victoria park |
oyuncak |
aslında ev hayatı dev bir atalet. düzenli koşu hevesim 3. haftanın sonunda iki morarmış tırnak ve 10 yıl sonra yeniden deli gibi ağrıyan diz ile sonlandı. dizim o kadar belalı ki zorlayamadım. belki de tam o aşamada rocky olmam gerekirdi; ama cık, olmadım. zaten "koşuyorum" dediğim herkes pek bir dehşete kapılıyodu (divad hariç bak, o sessiz destek). koşmak yerine yürüyorum, daha benlik.
Bu arada St.Paul's'e gittim nihayet. Hep bi aksilik oluyodu. Gittiğimde bilet satışındaki tonton amca vergi ödeyip ödemediğimi sordu. iş bulunca ödeyeceğimi söyledim. pek güldü, yakında bulmamı diledi, bi de "işlerin benden çok torunlarım için zorlaşması beni üzüyo" dedi. üzülme sen amca ya. gülümsedik karşılıklı işte. Sonra yükseklik korkuma tutunup en tepedeki golden gallery'e kadar çıktım. Çıkmak pek sorun değil zaten; sorunsuz inebildim de. 528 basamaktı galiba.
"sahiden çıkabildim" adlı eser. |
şunları kraliçeye getirin |
ortaya karışık greenwich |
müzenin bi diğer güzelliği de, ufak da olsa bir "çevre" bölümünün olması. yani deniz, okyanus tarihten, mavi sulardan ibaret değil bu müzede, aksine tam da bugünle ilgili. onlarca atık, gerçekleşen tanker kazaları, geridönüşüm vs her konuda kısa kısa bilgi vardı. yeterli mi? belki değil; ama daha büyük olsa fazla didaktik olabilirdi. bence hem yetişkinlere hem çocuklara fazla ders gibi gelen bir konuyu gayet renkli anlatmışlar. o yüzden ellerine sağlık.
sonra deniz harp okulu bahçesine kurulan ekranda, canlı müzik eşliğinde biraz maç seyrettik ve eve dönüş. greenwich'e bir daha gidip, kalabalıksız, sakince gezmek istiyorum. hatta bu sefer şu nehir-taksi kılıklı motorlarla gitsek keşke.
victoria & albert museum'da henüz bitiremediğim yerler vardı, geçen gün bir daha gittim. yine bitmedi; ama az kaldı. kocamansın V&A ve en güzel müze mağazası senin. müzeyi gezerken her bölümde 1-2 tane "lütfen dokunun" köşesi oluyor. oradaki bir malzemeyi veya bir stili daha iyi anlamanız için, mermer, granit, taş oyma vs. parçalar var. hem çocuklar, hem dokunmatik yetişkinler hem de görme engelliler için; çünkü breille alfabesiyle açıklama da var. ayrıca yine çocuklar için olduğunu düşündüğüm ama hep yetişkinlerle dolu olan keşif odaları var: mesela bilgisayarda kendi armanı tasarlıyosun, püritenlerin yaka fırfırını veya şövalyelerin eldivenini deniyorsun. müzeden ayrı bir "çocuk odası" değil bu, bölümler arasında geçerken uğranıyor ve bence böyle çok güzel olmuş.
V&A seçmecesi |
neyse, bu iki hafta sonunu britanya turuna çevirdik. bugün nottingham yolları, rehberimiz ersinciğimin doğumgünü kutlamaları. haftaya da nihayet edinburgh, festivaldeki bir oyuna bilet aldık, bir de galeriler, kale filan derken yaşasın bank holiday.
bundan başka... yıllardır görmediğim ve benden pek hazzetmediğini düşündüğüm güney afrikalı arkadaşım (arkadaş? tanıdık?) şehre geliyormuş ve görüşmek istiyormuş. belki de yıllardır görmediği için benden hazzetmeye başlamıştır veya ben o yüzüme gülüp arkamdan konuşma halini fazla ciddiye almışım, arkadaşlık böyle bir şey de olabiliyomuş. belki o iyidir de etraf kötüdür, zaman pistir. bilmiyorum. tanıdık işte. görüşmeyecek kadar ciddiye almıyorum galiba, 4 yıl olmuş, zaman aşımı. neden olmasın ki?
*
ailemi özlüyorum. şunca yılın talimi sebebiyle özleme eşiğim yüksektir; ama sahiden özlüyorum. kardeşimi 7 aydır görmedim ve tahminen en az bi 3-4 ay daha göremeyeceğim. fazla. bu arada saç modeli 3 kez değişti. şimdi hepsi birden tatilde ve ben orada değilim. kocam da kendi ailesini özlüyormuş, dün itiraf etti. şu vize uzatma işlemleri bi an önce halledilse, uçak bileti de alabilsek, ne güzel olacak.
1 yorum:
Ve sen bütün bunları yaparken, her an, her dakika ne yaptığımı, nasıl yaptığımı takip ettin, dinledin, destek verdin.
Öyle mesafeler ötesi bir dostluğun var ki, dünyanın neresinde olduğunun sahiden önemi olmadığını biliyorum.
Yorum Gönder