1 Kasım 2007 Perşembe

gaf okumaları

bilmem ki gördünüz mü, bir milletvekili gaflamış. alevilerle satanistleri bir tutmuş, sonra da "ay olur mu hiç tabii ki biliyorum ben onların ne olduğunu, tabii ki bir tutmam, tabii kiiiii!" gibi bi özür dilemiş. şimdi bu adam niye bunu demiş, o kısmı tartışmak aylar sürebilir. zira nüfusunun alevi-sunni oranını bilmeyen bir ülkeyiz. aleviler DE var işte bu topraklarda. zaman zaman kafa göz dalsak da, böyle barış kardeşlik falan gerektiğinde çok seviyoruz onları. hem zaten aleviler hakkında ortalama fikir "çok aydın" olduklarıdır. okuma yazma oranı yüksektir, kadınlar daha eşit muamele görmektedir vs vs. yani hiç alevi tanıdığı olmayanın da baş sallayıp kabul ettiği bir kabul bu, onu demek istiyorum (deryikin yanlış anlaşılmaya dair el kitabı: öyle değiller demiyorum). alevi "iyi bi şi" yani. ama NE olduğunu tam olarak bilmiyoruz. ama iyi bi şi. korkmaya gerek yok... yani hakkında fikir sahibi olmadığımız ama kortuğumuz bir dolu diğer unsur arasında aleviler favorimiz devletçe: hem müslüman hem aydın hem barışçı hem de iyi aşure yapıyolar- daha ne isterik. devam.

şimdi efendim bu sayın milletvekili bunu niye demiş? örnek veriyo efendim. kendisinden alıntı yapıyoruz: "Alevilik Şia'nın bir koludur. Şia mezhebinin diğer kolları da ayrı bütçe isterse ne yapacağız? Bunun sonunun olmadığını söylemek istedim" demiş kendisi. Hemen düzeltelim, hayır satanistiliği bir Şia kolu olarak görmüyo. varsayalım ismail, örnekleyecekken dili sürçtü. neyse, devam. efendim kendisi "bunun sonu yok" buyurmuş. Öncelikle kendisi buna karar verecek mercii değil. her konuda olduğu gibi ilahi meselelerle ilgili de bir bakanlığımız var çok şükür. Fikir belirtiyor. Fikir kısaca şöyle:

herkese hak ettiği hizmeti sunarsak bu işin suyu çıkar.

tabii "sonu yok" denen kısım nedir diye bi analiz analiz düşünüyo insan... diyelim ki bütçe. ah yok siz milletvekilleri nasıl diyo: kaynak. bayılıyorum ben bu kaynak=para denklemine. neyse burdan hareketle bi bakalım, "para talebi"nin mi sonu yok, yoksa "resmi tanınma"nın mı? ikincisi pek kaynak gerektirmiyo zira. burdan bakınca yıllar boyu kabineler alevi ve bektaşi kültürünü çok egzotik, çok doğulu, en bi "islamın barışçı yüzü" olarak kullandı: resmen hümanist islam olarak pazarlandı gerektiğinde: türkiyenin farkıııı bu hoşgörüdüüüürrr.... Mevlananın torunlarıııı..... oysa aynı torunlar her yıl yağlı güreş de tutuyo. neyse. kendine yabancılaştırılmış toplum olarak "anneee bu neee" bile dedik belki. bilmiyoruz. bilgi yok. "kendi hakkında bilgi varme hakkı" diye bi şi varsa eğer, o hakları gasp edilmiş durumda.

anayasa bu tip konularda tam bi el kitabı. ben her vekile öneriririm, hani "devlet yönetimi 101" olabilecek bi şi... nası derler şeker: başucu kitabı. şimdi hani orda din, ırk,mezhep sayıyo ya vekilim... hah, işte o mezhep bu mezhep oluyo. ayıraman yani. yassah. yaa yaa maalesef. ben dedim de dinletemedim, artık yenisi ellerinden öper.

oysa öyle mi ya... vekilime göre sünnilerin mezhebi yok (hanefi, maliki, selefi falan bir ufak detay). yok ı-ıh kalmamış. sünniler bir ebedi bütün. böyle büyük bi mezhep bulutu. Şia mezhebininse böyle ahtopot gibi kolları var, ay hak falan talep ederlerse ya??? Osmanlıdan beri "dini haklar" denince, gayrimüslimler anlaşılıyor... sonra bi de devletim diyo ki "onların inancına TABİİ Kİ saygılıyız". tabii ki. en azından cebella gibi gibi komşu ülkelerin ve Avrupa var her konuyu gayrimüslimlere bağlayan. TABİİ Kİ saygı duyucan yani. misal, yine el kitabımız anayasamızda, azınlık kavramı az buçuk din bazlıdır: Ermeni-Rum-Yahudi üçlemesine karşı "Türk" vardır. 7 farkı bulunuz. Etnik bu farkın dini temeline vurgu tabii ki osmanlının millet sisteminden geliyo; ama buna itiraz çok. misal kürtlerin "müslümanız ama etnik farkımız var" demesi gibi, aleviler de "türk olabilirim ama mezhep farkım var" diyor. ayrıca kürt de olabilir. alevi-kürt durumu devletin başını döndüreceğinden şimdilik atlıyoruz. devam.

