24 Ağustos 2012 Cuma

genler ve aforizmalar.

yok ya, tutamadım.

şu GDO konusu çok enteresan. Karşı çıkanların ne dediği belli aslında: "X- Y-Z zararları olabilir. olmasa bile, zararsız diyemiyorsunuz ve ben şaibeli bir şey yemek istemiyorum". bu kadar yani. punto. ben, ne idüğü belirsiz bir şey yemek istemiyorum, ülkeye girip düzgün tohumu, düzgün mahsülü bozmasını istemiyorum; çünkü yapabilir. siz "hayır asla yapmaz" diyemiyorsunuz ve bunu da kabul ediyorsunuz. tamam.

GDO destekçilerinin argümanları ise benim en sevdiğim şey; çünkü iktisat 101 veya mantık alıştırması gibi.  Bi kere zaman-mekan, tarih, insan yok. varsayıyoruz ismail. Bu tartışmaları okursanız ilgi çekecek yanı şu, genetik bilimi, biyoloji, flora- fauna vesaire işleri "karşıt" kampın argümanları. destekçiler daha ziyade iktisadi kanıtlar sunuyor. o yüzden, mantık oyunu gibi bir şey, çok eğlenceli. başlayalım:

1) "dünya 7 milyar, giderek artıyoruz ve kaynaklar kıt. aç çocukları düşünün": aklımıza malthus geliyor, ah eski günler. malthus joker bi adam aslında. "nerde çokluk orada bokluk, o zaman şöyle şöyle yapalım!" demek mi istiyosunuz, malthus sizin adamınız. kıyamet günü senaryosu, hepimiz fare gibi ürüyoruz! mesela "zaten çok kalabalık, milyarlarca insan aç, en iyisi en çok doğuran nüfus olan zencileri ve fakirleri hadım edelim!" de dediler bi vakit; malthus mu, malthus. neyse, çürütüverelim:

 a) canım malthus, milyarlarca aç var ve yüzlerce de fazla zengin var. bu bi piramit. bir zenginin kedi maması masrafıyla 4 kişilik aile doyabilir. dağılım eşitsizliği var, kaynak kıtlığı değil. senin çöplerin o kadar çok ki insanlar orada uyuyor.insanlar aç, çünkü sen yutamayacağın lokmayı bile ağzından çıkarmıyosun.
b) canım malthus, milyarlarca insan aç ve sen onları doyurmak için mısır ve soyanın genetiği değiştirip, glikozunu laboratuar ortamında ayırıp, işlenmiş gıdaya mı katacaksın?o işlenmiş gıdaya parası yetse, GDOsuz da alır zaten? hadi diyelim ki sahiden kaynak kıt, GDO'nun mahsül artırma vaadi yok ki. o yeşil devrimdi.
c) canım malthus, pis fakirler aç ve sen onları doyurmak isteyen tok adam olarak, doğalı onlara bıraksan da GDOyu kendin yesen? olmaz di mi? çünkü senin paran var. çünkü bu serbest piyasada, arzı daha da azalacağı için fiyatı artacak doğal gıda (organik değil bakınız) da senin hakkın, doğal olarak; çünkü paran var.onun yok, pis fakir; ama sen zengin beyaz adam olarak ona en azından 1TL karşılığı plastikburger sağlıyosun, öpsün elini.
d) aç çocuklar nasıl aç kaldı, onu da düşünelim mi? bu açlık durumu t=1 zamanı olsun. sen malthus ve ben ve o aç çocuk, t=0 iken aynı sofrada değildik zaten. o aç çocuk yer sofrasında, kendi tarlasının mahsülünü 5 kardeşine pay ediyodu muhtemelen. sonra malthus, sen doymadın. kallavi sofran yetmedi sana. onun tarlasına girip, onun yemeyeceği, yiyemeyeceği şeyler ektin malthuscuğum. tarlasını senin için ekti biçti, sırf sen ye diye, ye ki iki kuruş ver diye. o iki kuruşla gidip kendine yemek aldı malthus, canım malthus. sana sattıkları iki kuruştan daha kıymetliydi.

