi. "olmuştur kesin" dedi. çok utandım ve mutlu oldum. güvendi bana yahu. daha kaç gün oldu ki yani. bu da oturduğum yerden yegane başarımdır. bütün hafta esmaralda'nın su verdiği quasimodo gibi "okumadan gönderdi, okumadan gönderdi" filan diycem. gerçi yorgundu evet ama... ne ki yani 10 dakikasını almaz kısa bi şi. okumadı işte. trilaylaylim.
eveeeeet.... çalışıyo olmakla ilgili beni çok mutlu eden manasız detayı açıklamaya geldi sıra:
kırmızı plastik kapaklı defter.
bi nevi ajanda; ama değil. kapağı yumuşak, kıvrılıyo. içi çizgili. eşyaya anlam yüklemede benim için zirve. patronum "not tutarsın" diyerek verdi. ben yazı yazmayı öğrendiğim günden beri ajanda özürlüsüyüm... ama bu defter başka. içimdeki "ipek ongun kızı büyürmüş de işe de mi gidermiiiş" hissini diriltiyo. ipek hanım bu halimi içinde vanilya çubukları olan taze portakal suyu ya da içine beyaz üzüm atılmış rose şarapla kurgulardı tahminen. Olsun, ben elimdeki bira ve canım ajandacığımla adeta gözümün önündeki sahnedeyim. hop defterimi çıkarıyorum, bi şiler yazıyorum. sonra hesabın %10-15'i aralığında bahşiş bırakıyorum. 9 saatlik çalışmanın üstüne bile o defterle oynuyorum. hiçbi şi yazmasam kaş göz filan çiziyorum, kuş, küp... canım defterim. kırmızı ve kalın. ajanda fobimi yenicekmişim gibi durmuyo tam ama en azından iş olsun diye "ertesi gün acilen yapılması gerekenler"i yazıyorum. sonra 3 tane salyangoz, göz vs çiziyorum.
bu da bi şi.
ah bir de... 23 nisan'ı hariçten gazel ekibi istanbulda kutlayacak. "el ele el ele veriiin çocuklaar" mottosuyla bi trene atlayan ekip taksim'de dil, din, ırk, cinsiyet ayırmadan yaşıtlarıyla doyasıya dans edip barış semalarına kanat çırpacak. bu esnada bira filan da içilebilir. neyse yani. 23 nisan taksim. amaç kaynaşmak. detaylar kesin olmamakla birlikte, ben sizi ne zaman detaysız bıraktım ki? elbet burdan haber veririm. maalesef benim olma ihtimalim çok düşük. hani boynuma atlayıp "deryiiiikkk" diye heyecan gözyaşlarına kapılmak istediğinizi biliyorum... ama diğerleri de fena değildir yani. ahahaha.
ortada gerçekten küçük kadınlar dolaşıyo. çok ürkütücü.
anket sorusu: THY yolcusu olmuş insanlara soruyorum. hiç "aa kredi kartı sahibi siz değilsiniz, yanınızda da yok, bok uçarsınız" gibi bi şi geldi mi başınıza? yani başkasının kartıyla bilet alınca sorun yaşadınız mı? ben mi şanslıydım yoksa genelde kimse iplemiyo mu? acil bilgi gerekmekte. THY müşteri hattına da sorarım ama onlara güvenebileceğimi sanmıyorum monşer. kandırırlar adamı, panik olduğumla kalırım.
11 yorum:
np, hiçbi şi olmuyor.
Bir suru havayolu sirketi ile uctum ve hatta benim kredi kartimla baskalarina bilet aldik ama soyledigin sey gerceklesmedi. Onemli olan biletin uzerinde senin adinin olmasi. Parasini kim oderse odesin onlara ne? Sadece biletin sahibinin sen olduguna dair kimlik gostermen yeterli.
THY'de bilet alımı tamamlanmışsa bilet sahibinin kimlik ile gitmesi yeterli oluyor. Kim almış, nasıl almış kimse umursamıyor. "Para nasılsa yatmış, bunun da adı soyadı tutuyor" diyip veriyorlar.
evet thy bunu yapıyor. kendi kartımla başkasına bilet almak isterken "olmaz, yolcu buraya geldiğinde kredi kartını göstermek zorunda" demişlerdi.
Bende eksik olan kırmızı kaplı bir deftermiş.. :)
benden hep kredi kartı istediler yahu, bir ben miyim kurban. iki gün önce de "kredi kartınızı görebilir miyim, hı hı hıııı nerde bakiyiiim" gibi bir surat ifadesiyle sordu thy'ci kadın bana havaalanında kredi kartımı. çok küçük mü duruyorum ne, ya da hani kabul telefonda sesim çocuk gibi çıkıyor ama valla benden hep istiyorlar yani kredi kartımı göstermemi...
anket sonucum şu: riske gerek yok.
THY'nin müşteri hizmetlerindeki bekleme müziği bile "uçuş öncesi kredi kartınızı ibraz etmeniz gerekmektediiirr lay laayyy" şeklinde. kadın "en yakın şubemiz çinde olsa bile gidiniz" dedi bi de.
ilk yorumu ben yazıyorum, en son benim yorumum onaylanıyor. kaç kişilik bir kurul buna karar veriyor sayın deryikçim?
valla blogger gizlemiş. baktım atlanan yorum var mı diye, ordaydın... aşkol yani divadcım.
Benim bildiğim internetten bilet alırsan check-in sırasında kredi kartındaki ismi de kontrol ediyorlar, bilet ve kart isimlerinin tutmasını istiyorlar. Buna çözüm olarak telefonla herhangi bir acenteden kredi kartı numaranı vererek de bilet alabilirsin, bu durumda istediğin kişiye istediğin kartla bilet alabiliyorsun. Ben böyle yapıyorum nitekim.
evet böyle bişey var!! Check in yapmıyorlar! ben babamın kartıyla alınan bi biletle uçmaya çalışıyodum allahtan, evimiz de havaalanına 10 dakika, o gelip kurtarmıştı beni.
Yorum Gönder