10 Ağustos 2012 Cuma

Zanzibar: Baharat Çiftliği

Koca olimpiyat geldi geçiyor, ben hâlâ Zanzibar yazıyorum. Performans düşüklüğü fena şey.

Gün 10: Unguja Adası, Zanzibar. Program: Baharat çiftliği ve Stone Town turu -1. bölüm

Blue Safari'den sonra 2 gün daha çeşitli miskinliklerle geçti. Sonra en başından beri istediğimiz tura sıra geldi: az biraz baharat çiftliği, üstüne de stone town. bu arada, hiçbir şey beğenmez zanzibar kitapçığım stone town övgüleriyle dolu, ben listeler çıkarıyorum, junior bir rehber olmuşum. akşamüstü içkisini nerede içmek istediğimize kadar kararlaştırdık. Neyse, baştan alayım.

Zanzibar'ın tarihi ticaretle şekillenmiş ve iki temel ticaret alanı olmuş: köleler ve baharat. Kölelik yasaklandıktan sonra, baharat iyice ağırlık kazanmış haliyle. Adada bugünkü üretim daha çok turistik amaçlı; üretimden çok, rehberli geziler için. Pemba Adası'nda ise sahiden karanfil çiftlikleri işletiliyormuş.

çiftliğin girişi
Sabah erken saatte yola çıktık. Benim tek derdim stone town'a biraz daha fazla vakit ayırmak ve standart güzergahın dışındaki yerleri de gezebilmekti. Tabii bu tamamen rehberinize bağlı bir şey. istediğiniz kadar konuşun, anlatın, "tamam" da desin, fark etmiyor - muş.

 Neyse, sabah yarım saatte çiftliğe vardık. Çiftlik dediysem, minik bir orman gibi, çok düzenli değil. Bizi oradaki köyden bir rehber karşıladı, kokartlı filan değil. Çok hevesli ve espriliydi. Tur 1,5 saat sürdü. Tarçın, zencefil, aloe vera, vanilya, küstümotu, ylang ylang, lemon grass (hint limonu?), muskat, zerdeçal, biber ve adını hatırlamadığım türlü meyve gördük.


 Papaya'dan yapılan gongo diye bir içki varmış, çok güçlü. İçen kafa olup yalpalıyormuş filan. Onu uzun uzun övdü rehber; ama içme fırsatımız olmadı. Ayrıca Zanzibarlı genç kadınlar gece dışarı çıkarken filan, iki kadeh şarap içip "rahatlamak" yerine, muskat rendesi yermiş, kadınlar için afrodizyakmış. Abartılı bir kapalı çarşı esnafı kıvamındaydı rehber; ama eğlenceliydi işte.

rehberin azimle bana yedirmek istediği muskat
Baharatın kralı karanfil, kraliçesi de tarçın. Karanfilin hikmeti ticaretinin bi zamanlar çok kârlı oluşundan geliyor; ama esas iş tarçında. Kökü, gövdesi, yaprağı, her şeyi kullanılan, her şeye iyi gelen, bir şifalı ağaç. Kökünden bir parça koparıp koklattılar mesela: vicks! ben niyeyse yıllarca nane özlü olduğunu sanmışım, resmen tarçın köküymüş. Baharat kavanozunda görmekle olmuyor tabii, çoğu bitkiyi tanımadık. Aloe vera reçinesi kanamayı durduruyormuş, ylang ylang ayrı bir şahanelik. Bu arada her baharat için ayrı bir yemek tarifi anlattı rehber. bu arada bir yapraktan külah yapıp bana verdi, incelediğimiz her bitkinin "numune"sini burada biriktirdik.

çekirdekler ezilip ruj olarak kullanılıyormuş
Gezinin sonlarına doğru bir genç gelip vanilya ve yasemin aromalı ürünler satmak istedi, biz de sabun aldık. 10 bin şilin, yaklaşık 4 pound. Zanzibar ortalaması için pahalı olabilir; ama amaç zaten çok zor şartlardaki köye gelir sağlamak. Daha sonra 7-8 tane çocuk çıktı karşımıza; hatta bebek, en büyüğü 3 yaşında. üst baş yırtık, toprakla oynamaktan kir içindeler. birinci dünyanın "kirlenmek güzeldir!" suniliği değil, sahiden kirliler. koro halinde "jambooo! karibuu!" dediler. Rehberimiz önce "benim çocuklarım" deyip şaka yaptı (gülmedik), sonra durumu izah etti: özellikle italyan turistler çocukları sevip para veya kalem, oyuncak filan veriyormuş. Çocuklar dilenciliğe alışmışlar, oyun gibi geliyormuş, ailelerin de işine geliyormuş iki üç kuruş kazanmaları. Gayet sakin bi şekilde "İsterseniz fotoğraf çekebilirsiniz?" dedi ki zaten çocuklar beyaz adam gördüğü an "çiçek ol yavrum" denmiş gibi, en sevimli halleriyle gülümsüyordu. Fotoğraf filan çekmedik tabii ki, yürüyüp gittik.

bir hindistan cevizi hikayesi
daha sonra, girişte bize kısa bi selam verip kaybolan üçlüyü gördük. Hindistancevizi zamanıymış. Bir tanesi "bir Zanzibar klasiği" olarak anlattıkları, fotoğrafta da gördüğünüz "ağaçtan meyve toplama gösterisi"ni yaptı. Ağaca tırmanırken türlü akrobatik numaralar, bir de pek neşeli bir şarkı. Şarkının adı Jambo Bwana, swahili dili öğrenmek isterseniz diye şarkı sözlü videosunu koydum. turist marşı gibi bir şey, her yerde çalıyor. Kenya'yı Zanzibar'la değiştirin, tamamdır. sözleri basit, o yüzden dilinize dolanıyor.

taçlar filan.
bu küçük şovdan sonra bize palmiye yapraklarıyla hazırladıkları taçları ve süsleri hediye ettiler. baharat kral ve kraliçesi olarak fazlasıyla havalıydık,  aklınızı almamak için fotoğraf koymuyorum. benim bir çantam, kurbağalı kolyem ve çiçekli tacım vardı. kral da kravat ve taç taktı. verilen bu gazla çıkıştaki baharat satış yerine götürdüler, aldım üç beş bi şiler tabii. tam çıkarken, karanfil görmediğimizi fark ettim. "kralı sona saklıyorum" filan derken resmen unutmuş rehber. şaşkınlığına pek bi gülerek götürdü bizi, muradımıza erdik. Rehberimizle vedalaştık, stone town'a doğru yola çıktık.






2 yorum:

Adsız dedi ki...

Yahu diger fotolar bizden saklanir mi? Koy gitsin yaaaa bu kadar bekliyoruzzzz olmaz ki ama...

deryik dedi ki...

adsız: bu postlarda zaten normalde hiç koymadığım kadar fotoğraf koydum, o kadarı da bana kalsın. :)

Powered by Blogger

eXTReMe Tracker