2) "genetiği değişmemiş ne var ki? hepimiz zaman zaman GDO'yuz":  bu heralde bilimsele en yakın argüman. başlıca dayanaklarını söyleyeyim hemen: "atalarımız tarım yapmaya başladı ve biz doğanın genetiğini değiştirdik. aynı buğdayı yemiyoruz, yabani buğday tarımla evcilleşti. yani tarım bile genetik değişim sürecidir icabında". başka biri de şu: "havuç turuncu muydu sanıyosun? turuncu olması da genetik müdahaleden, aslında mordu/ beyazdı; ama şimdi turuncu bilip yiyosun işte". bunların bi kardeşi de "oranın üzümünü ıslah yoluyla burada yetiştirdik, demek ki GDO" imiş, bugün öğrendim.
tabii bunları söylerken, GDO nedir bilmemek, pek enteresan. oysa bilmek zor değil. iyi ki vikipedi var da aynı bazallıkta yanıt verebiliyoruz: "genetiği değiştirilmiş organizma, genetiği genetik mühendislik yöntemleriyle değiştirilmiş organizmadır. farklı DNA molekülleri tek bir molekülde birleştirilerek yeni gen yaratılır. Daha sonra bu yeni gen organizmaya aktarılır ve böylece GDO oluşur". kabaca bu yani. evrim- mutasyon- adaptasyon farklarına girmiyorum bile.

ıslah denen yöntemdeki çaprazlamanın, "engineered" bir genle aynı olmadığını izahla uğraşmayacağım. sadece şunu söyleyeyim: kutup ayısıyla domates ıslah edemezsiniz; ama kutup ayısının genini domatese yerleştirebilirsiniz. utanmasalar aşılama yöntemini de GDO yapacaklar ve hatta belki insanlar da GDO'dur, boşuna mı evrim geçirdik?

buğdayı izah edeyim: on binyıllar içinde gerçekleşen bir değişim. anthropomutasyon mu öyle bi de adı vardı bunun, insan kaynaklı olduğu için: ama insan eliyle değil. o kendi değişime uğradı yani. kutup ayısı geni vermedik kendisine. havuç da hala havuç, mor ve beyaz formları da hala duruyor. mor ve sarı menekşeyi yan yana ekerseniz çizgili menekşeniz olabilir. bu da GDO değil.

3) "Hayır yani, açlığa çözümün ne anlamadım? Organik sanki ucuz! senin paran var tabii konuşuyosun! İnsanlara seçme hakkı ver!": Ah bu en sevdiğim. akla hemen su-pırlanta teorisi geliyor. şöyle: "su daha hayati olduğu halde, pırlanta neden daha kıymetli?" cevabı da burda: çünkü su daha bol, pırlanta daha kıt bir kaynak. bakınız böyle iktisat 101 anılarımızı tazeliyoruz, bi sebebi var.

Evet, organik gıda pahalı. Doğal gıda biraz daha ucuz; ama etiketleme sorunu bol. Peki neden? çünkü sera ürünü, hormonlu, ilaçlı gıda daha çok ve yaygın. Şimdi rica ederim, ben çıkıp da pırlantaları artırmayı öneriyorsam, bunu zengin olduğum için mi yapıyorum, yoksa herkes pırlanta takabilsin diye mi? Sen çıkıp da kendi yemeyeceğin gıdayı "su" kadar elzem ilan ediyorsan adama sormazlar mı, sen niye içmiyosun? Bu argüman iktisadi olarak maalesef tutmuyor. Madem organik/ doğal olanın pahalı olması asabını bozuyor, yaygınlaştırıp arzı artırırsan fiyatı düşer. arzı artırma kısmı da imkansız değil; tarım arazilerini ve kaynaklarını GDO kolaycılığına ayırmadığın sürece tabii.

