18 Ocak 2011 Salı

18 buçuktan 19.

eldiven demişken, gilda.
eldiven ve güneş gözlüğü, yetişkinlik alameti sayılan şeyler benim için. az buçuk kalitelisine para bayıldığınızda, bunlara sahip çıkabilme becerisi mühim şey. 10 liralık yün eldivenin kaybolması son derece doğalken (bir diğeri için bkz. zamanla çiftini kaybeden, yalnızlaşan çoraplar ve konuyla ilgili seinfeld bölümü), deri olur, deri görünümlü olur bi şi, bi şi : o elinizi yumuşacık kavrayan, şık şıkırdım eldiven kaybolduğunda, arkanıza bakmadan unutabildiğinizde hep aynı şey:
indirimli akbil yaşım geçti; ama hala eldiven kaybediyorum.

bunu, biricik bir arkadaşımın bana hediye ettiği eldiveni ikinci takışımda takside unuttuğum için yazıyorum. unutmuştum demek daha doğru, geçen yıl. bu yıl aynı firma, aynı eldiveni yeniden satışa çıkarmış. almak için kasa kuyruğuna bile girdim; ama resmen "kimi kandırıyosun len! kaybettin işte, kaybettin! aynısı olamiycak!" sesini duydum, kendimi bi güzel cezalandırıp eldiveni almadan çıktım. yazınca saçma geliyor ama böyle böyle eldiven kaybetmemeyi öğreniciim blog. ankara ayazında parmak uçlarım dondu, o başka.

ankaranın ilgili tuhaf bi şekilde özlenen bi sanırım soğuğu. istanbul'da insanı faranjit eden lodos fırtınası varsa, ankarada da soluk borunuzdaki nefesi bile donduran bi ayaz vardır. istanbul gecesi serinlerken, ankara gecesi buz tutar. niyeyse ankarada gece dışarı çıkınca "hahh şşööölle, bi soğusun, bi üşüyelim, gece olduğunu anlayalım" derken buldum kendimi - ki ben çok çabuk üşürüm. yine de işte, şöyle bir titreyip kendinize gelmek için - ankara ayazı. istanbulun gri-laci hallerini sevsem de, buzdolabı ışığı gibi her daim güneşli ankara ayazı da iyidir efendim. yegane ankara güzellememsi bi şeyim bu da.

*
18 ocak, 19 öncesi - hrant dünü.
birçok kişi için böyle.

"neden hrant, başka bir sürü öldürülen insan varken?" diyenler var, oldu, olacak. ben sembollerden korkmam. adam yemezler. hrant dink, olmak istediği ve istemediği her şeyin topluca bir sembolüydü. her gün bir gazetecinin öldürüldüğü günlerden akılda abdi ipekçi daha bir  kalmışsa örneğin, 90ların acısı uğur mumcuysa, 2000lerin acısı da hrant olacak.

diğerlerinden daha üstün oldukları için değil, daha çok/ daha acılı öldükleri için değil. çok daha basit bir sebeple: çünkü bazen bu kadar çok acıyı hatırlamak için, dosya zipler gibi, sıkıştırmak gerekiyor. şunca adaletsiz yıl geçip giderken, "hrant" tek başına yeni bir anlamı olan bir kelime halini alıyor bence. belki sözlüğe girer ileride, kimbilir? hrant dendiğinde hissedilen acıların, yıllar, ömürler ve karanlık katiller dolusu olduğunu belki anlar başkaları da? ben en çok ece temelkuranı okuduğumda hissetmiştim, hrant diye bir kelime/ kavram oluştuğunu, bugün o yazı yine karşıma çıktı. fazla mı duygusal yazılmış? olsun, ne var? birçok arkadaşım, burnunun ucundaki kırmızılık kadar üzgün, yumruğunu sıkarak konuşacak kadar kızgın, her yıl her yalanı azimle, yeminle takip edecek kadar kararlı. işte tüm bu hislerinin karşılığı da tek bir kelimede vücut buluyor ve bence bunda bi tuhaflık yok. "seçici duyarlılık"la suçlayanlardaki duyarsızlık bence çok daha tuhaf.

