4 Kasım 2007 Pazar

reset

öncelikle yüksek müsaadenizle bi

AAAAAAAAAAAAAAAAAYYYYYYYYYY

demek istiyorum.

iç şişmesi halleri.
of çekmiyorum zira civarda yıkılacak dağ bile yok canına yandığım dümdüz hollanda topraklarında, ziyan olur. almanyayı falan vurur, istemedim.

neyse, ben cuma günü falan, başa sardım yine.
hani benim bi hocam daha burda ya, iki ettiler ya, yemin ediyorum şöyle dedi danışmanım:

"sen bize elinde ne varsa yolla biz pazar gecesi viski içer içer okuruz artık".

yani keyiflerine düşkün oldukları için mi yoksa benim durum viski gerektirdiği için mi bilemiyorum... ama ilk kez bi insanın gözünde benim söylediklerime bağlı olarak endişe-panik-karmaşa-kayboluş-... vb duyguları bi arada gördüm. yani ben konuşurken "e biz niye yapıyoruz bunu şimdi?" dedi hocam fısıltıyla. ufff aaaaay yaaaaaaaağ. karşılıklı kaybolduk. hatta bana "metodolojiyi sonra yaz" dedi hocam. ben de "analizi nası yapıcam metodumu bilmeden" dedim. karşılıklı cin fikirliyiz ya, kaldık öylece :)

neyse, ben elimdeki her şeyi yollamadım, zira %90'ı zaten onda var, zira ben yeni bi şi yapmadım. bir sürü okudum. bi tane metodoloji girişimim oldu, yarıda bıraktım, onu da yollamadım. oturdum bir sürü kutucuk yaptım. "şundan şöyle bundan böyle" diye. oklar dolusu. anlarlarsa... valla benim elimdekine bakıp "hımmm ama nerde hani varoluşsal çalkalanmalar ve sermaye?" demeyi bıraksalar iyi olur. bulduğum kadarını gösterdim hocam. aaaaaa.

şimdilik yarınki yer yarılıp içine giriş anına kadar rahatım. ta-taaaa...

yarın çok heyecanlı bi gün ayrıca, bilgisayarım yeniden doğacak. fiyuuu.
çikolata, kurabiye, şekerleme ve meyve suyu stoklayıp ders çalışanlar!! birleşin ve dişçiye gidin!

ben dün ilk kez düşünememe halime ağladım. durdu beynim. klavye, makaleler, yazdıklarım, karalamalar... her şey durdu, hep birlikte müsait bi yerde indiler, beynim bomboş kaldı. çok fenaydı çok. sonra türk iktisadi tarihinden başlayarak arkayı beşledim falan... şimdi şoför yanı boş, en kral fikri oraya oturtucam, üstelik istediği radyo kanalını açabilir.

eastern promises'e gidildi efendim. keşke birazcık türkçe vurgu kısmını da çalışsalarmış... canum. olsun ama. hiç sevmeyenler de olmuş filmi, ben sevdim sanırım. yani filmde klişeler varsa nolmuş, maksat onu nası kullandığımız. di miiğ di miiğ... spoiler: eğer biri boğazımı keserse atkıyı aşağıya çekip kameraya göstericek takatim olacağını sanmıyorum. nokta. imdb'ye yorum yapan bazı sivrizekaların filmin neresini izlediğini anlayamadım. yine bi spoiler: hemşirenin bebeğe olan düşkünlüğü daha önce düşük yapmış olmasından kaynaklanıyo belli ki. yok işte, belli olmamış kimine. ayrıca kiril tek bi adam öldürmüş değil aslında. nokta.

30 days of night: zannımca film yerine fotoğraf sergisi olsa da aynı derecede beğenirdim. yani renkler pek hoş, çekimler güzel ama o aşık gibi gibi yapan çift olmasa da olur. yani diyaloglarla çarpılmadık, senaryo da çok süper değildi- ama renkler renkler. spoiler: karda tek başına aynı mimik ve vücut diliyle yürüyen bir sürü kadın karakter vardı. sonsuz bi deja vu hissi veriyo. aha bi tane daha* bum o da gitti. nokta. yönetmenin daha önce video klip çektiği belli oluyo.

kötü bi şi bu otosansürlü yazı ama spoiler sevmeyik.


aman işte neyse.... yine yeni yeniden deryik buhranları... bunları yazmaktan sıkıldım yahu siz de okumaktan. aslında şu an görece iyiyim ben. onu söyliym istemiştim.

bum bum gençlik! neşelenin. bugün kendinize çiçek alın! siz de beyler!

1 yorum:

Aysin dedi ki...

Şark vaatlerindeki adam arkadaşını yatıştırırken durgun ol diyordu, kaç yıl geçti hala aklımda:)

Powered by Blogger

eXTReMe Tracker