18 Kasım 2006 Cumartesi

Özge gezmesi

efendim malumunuz özge hanımlar buraya teşrif buyurdular... den Haag'daki kısıtlı imkanlar ve rotterdam'daki "allahım daireler çizmekteyiz" depresyonundan sonra deniz seviyesinin altından yardımlarla kapsamlı bi amsterdam turu oldu. kendisi şu an uçmakta, iniş anından itibaren bloga girip döküm yapacaktır diye umuyorum. Zira haftalardan beri yazmayan öz hanım burda açıldı, kayda geçti.

Hoşaf haldeyim, detayları sonradan belirteceğimdir. Özgeciğimin hollandayı cennet yapan yan ürünlere karşı doğal bağışıklığı olduğunu keşfettik. tamam, kendisi rakıyı nerdeyse sek içer sonra gözümüze sürmeyi çeker falan ama bu nasıl iştir... "tıbben mümkün değil" itirazlarını alt etti kendisi. gerçi bi ara "deryik sen şirinlerin dilinde bi şi dedin demin, anlamadım ben.. şirinlerin dilini nerden biliyosun dersen....hani jenerikte geçer onların dilinde yazılar.. evet." demişliği var. ama kısa bi süre için. ve hatta:

-deryik! türk di mi şunlar?
-yok özgecim onlar ingiliz.
-burnu benziyo.
-.....
-( 3 dakika sonra) deryik! türk di mi şunlar?
-özgecim onlar italyan.
-burnu benziyo da..

gibi müthiş verimli diyaloglar serimiz oldu. bu esnada zanzara bey 45 dakikalık ufku delercesine bakma seansındaydı. Sonrasında, bir iki saat boyunca ikili halinde amsterdam sokaklarında kikirdemeleri ve bitmeyen bi açlıkla dürüm üstü büyük seçim bigmac menu üstü patat sindirmeleri harikaydı. Yemek konusunda

-demin yediğimiz dürüm kadarsa bi tane, yoksa..
-ee özgecim?
-ay devamı gelmedi cümlenin. neyse.
- özge patat yiyelim
- yiyelim
-yiyin buyrun
- (ikisi birden) hihihihihih

dürüst oliym tabi, input- output ilişkisi bu. inputunuz ne kadar sağlamsa output bi o kadar şenlikli, uzun süreli, hatta bazen bıktırıcı güzellikte oluyo. deryik inputsuzdu.

-deryik bu bina ne peki?
-ee.. kraliçenin o... evet.
-kraliçenin nesi?
-evidir özgecim, olmadı sarayıdır, ahırıdır.. yürüyelim sağdan.
-bilmiyosun di mi deryik :)
- kraliçenin işte yaf. valla :)

Her şey kraliçeninse ben napiym di mi ama? olmadı prensindir. karşıdaki bar bile prinse bar. ben napiym... :)

Özge ve ben burda ince belli bardakta çay içtik. Lokanta adlı güzide mekanda su böreği bile yedik. allahım allahım... fonda mustafa sandal çalıyor idi. Bu ülke insanına musakka vermek yemeğe hakaret. otopsi yapar gibi bir ciddiyetle yemek yiyolar. poh yiyin gari.

hele şu son 2 gün, en turist gezimizdi sanırım. Öz hanımın "gezdirin beni hadiiğğ" talepkarlığı iş gördü, biza kalsa oturduğumuz koltukta demlenir idik. bilinçli turistin hali başka, "aptallar için 24 saati verimli kullanma klavuzu" yazabilir kendisi.

Sertaç sendromunu özgecim anlatmış, ilerleyen günlerde haklı bi fobi oldu. Bi de kendisi diyalogu çok kibar aktarmış aslı şöyle:

-aman sanki çalıcaz, çakmağı bi hışım alıverdi önümüzden
- SALAK işte, bıraak yauuuvv..

ikinci sazan suzan benim tabii ki. sesimin halen duvarda çınladığı 5. saniyenin sonunda da "where are u from? /turkey. /me too./ !!!/ yes, i know turkish/ how much?!!?!?!" diyalogu. akabinde "beşiktaş çarşııı!!" nidası. bu ülkede "latin amerika azerbaycan meleziyim 20 dil biliyorum" gerçeği varmış. görmüş olduk.

rotterdam sen bizim smiling pope'umuz ol.

shit happens. divadcığım, biz beceriksiz 3 kişi gibi duruyoruz ( ahaha hele ben hele ben) biliyorum; ama aslen kural şu: shit happens. sen kızma diye yamasını aldım, ceket cebime dikicem. telafidir göbek adım.

Hollandada misafirin varsa güneş açtırabilirsin. denedik gördük. resmen ışıdı amsterdam ışıdı, öyle bir güneş...

Den haag'da rakı gecesi yapıldı bittabi.. Nergiz hanımlar da geldiler efendim. kendisini misafirden misafire görmekteyiz, iyi oldu.

-where r u from?
-turkey
- really? i wouldn't tell, u dont look like a turkish girl. by the way, i'm looking for employees...
- Really? i wouldn't tell. u dont look like an employer
- i see.

daha yazılır bu 4 gün. hikaye çok.

2 yorum:

Adsız dedi ki...

gozun aydin ;) amsterdamin senin icin isimis olmasina sevindim ;)

deryik dedi ki...

teşekkürler :)) valla çok eğlendik ama faturası sonradan çıkıcak :)

Powered by Blogger

eXTReMe Tracker