15 Nisan 2007 Pazar

Punto

nokta.
nokta dergisi nokta nokta olmuş.
biz noktaları birleştirince demokrasiyi görmüşüz.
delik deşikmiş.
o deliklerden ışık sızar mıymış acaba bir gün?
deliklerden iğne geçer miymiş peki, terzi kendi söküğünü diktiğinde bir gün?


yoksa biz hala karıncalı ekranlarda nokta nokta türk filmi mi izliyoruz, böyle bir el "atıl kurt" diyo, kurt dişleri ortada bi dergi binasını basıyo falan?

oysa o filmlerde biri kara murat'a sataşınca herkes atlardı "kara murat benim" diye...
biz artık kenara çekilip kara murat'ın sazanlığına kıs kıs gülüyoruz galiba.

noktaları birleştiriyoruz ya da...
kocaman bi hemşire resmi çıkıyo:

aba altından sopa gösterip " lütfen sus yeğenim!" diyen.
biz de işte gözaltına alınıp bilgisayarlarına el konan gazeteciler varken.. demokrasi yürüyüşünde niyeyse "asker göreve" çağırılırken... kafası karışmış bi çocuk gibi... her gün kavga ettiği sümüklü oğlanı öpmek isteyişini anlamayan yeni ergen gibi kafası karışık, açıklama bekleyen...

puantiyeli eteğine sığmadığı zaman büyüdüğü anlaşılan bi kız çocuğu gibi.
noktaları birleştiremiyoruz belki de. bizim noktalar hızla siliniyor.
nokta.

5 yorum:

Adsız dedi ki...

ben o yürüyüşteydim. hiç askerin göreve çağrıldığını duymadım aksine "ne postal ne takunya cumhurundur çankaya"yı duydum. özlediğim gibi.. belki de benim olduğum tarafta atılmadı oyle bir slogan bilemiyorum.
derya

Adsız dedi ki...

28 şubatta mutlu olmuştum.Şu an darbe olsa zil takıp oynarım.Diplomasi ile alakası olmayan beni utandıracak bir cumhurbaşkanını istemiyorum!eğer bunu asker engelleyebilirse askeri desteklerim.Askerin yanında olanların sadece MHP li olduğu dönem bitti derya.Zaman döndü dostlar düşmanlar değişti.şu an karşısında değilsen yanındasın zamanı.düz mantık.

gaykedi dedi ki...

başbakan olabilen birisine sen cumhurbaşkanı olmassın demek biraz garip!

geçen gün yazısında Engin ardıç Amcam döktürmüş gene, aynen ekliyorum :)

***********

Bıldır yediğin hurmalar

Sevgili bürokratlar... Başbakanın, cumhurbaşkanı olunca “şeriatçı rektörler” atamasından korkuyorsunuz, değil mi?

Peki niçin rektörleri her üniversitenin kendi senatosuna seçtirme yoluna gitmediniz? Üniversitelerden “esas olarak solu kazımak” amacıyla düşündüğünüz YÖK kurumunun günün birinde “ötekilerin” eline geçebileceği niçin hiç aklınıza gelmedi?

Niçin üniversiteleri eğitim düzeyi açısından birer “yüksek liseye”, disiplin açısından da “yatılı kız mektebine” çevirdiniz, niçin?

Niçin cumhurbaşkanını “halka seçtirmeyi” hiç düşünmediniz, ya da lafta düşünür gibi yaptınız da buna hiç kalkışmadınız?

Halkın “Erdoğan gibi birisini” seçeceğinden korkuyordunuz, değil mi?

Şimdi, halkın seçtiklerinin onu seçmesinden de korkuyorsunuz, ve de demokrat geçiniyorsunuz.

Niçin cumhurbaşkanlığı makamını “sembolik” bir görev olarak bırakmadınız da olağanüstü yetkilerle donattınız? Bugün bu kavga edilmeyecekti...

Erdoğan’ın, Milli Güvenlik Kurulu’nda, bazı kararlara “taş koymasından” çekiniyorsunuz, değil mi?

Peki niçin MGK gibi “ikinci bir hükümet odağı” yarattınız?