dedim ya, nüfusumuz hakkında pek bi bilgimiz yok. bunun teknik kısıtlamaları olabilir, hatta gidip "kardeş sen sunni misin" diye sormanın etik yanlarının da farkındayım... ama insan YOVARLAK sayılar bilir en azından... üniversiteler falan fülün. şöyle bi gugıla sorduğumuzda %30-43 arası bi sayı vermiş alevi nüfus için. vekiller 10 milyon diyo. biz gugıla sorduk, ortalamasını alıyoruz: %37. nüfusunun üçte birden fazlasına "ay ipin ucu kaçar sonraaa" gibi bi saçmalıkla dini hizmet vermiyosun. Ha bunun için bi bakanlık olması ne demektir, o ayrı mesele; ama var. ve burdaki konu vergi öderken gayet egaliter yaklaştığın bu insanların "yol su elektrik"ten fazlasını da alabilmesini sağlamak. din kurumunu bir hizmet haline getirdiysen, hizmete erişimi kısıtlayamazsın. zira vergi ödüyo adam. imamlar maaşlıyken, ilahiyat fakülteleri bissürü bissürüyken- yoo dostum yooo, bu insanları sanki bi müzede sergilenen hoşgörü anıtı haline çeviremezsin. buna karşın "fakültede dede mi yetiştiricez" diyen kendini bilmezler varsa az biraz kendilerinden farklı işleyen sistemlere varolma hakkı vermek nedir, düşünsünler. ak sakallı olur rüyana girer yoksa o dede.

diğer mezheplere gelince... keşke ortaya çıkıp talepte bulunsalar. "ho hooo alevilere, bektaşilere zırnık koklatmıyo Diyanet, bize sıra gelmez" demiyolar mıdır sizce? ayrımcılığın rasyonelize edilmesi kadar kanımı donduran bi şi yok. hani şöyle bi "e ama sebebi o kadar belli ki, uff görmüyo musunuzzz" hali... kan donduran... yok kardeş, baaakk baaak baaak... ı-ıh yıllardır göremoor ben.

"ay hem müslümansa niye camiiye gitmiyooo hıı hııı" cehaletinin tezahürü olan, "mumsöndü oyunu", "kızılbaş" lafları falan... çok eskide kalmadı monşer. çamur at izi kalsın damgalamasından sessizce, acı içinde payını almış bi nüfustan bahsediyoruz. namus namus kuduran bi milletin, kendi ülkesinin üçte birine namussuz dediğini görmezden geliyoruz; yıllarca sapık muamelesi gördüler. yine aynı kesim tarafından gerektiğinde "hadi hadi dön şimdiiii hoop mevlana oll!" şenlikleriyle konser fonu da yapıldı bektaşiler. Mercan Dede taaa Kanadalardan gelip çok etkilendi falan. Ney üflüyo ya, ona her hakkı verdi o ney. yarın öbür gün umarım bu füzyon mutfağı türk popu bi imama yatsı namazı falan da okutur sahnede. ya da pazar ayiniyle every way that i can. nolceekkk yaaau dans gibin işte, hem klise korosuymuş gibi, hani bizdeki hali gibi, şık görünüyo. yahu daha bakınca ibadet görmeyen bir göze hak hukuk nasıl anlatılır? pazar ekinden fırlamış bi cehaletle "bu koreografimde sema kültürünü tanıtmak istedim, işte bakınız sema. tanıdığınıza göre evimize gidebiliriz" hallerinden böööğ bööööğ böööğğğ....

neyse... beni korkutan yanı bu "ya diğerleri de isterse" fobisi. adam açıkça nüfusun üçte birine vermiyoruz yoksa bize kalmiycak diyo. yedik yedik şiştik gayri. başka alanlarda da oluyo mudur acebağ? "ay eşcinselleri tanırsak biseksüelller transseksüeller... bu işin sonu yok" falan... n bileyim, "evli kadını tanırsak bekar/dul da ister" falan...

sonu olmayan neyse... adam "haklarını tanımayı finanse edebildiklerimiz" diye bi şi tanımlamış. parası yoksa tanımıyo. ben mesela desem ona, "para istemiyorum yahu, tanı beni, adam yerine koy yeter, hakkımı ver", ona da yanaşmıyo. o illa nakit hizmet vericek. bi de eğitim tabii. zira hala ortalama bi vatandaşa ulaşım yolu camiiden, diyanet onaylı fetva ve hutbelerden geçiyo. eğitim kurumu olarak camii: o da lazım tabii, "ahlak bilgisi" kısmı; ama sünni ahlak. camiiye gelmiyosa kurt kapsın onu. biz bilemiyciiizz...

sonra nedir işte bi prof tanırsın, "ben alevileri anlamıyorum yalnız, niye diyanet tanısın istiyolar ki? yani diyanete karşı olmalıyız sonuçta" der, böyle saftirik saftirik. oturup kocccaa adama açıklarsın, "hocam şimdi madem öyle bi kurum var, ayrımcılık yapamaz. ya herkesin için olur ya kimse için olmaz" dersin. "hıııı"lar... düşünmemiş resmen bu konuda. ama aynı şahıs "deryik söyle bakalım neyzen nedir" diye sormaya cesaret eder mesela. "ney üfleyen" dediğinizde de sırtınızı pat patlar, "hah aferin, çalan değil üfleyen" diye. zira etkileşimi orda bitiyo. neyzeni biliyo, entellektüel kapasite dolmuş taşıyo. vaoov. CDleri falan da vardır. aay daraldım.


gırrrr.... hala bu milletvekilinin gafını tartışıyoruz. belki bi gün gelir özrünü kabahatinden büyük buluruz. zira benim gözlerim yerinden fırladı, kapanmıyor. adam özür dilerken bize, sana bana ona buna, şunu dedi aslında:

yarın öbür gün, "senin haklarını tanımaya kaynak yok" deyip o hakları gasp edebiliriz, haberin ola.


duyana, anlayana.

2 yorum:

ne yazdı ne yazamadı dedi ki...

oooo deryikcim gene çok sıkı yazmışsın, kalemine sağlık.

deryik dedi ki...

mersi :)

Powered by Blogger

eXTReMe Tracker