30 Ocak 2011 Pazar

buvebenz

ev kuşluğu, hu kuşluğu.
haliyle, iç karartma tesisleri:

festus okey'in kimliği HALA belirlenemediği gibi, müdahillik taleplerini reddeden bir mahkeme mevcut. hani başka şeyler olup biterken, gözden kaçması çok muhtemel bir dava bu belki; ama bence yılmadan, göz ayırmadan izlemek lazım. akademisyenlere, gazetecilere soruşturma başlatılmış durumda. mahkeme size "yok canım, siz taraf filan olamazsınız" diyor. matruşka gibi. davanın özü bir kenara, içinden çıkan kat kat saçmalıklar yüzünden izlemek lazım.

hrant dink'le ilgili kitap yazıyorsunuz, birisi ofisinize kalaşnikof mermisi ve beyaz bere içeren bi paket gönderiyor. yıldırmak denen şey, tam da bu. mesajı net, arkası güçlü adamların, alay etme cüreti. tiksinmek, kolay bir his. dayanışma, destek, çok daha zor. tiksinen insan ister istemez uzaklaşıyor. bu haberi okurken, o tehdit edenlerden tiksindiğiniz an, haberin devamını okumayabilirsiniz. velakin mideniz az daha güçlü olmalı ki destek verebilmeniz mümkün olsun. maalesef, tiksinmenin yetmediği konular bunlar.

"Yollar yapıldı, köprüler kuruldu/ Davalar görüldü, sular duruldu/ Karşı gelenlerin hepsi vuruldu/ Tunceli'dir artık adı Dersimin" - bu dizeler, 1939'dan kalma. yol ve köprü gibi "kalkınmacı" hamleler ile birlikte anılan "hepsi vuruldu" cümlesi, kendini aklama derdinde. dersim'in tunceli oluşunun haklı (!) sebeplerini de "davaların görülmesiyle durulan sular" açıklıyor. daha kısa ve öz anlatılabilir miydi? hayır. Jandarma Genel Komutanlığı Matbaası'nca basılmış böylesi bir matbuat mevcutken ve adı "destan"ken, cevap hayır. bazı şeylere itiraz etmek anlaşılabilir; ama yok saymak sahiden terbiyesizlik. meraksızlık da öyle, tuhaf bir şey. neyse, açıp okuduğumda belki üj-bej satır daha çok yazar olurum. bilmemek değil merak etmemek ayıp.

yaklaşık 1-2 senedir filan, her sabah avaaz. bu bile kolaycılık, ama ünlü bir türk büyüğünün dediği gibi, "bir sıfırdan büyüktür". tabii kendisine dönüp de "bir dediğin beşten küçüktür" demiyoruz, bu laftan etkileniyoruz. mail adresi desteği, neticede "on yüz milyör kişi destek oluyör" cümlesindeki damla olmak için. hani bi yerden sonra, o sayıdan etkilenmesi gereken yetkililer heralde "hmm bu sabah kaç kişi neye tepkili acaba?" diye günlük raporları okuyo olabilir, olsun varsın.
bu mail/ imza desteği işiyle sevgi-nefret ilişkim var; ama sanırım "imzayı attım, yük üstümden kalktı" rahatlaması olmuyorsa, sorun yok. gibi gibi. çünkü o imza aslında yükü sırtlanmaya gönüllü olduğunuzun imzasıdır, boş vakitlerde hobi niyetine vicdancılık değil. haliyle, çikolata firmalarının fildişi sahillerinden tedariğine karşı çıktıysanız az önce, bi zahmet nedenini bilmek ve sonucunu takip etmek gerekir. bu ve benzeri.

ayh neyse. pek bana göre değil; ama bu ara "buyrun burda okunmuşu var" tipi gazete notları havamda değilim, üzgünüm. eminim eksikliğini duyacaksınız, diğ miğ? özleşelim.

*
ev kuşluğunun doğal bi sonucu da şüphesiz ki şampiyonların pazar kahvaltısıdır.
sabahlığım, 50-55 yaşında filan. kendisini sahiden çok seviyorum.
bugün kahve içicem ben. sütlü bi kahve, biraz da fridalı. hadi bakalım!

Hiç yorum yok:

Powered by Blogger

eXTReMe Tracker