4) "GDOlu ürünü canavar zanneden bilim düşmanı, duygusal cahiller! İzin verin sizi kurtarayım.": burada iktisadın "rasyonel birey" varsayımını alıyoruz, tarih derslerindeki "white men's burden" ile karıştırıyoruz. Az önce diyoduk ki insanlar aka fakirler seçme hakkına sahip olmalı ve GDO bi seçenek olmalı. onlar en mantıklı şekilde zaten karar verirler. o kadar istemiyosa yemez, yeter ki serbest piyasaya ot tıkama; sonuçta rasyonel insanlarız. E peki canım şimdi ben niye aynı rasyonel birey olamadım? Rasyonel bireyin rasyosu, bilgiye erişimle ilgili. niye GDOlu ürünü canavar sanayım, bilim düşmanlığı nerden? Sen bana tüm bilgiyi verdin, hepimiz pek rasyonel rasyonel okuduk, ben itiraz ettim sadece. Fakir itiraz etmeyip yedi, o rasyonel. Ben itiraz ettim demek ki rasyonel değilim, öyle mi?

Bi de senin bu kurtarıcı haller nereden kuzum? bi beni kurtarıyosun bi fakirleri, sen de bizim gibi ölümlü, rasyonel bir birey değil misin? yoksa farkın ne? bilim sana mı özel? neyi daha fazla biliyorsun? bizle niye paylaşmıyosun? ah yoksa aramızda sınıflar ve farklar mı var? bilgi bol da erişim mi sınırlı? Gıda gibi sanki, kulağa öyle geldi ama bilemiycem.

ayh neyse içim bayıldı. devam edemiycem. zavallı iktisat.

"afrikadaki açlar" diyenlere sorarım, siz oradaki tarımdan haberdar mısınız? yılda kaç ton pamuk ve kahve yetişiyor farkında mısınız? siz afrikayı çöl filan mı sanıyosunuz? başbakanla tura çıkmaya benzemez. tarım arazilerinde tek tip cash crop yetiştirilsin diye teşvik verilen ülkeler, kendilerini doyuracak gıda ürünlerini yetiştiremiyor o topraklarda. toprakları aşırı ilaç ve gübreleme yüzünden fakirleşti. GDOlu ürün denemelerinizi orada yaptınız. Afrika'yı da geç. Koskoca meksika yıllarca yemediği tahılları yetiştirdi sizler için. Hindistan'da su savaşları çıktı. Oradaki açlardan memnundunuz gerçi, GDO deneme tarlanızı süren açlar olduğu sürece açlıklarıyla ilgilenmediniz. Hem önce "Afrika" dediğiniz koca kıtadaki ülkelerin yarısını sayabilin bari. en azından. ödevinizi yapın; çünkü bambaşka iklim ve coğrafyalar var o kıtada. sanki umrunuzda ya! sanki umrunuzda! sizin için arada bi ajitasyon yapmak için kullanılan aç çocuk deposundan başka ne ki afrika?

viktorya gölü, kocaman. içindeki balıklar gitti, tek tip bi balık yetişiyor. o balık da fileto yapılıp avrupaya gönderiliyor, çok aç çünkü avrupa. balığın kılçığıysa tesisten alınıp halka satılıyor. evet balık kılçığı, kafası. birbirlerini ezercesine kapışıyolar, suyuna çorba yaparsa ne âlâ. Afrika aç; çünkü önündeki tabağı Avrupa yiyor. yemek bile değil, oradan aldıktan sonra, bi bakıyo ki raf ömrü dolmuş, tabağındakini bitirememiş veya bıkbık: çöpe atıyor. Balık filetosunun binlerce mil yol gitmesi normal çünkü. mesela avrupa kıtası dünya ortalamasının 2 katı mı ne deniz ürünü tüketiyor. ispanya ise avrupa ortalamasının 2 katı, öyle bir şey. kamboçyadaki, perudaki balık çiftlikleri ispanyaya çalışıyor. aman yesin, aman doysun espanya. yiyemedi mi? atsın nolacak? yeter ki her gün rafta aynı ambalajla durabilsin. yeter ki olsun raflarda. filetonun kılçığını bağışlıyoruz ya! perudaki balık çiftliklerindeki küçük balık stoğunun okyanuslarda küçük balık bırakmayışı ve büyük balık stoğunun hızla erimesi kimin umrunda?

