30 Ocak 2011 Pazar

i eat my marimbas

soğukta dışarı çıkmak hep zor; ama ev aşırı sıcak olduğundan, ne kadar sıcak olduğunu tayin edemiyorum ve iyice zorlaşıyor. çıktım velakin. bugünün "soğuk pazar günü" olduğunu nerden anlıyoruz? 1 günde 2 post. yes. soğuk havada dışarı çıkarken hırslanıyorum. hollandadan kalma bi azimle, "ne var len, bi bana mı soğuksun, senin yüzünden eve mi kapanıcam" diye havayla kavga ediyorum. burnum donuyor, hırsım geçiyor. ama yine de yılmamak iyi yoksa kış uykusu eşiğinde geçiyor günler.

sütlü sütlü buluştuk efendim, pek bi güzel oldu.
önce rivera çifti. daha önceki girişimimde odakuleye kadar uzanan bi kuyruk görüp ve hatta kuyruğa girme gafletinde bulunup, sonra "halkımın fridası gelmiş" teşhisiyle geri dönmüştüm. bir pazar gününe yaraşır bir ekip vardı. öncelikle : sergi sadece 1 kat. heyecan yapmayınız. toplam 30 parça varsa, hepsinin önünde yine 30 kişilik bi facebook timi vardı. daha önce arkeoloji müzesindeki mermer heykelleri tacizle ağlatan bu kitle, "çek çek çek, maymunlu çek, karpuzlu çek" aşkıyla, cep telefonuyla çekilince iyice bi güzelleşen pozlar veriyodu. şüphesiz ki frida tüm o tabloyu yüzde 40'ını sizin cüsseniz kapatsın diye yaptı. içerdeki yığılmanın, tüm o kalabalığın sebebi buymuş efendim. halkımın fridası gelmiş, profiline koyacak.

nerden nasıl oldu bilemiyorum, yolda sokakta karşımıza çıkan abuk kostümlü maskotlarla poz verme hevesinden, bugüne bugün frida portresiyle poz vermeye terfi ettik. tabloyu çekse, o da değil. kendi önüne geçiyor. başta bu fotoğraflarla sanatsever bir imaj oluşturmak, böylece karşı cinsi etkilemek gibi bi amaçları olduğunu düşünmüştüm. hayır. bu fotoğrafı çekenler genelde çift halinde geziyor. "sevgılııaaım, sen benı çek ben senıııaa!" diyen iki kere kikiler. st.petersburg meydanında karnaval fonunda aşk.

tam bu sebeple müzeler için önerim bir photo booth. yeşil perde önünde türlü çeşitli şebeklik yapıyoruz, fonda ise istediğimiz bi tablo oluyor. beğendiğimiz foto cebimize/ mailimize filan yollanıyor. böylece sahiden sergiyi gezmeye gelmiş olanlar ile feysbukçular ayrışıyor. bence süper bi proje, hem iyi de iş yapar. ne var, fotoğrafların tanesi 25 kuruş olsa, umumi tuvalet gibi işler yemin ederim. 

sonra tünel, sonra sıcak çikolata, sonra sohbet. sonra sonra, kar yağacak gibi bi şi.
amma söylendim yahu müzedekilere. onlar da can, blog. foto-can.

*
benim yarın, kesinlikle ilgimi çekmeyen bi şiyle bayaa bi ilgileniyomuş gibi yapmam lazım. hani bi laf vardır ya, "günahım kadar sevmem" diye. aynen öyle. ama mış gibi yapmam lazım- kendime rağmen ve diğer şeyler.

youtube'daki vevo istilası nedir? 2 sene girmedik, hale bak. neyse, oblivion kelimesiyle yaşadığım aşkın haklı sebeplerinden biri de macy gray şarkısıdır. haspam bi klip çekmeyi çok gördüyse de ben severim, seveceğim.

ben bi zaman ikinehirhanımdan duymuştum, nezih kitabevi metis ajandalarını satmayı durdurmuş, bu da ilgili haber. bi de beyanat filan. neyse, o ajanda bende var. evire çevire baktım, nezih olmayan ne görülmüş, hala anlayamadım. satmayın efendim, aman diyeyim hep böyle korkun. bir arpa boyu yol alırız filan, aman. ama böyle belli ediverin renginizi ki biz de bilelim, semtinize uğramayalım. şeytan diyor git nezih'e, "pardon, metis ajanda var mı?" diye sor defalarca. peh size yahu.
*
bunun dışında skype'la dünya turu, iyi haberler, ışığa bakmalar, falan filan.
koşa lolacım, koş. hızlı hızlı koş.

bi de ben odamı seviyorum. koza gibi.
fotoğrafını filan koyuyorum hatta, evet. biraz yalnız, ama koza gibi. iyi gelen bi şi oda. üstelik perili.

5 yorum:

Mz dedi ki...

Nezih artik dergi de satmiyormus galiba. Bana National Geographic almaya calisip basaramayanlarin yalancisiyim. Sanirim eskisi kadar nezih degiller artik.

hep dedi ki...

üffhhhh! içim sıkılıyor Deryik. içim sıkılıyor çoğu zaman, gün gün içim sıkılıyor, dem dem içim sıkılıyor. ağzına yüreğine sağlık demiş miydim ben sana daha önce hiç;)dedim, yine derim.
iyi ki odanın fotoğrafını paylaşmışsın, o biraz içimi açtı. Yatakta okuma işi için öyle bir lamba uyduramadım gitti, çok hoş.
sevgiler

jelatin dedi ki...

sevgili hep, ben deryik. şaka şaka ! ben jelatin; ama yıllarca "yatakta okuma işi için bi' lamba uyduramadım gitti" diyen bir insan olduğum için bu cevabı yazma hakkını elimde saklı tutuyorum.

lütfen ikea'ya git. çok güzel lambalar var. ah bir bilsen, sadece onu yaktığında nasıl hoş bir ışık oluyor odanın içinde. filan filan. ikea'ya git sevgili hep. ikea'ya git.

ben cidden deryik bu arada.
yok be şaka şaka.

deryik dedi ki...

mz: öcü çıkabilir korkusu. dergi konusunda belki yay-satla anlaşamamışlardır.

hep: deryik'e katılıyorum, ben jelatin. şaka şaka. benimki de ikea, onunki de.

hep dedi ki...

Sevgili Deryikler ve Jelatinler, hepinize çok teşekkür ederim. Aslında Deryikin daha önceki yazılarından tahmin ettim ikeadan almış olabileceğini. Yaşadığım yerde ikea yok ama ikea bulunan şehirlerden birine gider gitmez, taksi şoförüne ikeaya çek diyeceğim:) ikeaya gideceğim. ikeaya gideceğim:)
sevgiler ikinize de.

Powered by Blogger

eXTReMe Tracker