Siyasi iktidar ekonomi falan gibi gündelik işlere bakacaktı, bürokrasi de asıl önemli devlet meselelerine... Hesapça...

İki odağın günün birinde “çakışabileceğini”, hiçbir ülkede olmayan bu “ikili hükümet modelinin” iki seksen yatabileceğini niçin hesap etmediniz?

Bu kadar az oy almış bir partinin bu kadar çok koltuk ele geçirmesine kızıyorsunuz, değil mi?

Niçin bu kötü seçim kanununu yaptınız ve niçin değiştirmediniz?

Niçin yüzde on baraj koydunuz? Kürtlerin meclise girmelerini önlemek için, değil mi?

Niçin bu barajın şimdi “AKP’nin hızını kesecek partilerin de meclise girmelerini önlediğini” ve kendi kalenize gol attığınızı göremiyorsunuz, niçin?

Parti başkanı ne emrederse o oluyor, siz de buna kızıyorsunuz, değil mi?

Niçin bu kötü siyasi partiler kanununu yaptınız, niçin?

Ve şimdi niçin bu kanuna uygun davranan Deniz Baykal’a da bozuluyorsunuz, niçin?

Parti başkanlarını diktatör yapıp sonra da diktatörlük ettikleri için suçlamak sizce akıllı işi mi?

Başbakanın cumhurbaşkanı olmasını istemiyorsunuz... Niçin ona karşı hem kamuoyunu hem meclisi etkileyecek, hem onu da zor duruma düşürecek, bu isteğine gem vurmasına, adaylığını koymadan önce bir kere değil on kere düşünmesine yol açacak bir “alternatif aday” bulup çıkaramadınız, niçin?

“Nasıl olsa zararsız bir yüksek bürokrat üzerinde anlaşma sağlanır” formülünün günün birinde yürümeyebileceğini, herkesin bir Ecevit kadar “siyasi zavallı” çıkmayacağını niçin gözönüne almadınız, niçin?

Niçin Amerika Birleşik Devletleri’nin önerileri doğrultusunda, “o günün yoğun çalışma koşulları içinde gözden kaçmış” (yersen) kararlar alarak dinciliğin gelişmesine olanak verdiniz, niçin?

“Yeşil kuşak” operasyonuna o zaman niçin boyun eğdiniz ve şimdi niçin ağlıyorsunuz, niçin?

Niçin liberal kapitalizmi kösteklediniz, burjuvazinin önünü açmadınız, açanı da aşağıladınız ve köylünün sağlıklı bir işçi sınıfına değil de “bunlara oy veren” lumpenproletaryaya dönüşmesine aldırmadınız, niçin?

Tandoğan’da bağırıp çağıracağınıza oturup bunları düşünseydiniz keşke...

deryik dedi ki...

derya: benimki gazete yorumu tabii, her ikisi de olmuş. senin bahsettiğini belirtmedim; çünkü bence normal olan, olması gereken şey bu. amacına uygun hareket etmek.

anonim: zaman değişmemiş zannımca, bu düz mantıkla 3 defa demokrasiyi yeniden kuruvermişti ordu.o zaman da başbakan istemiyolardı mesela, asmışlardı. sonra birini daha sevmediler yaşı büyütüldü asıldı, öyle bi demokrasi öbeğiyiz. bi dahakine dikkat edin de diplomasi bilmeyen başbakan ve meclisimiz de olmasın. ben askerin yanında MHP var dediğimi sanmıyorum? askerin yanında genelde siyasi bi parti olmaz zaten, darbe doğası gerği parti kapatır. bi de yazının %90'ı nokta dergisi hakkında.

gaykedi: bürokrat olmayanlar?

narsis dedi ki...

Yayin durdurulmus.

"dot to dot"... noktalari birlestirip resmi gorebilmek icin daha kac nokta/delik acilmasini bekleyecegiz

Kornalarimizi kokleyip DOOOOT DOOOOOOOOOT sesi cikarma vakti gecmemis olsa gerek henuz. Acaba?

Powered by Blogger

eXTReMe Tracker