devam edeyim mi? o batı arada bi içlenip doğaya acıdı diye, bioyakıtlar türedi. bioyakıt denen şey normal mazota en fazla %10 oranında bitkisel yağ karıştırmaktan ibaret. o yağ da genelde soya, palmiye vb bitkilerden geliyor. endonezyanın diktatörlük döneminde binlerce hektar verimli arazi bu bioyakıt için gerekli bitkilerin tarımına ayrıldı, hepsi fabrikalarda yağ, arabalarda benzin oldu. sonuç? tarım yapıp doyan halk aç kaldı. direnenler işkencelerden geçti, insanlar kaybedildi. dikta rejimi köşeyi döndü.ama bioyakıtlar "yeşillik! çevrecilik!" diye pazarlandı ve alıcı ısrarla var. ay ben bu aynı şeyleri kaçıncı kez yazıyorum acaba?!

toprak, arkadaşım, politik bir şeydir. gıda da öyle. şu gezegenin en eski politik davasıdır bu ikisi. ama yok öyle değilmiş! bir takım bilimsever rasyonel bireylerin afrikadaki açlara acımasından ibaretmiş olay. ben de monako prensesiyim.




*

toprağın bereketine güvenmemeyi anlarım, ben insanoğlunun bu kendine güvenine şaşıyorum. gübreyi, ilacı basıp kuruttuğun toprakta DAHİ büyüyebilen ucube bi tohum yapmakla gurur duyuyorsun. senden önce, o toprakta susuz tarım yapmak mümkündü oysa. aklına gelir miydi? bi rahat bıraksan, nefes alsa, herkesi doyurabilir. bu ağaçlara sarılan romantik bebelik değil, sahiden. az tüketmeyi, az yemeyi becermen lazım. bioyakıt için birilerinin hayatını kaydırmak yerine, araba almamayı becermen lazım.

ha tabii bunu deyince, a) bilim karşıtı b)şehir hayatı karşıtı filan oluyosun. çünkü bugün de tespit ettik, bilim illa GDO'nun yanındadır; başka bilim yoktur. GDO'ya karşıysan genetik araştırmalara da karşısın. Atom bombasına, nükleere karşıysan, evinde elektrikli alet de kullanma arkadaşım! Böyle yani, soğan acıdır, hayat da acıdır, hayat bir soğandır!

toprağı, yaşamı, tohumu tekelleştirenler bilimi, bilgiyi, araştırmayı sana bana bırakacak değiller ya. onlar da tekellerinde. mesele tekellere karşı çıkmak. en komik yanı da şu: piyasacı olan siz değil miydiniz kuşum? niye bu tekellere destek veriyorsunuz? hani nerde rasyonelliğiniz sizin? ironinizi yerim.

içim şişmese, organik- doğal-etik-yerel ayrımlarına filan da giricem de siz bi zahmet araştırın bulun. inek sidiği de organik, yüze sürüyolar şifa için hindistanda. keza bazı mantarlar da çok organik, yiyosun uçuyosun. neyse yani, bi şi organik diye tapacak değilim, onu anlatmak istedim. benim derdim, o şeyin bitki olduğundan emin olabilmek. içine kutup ayısı kaçmış bitki değil.

1 yorum:

Adsız dedi ki...

İnsan bilinclendikce her sey daha fazla batiyor bugun sabah haber kanallarindan birinde bu konuyla ilgili bir arastirma izledim aslinda bu gdo dedigimiz hadise cok cok uzun zamanlardan beri yapiliyormus tum koyluler yapiyor ayrica hepsinin bahcesini geziyorlar ve hepsi ilac kullaniyor ilac kullanmasa atiyorum 100 urunden sadece 10 ve ya 15 urun anca yenicek durumda oluyor o da zaten bizim degil koylunun yani ciftcinin midesine gitmis oluyormus ama degisen suymus sebzede bizim bildigimizden de once gdo falan varmis ama meyvede yokmus maalesef artik onlara da bulasmis durumda program biterken soyle bi sey denildi " emin olmadiginiz hic bir urune bosuna fazla para odemeyin" buyur burdan yak...
Nube...

Powered by Blogger

eXTReMe Tracker