kitaplar dolusu üçkağıtla salak yerine konduğumuz anlatılırken, cinayetlerin iğne oyası kadar özenli işlendiği yazıp çizilirken, "ermeni/hrant olma" sloganına takılıp giden bir medyamız var. bu takılmalar bana hep küfür niyetine atılan "ermeni dölü apo" manşetlerini hatırlatıyor. hatta konunun devamında "cumhurbaşkanı ermeni mi?- nınınınıınnnn!" / "ay yok valla değilim!" krizi filan da yaşanmıştı. tahminimce aynı medya, martin luther king "i have a dream" dediğinde "aa yanlış yanlış! rüyaların tersi çıkar işteee!" filan diye didiklerdi. ayh anlatamıyorum.

sembollerden korkmamak lazım, sloganların sembolleşmesinden de. bence nasıl "hrant" diye bir kelime girdiyse dilimize, "hepimiz ermeniyiz" de 2 kelimeden öte bir şey (hala açıklanmaya muhtaç olması bile 2 kelimeden ötesini gösteriyor).bu, eli silahlı, başı bereli, kalemi rütbelilere karşı yüz bin kişinin, "gelin buyrun, hedefiniz olmaktan korkmuyorum" cüretiydi. bu, cinayet sonrasında insanların agos'un önünde toplanma içgüdüsüydü. gelin buyrun: kimi, hangi bir cüretle ve niye gündüz vakti ensesinden vuruyorsanız, onun yanındayım ben de, ondanım, oyum. hadi buyrun: 5-10 değil, 100 biniz, yerseniz! bu, acıdan doğan bir gövde gösterisiydi. ben öyle gördüm hep. hoşunuza gider, gitmez bilemem: sessizdi, güçlüydü ve içtendi. tankın önünde alışveriş poşetleriyle dikilmeye yakın bir şeydi. anlatamıyorum: "yeter!"di.

bu sloganın anlaşılmaması benim için çok muamma bir durum. ne bileyim, "kara murat benim!" repliğini de, niye söylendiğini de herkes ezbere bilirken, "hepimiz hrantız"ı anlayamamak veya çarpıtmak tamamen medyanın işini bilirliği: sünnetsizleerrr! hatta bir tanesi çıkıp da "yahu hrant erkekti, kadınlar nasıl hrant oluyor?" desin diye de bekledim ben, tüh o kadarını atlamışlar.
ne olduğunu anlayıp da tercih etmemek başka bir şey, pek çözemesem de, onu es geçiyorum. benim bahsettiğim 4 yıldır medyada görülen, hem iktidar hem de muhalefetçe verilen "aa ne dedi ne dediii!" tepkisi. bu zaten tam da... ayh neyse.

annemle kahvaltı ederken uzun uzun kahvesine bakıp konuyu çok güzel özetledi:
"televizyonu açarsın, biri içinden gelen coşkuyla bir şeyler anlatıyordur, yanında da tek kaşı havada laf yetiştirenler vardır. adını bile bilmeden 10 saniye içinde hah dersin, 'ben bu adama inanırım, güvenirim, çünkü dürüstlük yüzünden akıyor.' hrant dink öyle bir adamdı. 10 saniyede güveneceğin kadar içtendi. dayanamadılar". cam gibi, su gibi.

netice: 4 yıldır vicdan yok, adalet yok, yargı yok, yüzleri yok. hrant yok.
heveslilerden geleceği belli soruyu bekletmeden alalım:
- önceden var mıydı sanki?
- di mi? peh biz cahillere.
önceden de yoktu monşer ve siz bu bariz gerçekle biraz fazla barışıktınız.

istek üzerine: editlegelen.

1 yorum:

mermaid dedi ki...

her on yıla damgasını vuracak acılarımız var. senin defne'ye yazdığın mektupta "acaba ben 14 yaşımdayken kim öldürülmüştü..." diye zihninden geçirdiğin anı anımsıyorum hep. bu yazına, o yazının linkini de ekler misin? televizyonunu yeni açan seyirciler için.

Powered by Blogger

eXTReMe Tracker